ÜLKELERİN GELİŞMEMİŞLİĞİNİN BAZI GÖSTERGELERİ

ÜLKELERİN GELİŞMEMİŞLİĞİNİN BAZI GÖSTERGELERİ

 

Bu makalemiz kapsamında inceleyeceğimiz gelişmişlik veya gelişmemişlik kavramı, maddi imkânlar açısından ele alınmayacaktır. Bu sitede yayınladığımız “Maddi ve Manevi GSYİH Birlikte Olmalıdır” başlıklı yazımızda, manevi GSMH’den bahsetmiştik. O makalemizde, ekonomistlerin, gelişmişliğin göstergeleri olarak saydıkları kalemlere itiraz ederek şöyle demiştik:

“Gelişmişlik, tek başına, bir ülkenin dünya ekonomisi içerisinde kaçıncı sırada olduğu ile ölçülemez.

Gelişmişlik, tek başına, kişi başına düşen milli gelir ile ölçülemez.

Gelişmişlik, tek başına kişi başına düşen elektrik tüketimiyle ölçülemez.”

Ekonomistlerden farklı olarak varlığından bahsettiğimiz manevi GSMH’nin de tek başına gelişmişliğin göstergesi olamayacağını savunarak şöyle demiştik:

“Gelişmişlik, tek başına, insani gelişmişlik ile ölçülemez.

Gelişmişlik, tek başına, sosyal yaşamla ölçülemez.

Gelişmişlik, tek başına, bireylerin mutluluk ve huzur oranıyla ölçülemez.”

Bu yazımızda konuyu biraz farklı bir pencereden irdelemeye çalışacağız.

Bir ülkenin yöneticilerinin tavırları ve söylemleri, o memleketin gelişmişliğinin göstergelerinden birisidir. Ancak bu gösterge, yüzde yüz olarak geçerli değildir. Bazen, halkın çoğunluğunun anlayışı ile iktidarınki aynı olmayabilir. Ama yine de idarecilerin tavırları, o dönem için geçerli olabilecek ciddi emareleri ihtiva eder.

Bu konunun en bilinen örnekleri olarak Napolyon veya Hitler verilebilir. Eğer bu şahsiyetlerin halka olan söylemleri farklı olsaydı, düşman diye gösterdikleri milletler için, tam tersini söyleyerek “onlar bizim kardeşimiz” deselerdi, acaba peşlerinden gelenlerin ne kadarı takibe devam ederdi? Hattâ yöneticiler kardeşlik nutku söyledikleri sırada, en azından sözlü saldırıya uğramazlar mıydı?

Günümüzdeki Fransız veya Alman devletinde, en üst makamda oturan kişisini bırakalım, herhangi bir yöneticisi bile, şimdilerde söyledikleri kardeşlik sözlerinin yerine, komşu ülkeler için, Napolyon veya Hitler’in aynı taktiklerini uygulasalar, onları düşman ilan etseler, acaba nasıl karşılanırlar? Demek ki, yöneticilerin tavırları, dönemlerinin yapısının bir yansıması olarak görülebilir.

Bilhassa, göstermelik olmayan seçim sisteminin olduğu demokrasi ile yönetilen ülkelerde, gelişmişliğin bir başka göstergesi daha vardır. İktidarın seçimle değiştiği bu memleketlerde, gerek iktidarın ve gerekse muhalefetin tavırları, gelişmişliğin daha belirgin göstergesidir.

Bir siyasi partinin önderleri, bazı konularda, muhalefette iken farklı, iktidara gelince farklı konuşabilirler. Aslında konuşmaması gerekir, ama bazı konulardaki farklı tavırlarına hoşgörü gösterilebilir. Çünkü muhalefette iken, ülkenin resmi imkânları ve yaptığı anlaşmalar hakkında tam bir bilgiye sahip olmayabilirler. Bazen de, bilseler bile, iktidar şartları insanları farklı davranmaya zorlayabilir. Bir benzetme yaparsak; insanların çoğunluğu, bekâr iken “hanım şöyle yaparsa, hemen boşanırım” diyebilir. Ama aynı şahıslar evlenince, şartlar onu zorlar ve hanımları, söylediklerinden daha kötü bir davranış sergilese bile, çoğunluğu sabrederler.

Dolayısıyla, muhalefette ve iktidarda yapılan farklı konuşmaların tamamını, ülkelerin gelişmelerinin göstergesi olarak değerlendirirsek, yanılabiliriz. Fakat bazı hususlar net olarak göstergedir. Örneğin, muhalefette iken özgürlük savunucusu olanlar, seçimle geldikleri iktidarda koltuğa iyice alışınca, hürriyetleri kısıtlamaya çalışırlarsa ve bu yanlışlarına rağmen, kendilerine oy verenlerden destek almaya devam ederlerse, bu tavırlarını, o ülkenin gelişmemişliğinin göstergesi olarak değerlendirebiliriz.

Eğer iktidarda hürriyetleri kısıtlayanlar, tekrar muhalefete düştüklerinde, yine özgürlük savunucusu gibi davranırlarsa, o memleketin gelişmemişliğinin daha net bir göstergesi olmuş olurlar. Eğer muhalefete düşen bu gurup, yeniden hürriyet nutukları söyleyerek tekrar iktidara gelirse, artık o ülkenin durumu için söylenecek söz kalmaz.

Ülkeyi yönetenler, soylarının ve dinlerinin farkında olabilirler ve bu farkındalıklarını kendi özel yaşamlarında uygulayabilirler. Fakat devleti yönetirken soy veya din esasına göre davranırlarsa, kendilerinin gelişmemişliklerini sergilemiş olurlar. Osmanlı Devleti bu açıdan irdelenince, gelişmiş bir devlet yönetimi anlayışına sahip oldukları görülür. Onlar, en karışık ve netameli coğrafyada ve kargaşanın hüküm sürdüğü bir tarih döneminde, devletlerini kurup kökleştirdiler. Osmanlı Türkleri bu başarıyı, devletin düzenini, soy ve din üzerine yürütmedikleri için yakaladılar ve devletleri uzun ömürlü oldular.

Gelişmemişliğin bir başka göstergesi, baştaki yönetici ve şürekâsının, idareciliğini yaptıkları devleti, kendi şirketleri gibi görüp davranmalarına rağmen, halkın ciddi anlamda bir itiraz sergilememesidir.

Ülkedeki basının çoğunluğunun, her ortam ve olaylar karşısında, iktidarın savunuculuğunu yapması, diğer taraftan iktidar aleyhine veya muhalefet lehine davranışların, maddi ceza ya da hapis gibi çeşitli yöntemlerle cezalandırılmaya çalışılması, o ülkenin gelişmemişliğinin net bir göstergesidir.

Bir ülkenin gençlerinin bir bölümü, dünyanın küreselleşmesinden de istifade ederek, maddeten daha çok kazanabileceği ülkelere gitmek isteyebilir. Ama orta yaş ve üzerindekilerden maddi varlıkları iyi olanlar da bu şekilde düşünüyorlarsa, sorun sadece maddi değil demektir. Bu sebeple, böyle bir durumu gelişmemişliğin göstergesi olarak değerlendirebiliriz.

Bir memleketin gelişmişliği, araç trafiğinin düzeni ile doğrudan ilgilidir. Bu durumun daha net anlaşılabilmesi için, trafik cezalarının bir süreliğine uygulanmayacağını açıklamak yeterlidir. Dolayısıyla, ağırlaştırılmış trafik cezalarının uygulandığı ve vatandaşın ihbarcı olarak kullanıldığı ülkelerde, trafikteki düzenliliğin varlığı, gerçek bir gösterge olarak değerlendirilmemelidir.

Bir şahsın gerçek karakteri, direksiyon başında anlaşılır. Bu durumun da net olarak anlaşılabilmesi için yine, trafik cezalarının askıya alındığı bir ortamda direksiyon başında olmak gerekir. Cezaların yüksek olduğu ve fahri müfettişlerin kimler olduğunun bilinmediği, kameralarla çok yakın takibin yapıldığı bir ortamda, herkes birbirine saygılı davranabilir. Ama cezaların, bir süreliğine de olsa, kalktığı bir ülkede, herhangi bir kavşakta trafik ışıklarını sönmesi durumunda sürücünün davranışları önemlidir.

Yukarıda sıraladığımız bazı göstergelerin özeti olarak şöyle söyleyebiliriz: “Bir ülkenin gelişmişlik konumu, siyasetçilerin, oy almak için söyledikleri yalanlarla ve yalanların nitelikleriyle doğru orantılıdır. Bir ülkenin gelişmişlik konumu, insanlarının, hiçbir cezai işlem söz konusu değilken, karşılarındakinin hakkına saygı göstermeleriyle paraleldir. Bir ülkenin gelişmişlik konumu, insanlarının, diğer insanların karşılaştıkları sorunlarını çözebilmeleri için, onlara yardımcı olmalarıyla doğru orantılıdır.”

Görüldüğü gibi, gelişmişlik göstergeleri sadece bazı devletlerin değil, bütün insanlık için geçerlidir. Dolayısıyla manevi gelişmişliğin sağlanabilmesi için, bütün insanlığın ortak hareket etmesi şarttır. İletişim ve ulaşım araçlarındaki gelişmeler, bütün insanlığın ortak tavır takınabilmesi için, güzel bir imkândır.

Bu yazı Sosyal kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.