KÜRESEL UYGARLIĞIN TEMELLERİ

KÜRESEL UYGARLIĞIN TEMELLERİ

 

Daha önce yayınladığımız “Küresel Uygarlık İhtiyacı” başlıklı makalemizin son paragrafında şu ifadeleri aktarmıştık: “Konumuza ışık tutması açısından, Hasan Onat’ın, Leslie Lipson’dan aktardığı şu söze dikkat kesilelim: “Ahlâki bir devrim olmaksızın hiçbir uygarlık kalmayacaktır ve uygarlıkta ilerlemeler olmaksızın insanlık diye bir şey kalmayacaktır.”

Konuya biz de çok önem veriyoruz ve benzer düşünceleri paylaşıyoruz. Bu sebeple yine bu sitede, küresel uygarlığı oluşturmak için yapılması gerekenleri, çeşitli konularla bağlantılı olarak yayınlamıştık.

Bu makalemizde küresel uygarlığın oturması gereken temeller hakkındaki fikirlerimizi paylaşacağız. İnsanlığın devamının olmasını istiyorsak, yani torunlarımızın insanca yaşamalarını arzuluyorsak, küresel uygarlığı şu üç temel üzerine oturtmalıyız.

Üretim, Paylaşım, Kanaatkârlık

Bu üç konu üzerindeki düşüncelerimizi zaman zaman ve ayrı ayrı yazıların içerisinde okuyucularımızla paylaşmıştık. Burada toplu olarak ve kısaca ele alacağız.

Üretim sözü, ülkelerin ekonomik buhran yaşadıkları her dönemde, siyasetçilerin sarıldıkları bir kavramdır. Fakat bu söz ile ne kastettiklerini, onların bile çoğu bilmezler. Onlar için bu kavram, vaziyeti kurtarmak için telaffuz edilen ve halkı kandıracakları sihirli bir sözcük gibidir.

Burada sorulacak soru, üretimin amacının neler olacağıdır. Bu sitede “Reklamın Amacı Üzerine” başlıklı makalemizde konumuzla bağlantılı olarak şu fikirleri savunmuştuk

“Küreselleşmenin etkili olmaya başladığı döneme kadar, üretimlerin çoğu, gerçek ihtiyaçlar için yapılırdı. Yapılan üretimleri tanıtan reklamlar da, ürünlerin sağlamlığı, dayanıklılığı ve ihtiyaç gidermesi konusunda tüketicileri ikna etmeyi hedeflerdi.

Günümüzdeki reklamların amacı, insanları tüketim toplumu haline getirmektir. Reklamlarla bağlantılı olan üretimin de amacı, ihtiyaç duyulan malzemeleri üretmek değil, kârlı satış yapılabilecek ürünleri imal etmektir. Hedef böyle olunca, reklamdan beklenilen, insanların ihtiyacı olmayan ürünleri satın almalarını sağlamasıdır. Dolayısıyla, başarılı olarak nitelenen reklam, insanlara yeni ihtiyaç alanları oluşturmayı başarandır.”

Küresel uygarlığın ikinci ayağı, paylaşım konusudur. Paylaşım, yapılan üretim için yapılmalıdır. Paylaşım, bir insan için yapılabilecek en zor işlerdendir. İnsanların çoğu, sahip oldukları mülkleri kendilerinin kazandığını düşünürler ve bunları da paylaşmak istemezler. Nitekim bu anlayış Kur’an’da ifade edilmektedir:

Yasin Suresi 47inci ayet: Onlara: “Allah’ın size rızık olarak verdiği şeylerden hayra harcayın” dendiği zaman, o kâfirler, müminler için: “Allah’ın dileyince doyurabileceği kimseyi biz mi doyuracağız? Siz apaçık bir sapıklık içinde değil de nesiniz?” dediler.

Hâlbuki paylaşım konusu insanlığın huzuru ve düzeni açısından gereklidir. Kur’an bu durumu şöyle anlatır: 43 Zuhruf Suresi 32: “Ey Muhammed! Rabbinin rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz taksim ettik. Birbirlerine işlerini gördürsünler diye biz onların bir kısmını diğerlerinden derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır.”

Demek ki, dünya hayatında sosyal düzenin kurulabilmesi için Yüce Yaradan, rızıkları farklı dağıtmış, insanlara değişik özellikler vermiş. Gerçekten de düşünecek olursak, eğer her insana aynı miktarlarda rızık verseydi ve her insanın özelliği benzer olsaydı, kim kime iş gördürebilirdi? Sosyal düzen nasıl oluşturulabilirdi? İnsanlık, hiç huzur bulabilir miydi?

Paylaşımın hangi kalitede yapılacağını da, Yüce Yaradan bizlere bildiriyor.

2 Bakara 267: “Ey iman edenler! İnfakı gerek kazandıklarınızın, gerek sizin için yerden çıkardıklarımızın temizlerinden yapın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olamayacağınız fenasını vermeye yeltenmeyin. Biliniz ki, Allah sadakalarınıza muhtaç değildir ve hem de layık olandır.”

Ayet, ürettiklerimizden ve üreterek kazandıklarımızdan vermemizi istemektedir. Bilindiği gibi, günümüzde üç çeşit üretim vardır. İnsanlar meşru olan kazançlarını, bu yollarla sağlarlar. Bunlar; mal, hizmet, bilgi üretimidir. Üretim; mal, hizmet ve bilgi şeklinde ifade edilen üç alanda yapılabileceğinden, paylaşım da bu üç alanda da yapılmalıdır. Her üç konuda da kaliteli paylaşım yapılmalıdır.

Küresel uygarlığın diğer bir temeli, kanaatkârlıktır. Bu hususta da daha önce “Kanaat Tükenmez Bir Hazinedir” başlıklı yazımızda fikirlerimizi paylaşarak şu ifadeleri kullanmıştık: “Kanaat etmek, hayatı “bir lokma, bir hırka” anlayışıyla yaşamak değildir. Yani kanaat etmek, az ile yetinmek değil. İhtiyacın olan mal varlığıyla yetinmektir. İhtiyacın dışındakileri dağıtabilmek için, kanaatkâr olmak gerekiyor. Eğer kişi kanaat sahibi olursa, malından dağıtmak, insana mutluluk verir. Yoksa ne kadar çok mal sahibi olursak olalım, mal mevcudumuz bize kâfi gelmez.”

Kanaat etmenin insanlara faydası, bu dünyada huzurlu bir ömür yaşayabilmek ise, diğer bir faydası, ahirette Allah’ın Cennetini ummaktır. Hâlbuki kanaatsizlik insanı mutsuz yapar.

Demek ki, hem biz gerçek anlamda mutlu olmak, hem daha güzel bir ahiret hayatına sahip olmak, hem de torunlarımızın hayır dualarını almak istiyorsak, yeni bir küresel uygarlık anlayışı oluşturmalıyız. İnsanların gerçek ihtiyacı olan şeyleri üretmeliyiz, ürettiklerimizi ihtiyacı olan insanlarla paylaşmalıyız, kendi yaşantımızı da kanaatkârlık üzerine oturtmalıyız.

Allah’ım, Senin yolunda harcanmak üzere mülk ve saltanatımızı artır.

Allah’ım, Seni daha iyi anlayabilmek ve insanlığa faydalı olabilmek için, ilmimizi artır.

Bu yazı Dini, Sosyal kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.