TÖVBE ETMEK NASIL OLUR

TÖVBE ETMEK NASIL OLUR

 

Tövbe konusunda, bu sitede daha önce, “İslâm’da Tövbenin Geçerliliği” ve “Tövbekâr Olup İyi İşler Yapanlara Allah’ın Rahmeti geniştir” başlıklı makalelerimizi yayınlamıştık. Bu yazımızda konuya kısmen farklı bir açıdan yaklaşmaya çalışacağız.

Tövbe etmek, sözlüklere bakıldığında, kelime anlamıyla, “geri dönmek” veya “dönüş yapmak” demektir. Dolayısıyla, tövbe eden bir insanın, tövbe ettiğini, dışarıdan bakan bir kişinin anlayabilmesi için, tövbe edenin, gittiği yoldan dönüş yapması veya geri dönmesi gerekir.

Gittiği yolunda ilerleyen bir şahıs, “ben tövbe ettim” diyor, ama halen aynı yönde ilerlemeye devam ediyorsa, onun tövbe ettiğine kimse inanmaz. Yani “tövbe ettim” diyerek, insanları bile kandıramaz. Yüce Yaradan, zaten her insanın içinden geçenleri, içinden geçirdiği anda bildiğinden, kişinin gerçekten tövbe edip etmediğini anında bilir.

İsra Suresi 17/25: “Rabbiniz içinizden geçenleri çok iyi bilir. Eğer iyi kimseler olursanız, elbette Allah çok tövbe edenleri bağışlayıcıdır.”

Yüce Yaradan, aşağıdaki ayetinde, halini düzeltenlerin tövbesini kabul edeceğini bildiriyor.

Maide Suresi 5/39: “Kim yaptığı haksızlıktan sonra tövbe eder, halini düzeltirse, şüphesiz Allah, onun tövbesini kabul eder. Çünkü Allah bağışlayan, merhamet edendir.”

Peki, “halini düzeltmek ne anlama geliyor” diye düşünenler için, aşağıdaki ayet yol gösteriyor.

Bakara Suresi 2/160: “Ancak tövbe edip halini düzelterek, gerçeği söyleyenler başka. İşte onları ben bağışlarım. Ben çok merhamet ediciyim, tövbeleri çokça kabul ederim.”

Yani, tövbe ettikten sonra halimizi düzelttiğimiz, gerçeği söylememizle anlaşılacak. Gerçeği söylemediğimiz zaman, halimizi düzelttiğimiz net belli olmaz.

Gerçeği söylemek, ne anlama geliyor diye düşünelim. Diyelim ki, yaptığımız bir ticaret sırasında, karşı tarafın haberi olmadan, ona yalan söyleyerek ve bilerek haksız kazanç sağladık. Sonra, bir gün akşam evde otururken aklımıza, elde ettiğimiz bu haksız kazanç geliyor. Yanlış yaptığımızı düşünüyor ve “Allah’ım beni affet” diyoruz. Sonrasında, bu konuyla ilgili herhangi bir şey yapmıyoruz. Peki, bu durumda, bizim tövbemizin kabul edilmesini bekleyebilir miyiz?

Yukarıda verdiğimiz, Bakara Suresinin 160ıncı ayetine baktığımızda, cevap, hayır olacaktır. Peki, tövbemizin kabul edilmesini sağlamak adına ne yapmamız gerekir? Öncelikle, sabahleyin ilk işimiz, kendisini aldattığımız insanı bulup, ondan helâllik dilemeliyiz. Helâllik isterken, hacca gidecek olan bir insanın, çevresindekileri arayıp “ben, hacca gidiyorum, hakkını helâl et” demesi gibi yaparsak, bir anlam ifade etmez. Çünkü helâllik istediğimiz karşımızdaki insan, bizim onu kandırdığımızı bilmiyor ki. Belki de biliyordur, ama biz onun bildiğini bilmiyor olabiliriz.

Helâllik isteyeceğimiz insana, onunla ilgili gerçekleri anlatmalıyız. Onu kandırdığımızı söylemeliyiz. Sonra, o şahsın bize geçmiş olan haklarını iade ederek, helâllik istemeliyiz.

Diyelim, yalancı şahitlik yaptık. Bizim yalancı şahitliğimizden dolayı, bir insan hapse girdi. Yaptığımız bu yanlıştan dolayı tövbe etmek, “Allah’ım beni affet” demekle olabilir mi? Yukarıda verdiğimiz aldatma örneğini, ayete kıyaslayınca gördüğümüz gibi, böyle tövbe olmaz. Gerçekten tövbe ederek, Yüce Yaradan’ın affına mazhar olmak istiyorsak, hemen mahkemeye müracaat ederek, gerçekleri anlatmalıyız. Kendimizin hapse girmesi ihtimali olsa bile, hapisteki masumu kurtarmalıyız.

Çünkü ayetlere göre, bağışlanmak için, gittiğimiz yanlış yoldan dönmek ve iyiye yönelmek şart. Yani pişmanlığı, dilimizle değil, kalbimizle duymalıyız. Bunu yapmak, her insan için zordur. Ama insanların gözü önünde yaşamaya alışmış olan magazin programları müdavimleri, zenginler, amirler, TV ekranlarında boy göstermeyi başarı olarak gören siyasetçiler için, çok daha zordur.

Bu zorluğu aşabilmeleri için, yanlarında kimse yokken, aynanın karşısına geçerek, yaptıklarıyla yüzleşmeye çalışmaları, tövbe için güzel bir başlangıç yapmalarına vesile olabilir. Bu uygulamayı ilk yaptıklarında istenilen sonuç alınamayabilir. Ayna uygulamasını, defalarca tekrar etmekte fayda vardır. Ayna karşısında yaptıklarını anlatırken, kendi gözlerinin içine bakmaları daha çabuk sonuç alınmasını sağlayabilir. Sonuç almaktan maksat, gidilen yanlış yoldan dönülerek, iyiliğe yönelmektir.

Bazı insanların yaptıkları hatalar, o kadar çoktur ki, haklarını yedikleri insanları tek tek arayıp ulaşmaları mümkün olmaz. Kimisi bu dünyadan göç etmiştir. Peki, zalimlik yaptıklarıyla helâlleşmesi mümkün olmadığına göre bu insanın tövbesi nasıl olacaktır? Ayetlere bakılınca, bu durumda olanların, süratle iyilik yapmaya yönelmeleri, onlar için iyi hal göstergesi olabilir.

Hatasını anlayan insanlar, tövbe etmek için gayret sarf ederken, Nur Suresinin 10nuncu ayetini sürekli akıllarına getirirlerse, tövbelerinin devamını gerçekleştirmeleri ihtimali yüksek olur.

24/10: “Ya, Allah’ın size bol lütfu ve merhameti olmasaydı ve Allah tövbeleri kabul eden hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı (haliniz nice olurdu.)?”

Ayet gayet nettir. Tövbelerimizi kabul eden bir merci olmasa biz ne yaparız?

Diyelim ki, biz düz bir eleman olarak büyük bir işyerinde çalışıyoruz. Ciddi bir hata yaptık. Bizi işten atacaklar. İşsiz kalacağız. Referansımız da kötü olacağından aynı ayarda bir iş bulmamız mümkün değil. Durumumuzu toparlamak için, hemen gittik ve bizim doğrudan bağlı olduğumuz amirimizden özür dileyerek, “yanlışımızı düzeltmek için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız” dedik. Ama o, “ben karışmam” dedi. Bir üst amire gittik, o da “ben karışmam” dedi. Sonunda bizim ulaşabileceğimiz makam sınırlı. Buna rağmen, bir yolunu bulduk ve en üst makama gittik, ama o da “ben bir şey yapamam, kurallar böyle” derse, biz ne yaparız? Hiçbir çözüm üretemez ve perişan oluruz.

Hâlbuki Yüce Yaradan, bize “tövbe edin, halinizi düzeltin, sizi bağışlayayım” diyor. Biz, bizi bağışlayabilecek ve rahmeti böylesine geniş bir yaratanımız varken, niye tövbe etmeyelim?

Biz makalenin boyutunun izin verdiği ölçüde birkaç örnek verdik. Okuyucularımız elbette çok daha fazlasını düşüneceklerdir. Bizim aktarmaya çalıştığımız husus, tövbenin samimiyetle ve zarara uğrattığımız kişi veya kişilerden doğrudan özür dileyerek, dönüş yapmaktır. Sonrasında da, Yüce Yaradan’dan özür dileyerek, her iki dünyadaki geleceğimizi kurtarmaya çalışmaktır.

Tövbe ettiğimizde unutmamamız gereken çok önemli bir husus daha var. Tövbemizde ve iyi hal davranışlarımızda devam etmeliyiz. Yoksa ne olacağını aşağıdaki ayet net bir şekilde açıklıyor.

İsra Suresi 17/8: “Olur ki Rabbiniz size merhamet eder. Ama siz tekrar dönerseniz biz de döneriz. Cehennemi, kâfirler için kuşatıcı bir zindan yaptık.”

Allah’ım, tövbe ettikten ve güzel işler yapmaya başladıktan sonra, geri dönmememiz için, bizlere irade gücü ver, sabır ve sebat ver.

Senin her şeye gücün yeter.

Bu yazı KUR'AN ÜZERİNE kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.