DİNİ TEBLİĞ BÜTÜN İNSANLIĞADIR

MUHAMMED (S.A.V) BÜTÜN İNSANLIĞA GÖNDERİLDİ

 

Hz. Peygamber Allah’ın tekliğine inanan ama ahlâkın zayıfladığı bir topluma gönderilmedi. Mekke şehrinde, çok tanrıya inanan putperestler, Museviler, Hz. İsa’nın yolundan gittiklerini düşünen Hıristiyanlar, Hz. İbrahim’in dini olarak tanımlanan Hanifler bir arada yaşıyorlardı. Dolayısıyla Hz. Muhammed bir gurubu değil, her inançtaki insanları gerçekle bilgilendirilmek için görevlendirildi. Nitekim Kur’an’ın Hz. Muhammed’e verdiği görev, bütün inanç sahiplerini Allah’ın tekliği inancında bir araya getirmektir.

Hz. Muhammed’i koruyan amcası Ebu Talip’in ölümünden sonra Hz. Peygamber, kendine müşriklerden (yani Allah’ın tekliğine inanmayanlardan) Nevfel kabilesinin reisi Mutim gibi bir koruyucu buldu. Dolayısıyla ilişkilerini sadece benzer dini yakınlıklar ve akrabalıklar temelinde değil, güven ve saygı temelinde kurdu.  Ne Hz. Peygamber ne de o dönemdeki Müslümanlar, sosyal ve insani münasebetlerini asla dindaşlarıyla sınırlamamıştır.

Hz. Peygamber diğer ülkelerin yöneticilerine yazdığı mektuplarda kendisinin “bütün canlıları uyarmak üzere bütün insanlığa gönderilen son elçi” olduğunu ifade etmiştir. Bu ifade aslında, bütün insanlığın Hz. Muhammed’in ümmeti olduğunu gösterir.

Bütün peygamberler tebliğle görevlendirilmişlerdir. Sadece son peygamber Hz. Muhammed tebliğ görevinden başka, Allah’a inanmamakla yetinmeyip zalimlik yapanlara karşı cihad ile de görevlendirilmiştir.

Demek ki, tebliği alan her insanın Allah’ın tekliğini kabul etmesi beklenmemektedir. Ama zalimlik yapmasına da müsaade edilmemektedir.

Diğer taraftan Allah Kur’an’da Bakara 251 de “…..Allah’ın insanların bazılarını bazılarıyla defetmesi olmasaydı, dünyada düzen bozulurdu” dediğine göre, dünyada insanların huzurunu sağlamakla görevlendirilip desteklenenler sadece peygamberlerle sınırlı değil.

İnsanlık var oldukça, zalimlik yapanlara, içten pazarlıklı davrananlara hadlerini bildirmek için Yüce Yaradan, bazı güzel insanları desteklemiştir ve destekleyecektir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de, çevremizdeki bazı güzel insanlar da, Allah tarafından böyle ulvi bir amaçla destekleniyor olabilir.

Yüce Yaradan’ın bazılarını bazılarıyla def etmesi, def ettiklerine tebliğ yapılmayacak demek değildir. Tebliğ bütün insanlığadır. İnsanlık var oldukça tebliğ devam edecektir. Allah tebliğin devamlı olabilmesi için son Kitabı olan Kur’an’ı, sonsuzluğa kadar geçerli bir şekilde göndermiştir. Kitabın koruyuculuğunu da bizzat Kendisi üstlenmiştir.

Kur’an’ın varlığından haberi olan her insan, Kur’an’ı okumak ve anlamaya çalışmakla yükümlüdür. Anladıklarını da uygulamaya çalışmakla yükümlüdür. Hattâ Kur’an’ın varlığını duymayanlara bildirmekle de yükümlüdür. Bütün bu yükümlülüklerini yerine getiremezse, o kişi günahkâr durumuna düşer. Hesabını Allah’a verir. Biz insanlar olarak onları, diğerlerinden ayıramayız. Guruplandıramayız. Hepsi Hz. Muhammed’in ümmetidir.

Hem yükümlülüğünü yerine getirmeyip hem de içten pazarlıklı bir şekilde davranarak zalimlik yapar, masum insanlara zarar verirse, Kur’an’a göre onun cezasının bir kısmı bu dünyada da verilir. Yine Kur’an’da belirtildiği üzere onlar için ahiretteki azap daha fecidir. Böyle davranan kişi, isterse Hz. Muhammed’in amcası olsun fark etmez, cezalandırılır.

Allah’ım, insanların Senin gönderdiğin ayetleri anlayabilmeleri için onların iradelerine güç ver.

Bu yazı Dini kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.