PUTLARIMIZI NASIL PARÇALAYACAĞIZ?

İBRAHİM PUTLARI BALTAYLA PARÇALADI, BİZ NEYLE PARÇALAYACAĞIZ?

 

Enbiya Suresi 52: “O zaman o, babasına ve kavmine: ‘Bu tapınıp durduğunuz heykeller nedir?’ demişti.” 53: “Onlar: ‘Biz atalarımızı bunlara tapar bulduk’ dediler.” 54: “İbrahim: ‘And olsun ki sizler de, atalarınız da apaçık bir sapıklık içindesiniz’” dedi. 57: “Allah’a yemin ederim ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra, ben putlarınıza elbette bir tuzak kuracağım.” 58: “Derken o, bunları parça parça etti. Yalnız kendisine başvursunlar diye onların büyüğünü sağlam bıraktı.”

Hz. İbrahim’in babası ve kavmi, heykelleri tanrı olarak bilmişler ve heykellere tapınıyorlarmış. Onlar, bu tapınmadan kendi menfaatlerine bir pay da yok olduğu halde heykelleri tanrı bilmişler. Uyarılmalarına rağmen tanrılarından vazgeçememişler.

Hz. İbrahim de onlara yardımcı olmuş ve en büyüğü hariç hepsini parçalamış. Büyüğü bırakmakla, kavminin düşünmesini sağlamak istemiş. Gerçekten de kavmi ilk anda düşünmüşler ve hatalarını anlamışlar. 62.(İbrahim gelince ona) “Ey İbrahim! bunu tanrılarımıza sen mi yaptın?” dediler. 63: İbrahim: “Belki onu şu büyükleri yapmıştır, konuşabiliyorlarsa onlara sorun” dedi. 64: Bunun üzerine vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine) dediler ki: “Doğrusu siz haksızsınız.”

65: Sonra yine (eski) kafalarına döndüler: “And olsun ki (ey İbrahim!) bunların konuşmayacağını (sen de) bilirsin.” dediler. Heykelleri parçalayan Hz. İbrahim’i ateşe attılar.

Peki, biz kafamızdaki putlara ne yapacağız? Aslında, yukarıdaki ayetler bu konuda bizlere yol gösteriyor. Ayetlerin yöntemine göre, önce kafamızdaki putlara tuzak kurmamız gerekiyor. Daha önceki bazı yazılarımızda belirttiğimiz gibi, içimizdeki “ben” ile konuşmalıyız. Diğer bir deyişle, beynimizin iki ayrı tarafını birbiriyle tartıştırmalıyız.

Tolstoy’un kendisine sorduğu sorular bu hususta bizlere örnek olabilir. Örneğin: “meşhur bir yazar olacağım da, sonra ne olacak?” veya “zengin bir insan olacağım da, sonra ne olacak?” yahut “gayri meşru bir ilişki içerisinde zevkli bir an geçireceğim de, sonra ne olacak?”

Çoğaltabileceğimiz bu gibi sorulara, uzun dönem kazancımız açısından mantıklı cevaplar veremediğimizi göreceğiz. Cevaplarımız bizi tatmin etmeyince, hatamızı anlayacağız. Yanlışta olduğumuzu farkedince, artık putlarımızı parçalayabiliriz. “meşhur olma”, “şehvetli bir an geçirme”, “zengin olma” şeklinde olan putlarımızdan kurtulabiliriz.

Bütün bunları yaparken putların en büyüğünü parçalamayıp, bırakmalıyız. Bizim en büyük putumuz, yukarıda kendimize sorduğumuz soruların başına “en” getirerek oluşturduğumuz puttur. Örneğin, “en zengin olacağım da, sonra ne olacak” kabilinden sorulara muhatap olan yanımızdır.

Biz diğer putları parçaladıktan sonra, beynimizin diğer yarısı “ne yaptın sen?”, “bunları niye terk ettin?” diye sorduğunda, hemen o “en” büyük putu göstereceğiz. Onları bu parçaladı diyeceğiz. Kendisi “en” olabilmek için diğerlerini parçaladı diye savunma yapacağız.

Beynimizin bir tarafının yaptığı bu savunmayı, diğer tarafıyla değerlendireceğiz. Yani düşüneceğiz. Sonra bu savunmaya hak vereceğiz. Çünkü hırsın sonunun olmadığını anlayacağız. “En” olarak düşündüğümüz sınırın sabit olmadığını hissedeceğiz. Nasıl, sonsuz dediğimizin bir sınırı yoksa bunun da sınırının olmasının mümkün olmadığını düşüneceğiz.

Bütün bunlar bize “en” olmanın mümkün olmadığını, “en” dediğimizin aslında her şeyi yaratan Yüce Yaradan olduğunu kavrayacağız. Sürekli olarak “en” olma mücadelesi vermenin zorluğunu, bu durumun bizde psikolojik bozukluk oluşturacağını, hayatımızın çoğu anının gerilim ve korku içerisinde geçmesine vesile olacağını hissedeceğiz.

Bütün bunları anladıktan sonra, “en” putunu da parçalayacağız. Böyle yapmaz, Hz. İbrahim’in kavmi gibi, yeniden dönersek (Enbiya 64 ve 65) ve “en” olma peşine düşersek, işte o zaman vay halimize! Hz. İbrahim’i ateşe attıklarını zanneden kavminin aslında kendilerini attıkları gibi, biz de kendimizi ateşe atarız.

Hz. İbrahim’i, ateşten Yüce Yaradan kurtardı. Bizi ise cezalandıran Yüce Yaradan olduğuna göre, düştüğümüz ateşten bizi kim kurtarabilir? Unutmayalım ki bu ateşin bir kısmı bu dünyada, büyük bölümü ise, ebedi dünya olan ahiret hayatındadır.

O halde kendimize sürekli sorular soralım. Önemli kararlar öncesinde ayna karşısında gözümüzün içine bakarak kararımızı beynimizin iki tarafıyla tartışalım. Mümkünse bu uygulamayı her gün yatmadan önce yapalım. Sorulara, kısa ve anlık kazanç için değil, uzun dönemdeki kazancımız açısından ve vicdani cevaplar verelim.

Bu yazı YAŞAM kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.