İSLÂM’DA KARİZMA

İSLÂM’IN KARİZMA ANLAYIŞINA BAKIŞI

Allah’ın bizlere bahsettiği bütün peygamberleri tevazu sahibi, gani gönüllü insanlardı. Yaşadıkları hayat içerisinde lüksün yeri yoktu. Kibir ve gurur onlardan uzaktı. Allah Kur’an’da şöyle seslenmektedir. “Yeryüzünde kibirle yürüme. Sen ne yeri yırtabilirsin ne de boyca dağlara erişebilirsin.”

Yüce Yaradan’ın elçileri de kibirlenmediler. Elbette maddi sıkıntı çektiler. Ama bu sıkıntılarının sebebi, varlıklarını inandıkları dava yolunda harcamalarıdır. Onlar yoruldular. Çünkü Allah’ın vahiylerini insanlara ulaştırmaları gerekiyordu. Onlar hoşgörülüydüler. Çünkü Allah “Benim rahmetim, gazabımdan fazladır” diyordu.

Elbette halktan biriydiler. Ama mücadelelerindeki cesaretleri, azimleri halktan farklıydı. İnandıkları dava uğruna hiç geri adım atmadılar. Aksine dönemlerinin en güçlü insanlarına karşı mücadele ettiler.

Hz. Musa, Firavuna kafa tuttu. Hâlbuki Firavun, halkın tanrı gibi gördüğü biriydi. O günün şartlarında dünyanın hâkimi olarak algılanıyordu. İnsanlar onun uğrunda ölmekten hiç çekinmiyordu. Öldürün emrini hiç düşünmeden uyguluyorlardı. Yani Hz. Musa böyle bir Firavuna kafa tuttu.

Hz. İsa, Allah’ın ona verdiği güçle daha doğar doğmaz, “Ben peygamberim, bana uyun” diyordu. Bebekliği, çocukluğu ve gençliği inandığı davası uğrunda mücadele ile geçti.

Hz. Muhammed, önce dönemin en güçlü Arap önderi Ebu Süfyan’a karşı mücadele etti. Sonra Habeş büyüğü Necaşi Eshame’a, Bizans büyüğü Heraklius’a, Pers büyüğü Kisra’ya (II. Hüsrev Perviz) gönderdiği mektuplarla onları ve askerlerini kendisine uymaya ve Allah’a iman etmeye davet etti. Mektuplarında dönemin protokol kaidelerine hiç uymadı.

Yani peygamberlerin hepsi mücadele çemberinden geçen delikanlı insanlardı.

Peki, elçilerin karşısındaki insanların ve hattâ İslâmiyet’i diliyle kabul edenlerin ama içten farklı davrananların durumları nasıl idi? Münafikun Suresi 4: “Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler. Her kuvvetli sesi kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın! Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan) çevriliyorlar!”

Ayet gayet açıktır. Onları gördüğümüzde kalıpları hoşumuza gider. Onlar elbise giydirilmiş kereste gibidirler. Bakışları, yürüyüşleri, duruşları karizmatiktir. Onlar konuşunca, sözlerine kulak veririz. Onların peşinden gideriz. Sözlerinin yalan olup olmadığını incelemeyiz.

Onlar, her kuvvetli sesi, kendi aleyhlerinde sanırlar. Başka düşüncelere tahammülleri yoktur. Başka söylemleri söyleyenleri, aralarında barındırmazlar. Ellerinden gelse yok etmeye çalışırlar.

Böyle karizmatik görüntülü olanların hangi soydan geldikleri Allah nezdinde önemsizdir. Tebbet Suresi 1. Ayet: “Ebu Leheb’in elleri kurusun, kurudu da.” Bu ayette adı geçen kişi Hz. Muhammed’in amcasıdır. Ama Kur’an’da lanetlenmiştir.

Yüce Yaradan böylelerinin bizim için düşman olduklarını yukarıdaki ayette beyan ediyor. Onlardan sakınmamızı istiyor. Çünkü bunların yalanları hiç bitmez. Hilelerinin sonu hiç gelmez. Hainlik yapmaktan hiç çekinmezler. Böyle davranmalarının sebebi, bulundukları mevkileri ve güçlerini kaybetmemektir. Bunlar ahireti kaybettiklerini bildikleri için, “bari dünyayı kaybetmeyelim” düşüncesiyle “her yol mubahtır” diyerek ayakta kalmaya çalışırlar.

Fakat başaramazlar. Çünkü ilgili ayetin sonunda “Allah onları kahretsin” denildiği için onların başarılı olma ihtimali yoktur. Bu konuda Kur’an’da Rad 34 ve Tövbe 74 de onlar için bu dünyada da biz azap olduğu, ahiretteki azabın deha feci olduğu belirtilir.

Allah Kur’an’da, Cennete kimlerin gidebileceğini belirtmiştir. Şura Suresi 90. ayet: “O gün Cennet, takva sahiplerine yaklaştırılır.” Yani asıl olan Allah’a inanarak, O’nun emirleri ve yasakları doğrultusunda hareket etmektir. İslâm’da karizma takva sahibi olmaktır. Gerisi yalandır. Dünyevi karizma, mevki, güç ve zenginliğin hiçbiri, eğer Hakk’ın yolunda harcanmadıysa bir işe yaramaz.

Allah’ım, bizlere, Senin yolunda harcanmak üzere mülk ve saltanat ver. Seni daha iyi anlamak için, ilim ve hikmet ver.

Bu yazı Dini kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.