KUR’AN’DA ÇELİŞKİLİ İFADE VARDIR İDDİALARI ÜZERİNE

KUR’AN’DA ÇELİŞKİLİ İFADELER VAR MI?

 

Hz. Muhammed’in(s.a.v.), kendisine vahyedilen Kur’an’ın ayetlerini açıklamaya başlamasından sonra, bazı insanlar itiraz edecek hususlar aramaya çalışmışlardır. Hz. Peygamber’in aktardığı sözleri, her yönüyle ve tabiri caizse, didik-didik incelemişlerdir. Bu gayretler, günümüzde de halen devam etmektedir.

İşin ilginç yanı, çoğu tefsircinin anlatımları, bu tür iddiaların bazılarının doğru olabileceğini düşündürecek niteliktedir. Kur’an’da çelişki arayan insanlar genellikle, muhkem, yani anlamı açık ve net anlaşılan ayetleri değil, müteşabih, yani anlamı net anlaşılmayan ayetler üzerinde durmuşlardır.

Eğer mütaşabih ayetlerin anlamı için Kur’an’ın bütününe ve ayetlerin bağlamına göre yorum yapılmazsa gerçekten de yanlış anlaşılmalar olabilir. Muhkem ve müteşabih ayetler konusu ayrı bir inceleme mevzusudur. Dolayısıyla bir başka yazıda ele alınmaya çalışacağız.

Bu makalemizde, anlamı açık olan bazı ayetlerle ilgili olarak ortaya atılan çelişki iddialarını irdeleyeceğiz. Bunlardan önemli gördüğümüz iki tanesini makalemizin konusu yaptık.

Çelişki olduğu iddia edilen ayetlerin ilk gurubu, Zariyat 56 ve Araf 179uncu ayetlerdeki ifadelerle ilgilidir. Şimdi bu ayetlerle ilgili olarak, bizim de yazılarımızın çoğunda faydalandığımız Elmalılı Hamdi Yazır’ın mealine bakalım.

51 Zariyat Suresi 56: “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”

7 Araf Suresi 179: “Andolsun ki, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri vardır, fakat onunla gerçeği anlamazlar. Gözleri vardır, fakat onlarla görmezler. Kulakları vardır, fakat onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidirler. Hatta daha da aşağıdırlar. Bunlar da gafillerin ta kendileridir.”

Ayetlerin tercümeleri olan meallerine bakıldığında, gerçekten de çelişki var. Sanki Yüce Yaradan, cinleri ve insanları, hem Kendisine kulluk (ibadet) etsinler diye yaratmış, ama onların da birçoğunu, kulluk için değil, cehennem için yaratmış şeklinde bir yorum ortaya çıkıyor. Dolayısıyla çelişkili bir ifade oluyor.

Her iki ayetin Arapçalarına baktığımızda, yaratmak olarak tercüme edilen kelimenin Arapça yazılışının, farklı sözcükler olduğunu görüyoruz. Zariyat 56’daki kelimenin Arapçası “hı” ile yazılan “hâlak” iken, Araf 179’dakinin Arapçası “zerena” olarak ifade edilmiş. Zerena kelimesinin yaygın anlamı “hazırlamak” şeklindedir. Dolayısıyla Yüce Yaradan’ın kullandığı ifadeler farklıdır.

Araf 179uncu ayetin devamına baktığımızda cehennemi hak eden insanların özellikleri sayılmaktadır. “Onların kalpleri vardır, fakat onunla gerçeği anlamazlar. Gözleri vardır, fakat onlarla görmezler. Kulakları vardır, fakat onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidirler. Hatta daha da aşağıdırlar. Bunlar da gafillerin ta kendileridir.”

Bu durumda bizim yapmamız gereken, öncelikle ayetin devamında anlatılmak istenilenin bağlamıyla uygun bir yorum peşine düşmektir. Ayrıca Kur’an’ın bütününde anlatılmak istenilenleri dikkate alarak incelemektir. Bunlara ilaveten, konumuzla ilgili olarak da, Araf 179’da kullanılan farklı kelimenin (zerena) anlamını da dikkate alarak yorum yaparsak, ayetin anlatımı şöyle olmaktadır: “Kalpleri olup onunla gerçeği anlamayan, gözleri olup onunla görmeyen, kulakları olup onunla duymayan, hayvanlar gibi, hattâ hayvanlardan daha aşağı olan cinler ve insanların çoğu için cehennemi hazırladık.”

Kur’an’ın bütününde anlatılmak istenilenlere tamı tamına uyan bu yorumda, zerena kelimesinin az kullanılan anlamıyla, yaratmak olarak tercüme etsek bile, ayetin anlamıyla ilgili yorumumuz şu şekilde olur. “…….olan cinler ve insanların çoğu için cehennemi yarattık.” Dolayısıyla ayetin anlam değişmez.

Ayeti, bu şekilde aslına uygun olarak yorumladığımızda, çelişki kalmamaktadır.

Kur’an’da çelişki olduğuna dair iddiaların ikinci gurubu şöyledir:

10 Yunus Suresi 64: “Onlara dünya hayatında da, ahiret hayatında da müjdeler vardır. Allah’ın sözlerinde değişiklik yoktur. İşte bu en büyük kurtuluştur.”

Diğer ayet 13 Rad Suresi 39: “Allah dilediğini imha eder, dilediğini de yerinde bırakır. Ana kitap O’nun katındadır.”

Bu iki ayette siyah ile yazdığımız kısımlar karşılaştırılınca, ortaya çelişkili bir durum çıkmaktadır. Yunus 64’te “Allah’ın sözlerinde bir değişiklik yoktur” ifadesiyle, Rad 39’da “Allah dilediğini imha eder, dilediğini sabit bırakır” ibaresi çelişmektedir.

Konuyu ayetlerin bağlamında inceleyebilmemiz için ilgili ayetlerin öncesi ve sonrasındaki ayetlere bakalım:

Yunus 61: “Hangi işi yaparsan yap, Kur’ân’dan ne okursan oku, ne işte çalışırsan çalış, unutmayın ki, siz ona dalıp gitmişken, biz sizin üzerinizde şahidiz. Ne yerde, ne de gökte zerre kadar hiç bir şey Rabbinin gözünden kaçmaz. Ne zerreden daha küçük, ne de ondan daha büyük! Ancak bunların hepsi apaçık bir kitaptadır.”

62: “Açın gözünüzü! Allah’ın dostları üzerine ne korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar.”

63: “Onlar ki, iman etmişler ve Allah’a karşı gelmekten sakınmışlardır.”

65: (Hz. Muhammed’e hitaben) “Onların lafları seni üzmesin. Çünkü şan ve şeref bütünüyle Allah’ındır. O her şeyi işitiyor, hepsini görüyor.”

Yukarıdaki ayetlerden 61inci de, her insanın her an yaptıklarının bilindiği, yapılanlardan zerre kadar bir şeyin bile Allah’ın gözünden kaçmadığı ve bunların hepsinin bir kitaba kaydedildiği vurgulanmaktadır. Sonraki iki ayette, iman etmeleri ve Allah’a karşı gelmekten sakınmaları sebebiyle, Allah’ın dostlarının üzerinde korku olmadığı ve onların mahzun olmayacakları vurgulanmıştır. Bu vurgular yapıldıktan sonra 64üncü ayette, “Onlara dünya hayatında da, ahiret hayatında da müjdeler vardır. Allah’ın sözlerinde değişiklik yoktur. İşte bu en büyük kurtuluştur.” Denilerek müjde verilmiştir. Verilen müjdenin değişmeyeceği vurgulanmıştır. Bu vurguların yapılmasından sonraki 65inci ayette, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) hitap edilerek, “sen onlara bakma, bildiğin dosdoğru yolda yürü” anlamında yol gösteriliyor.

Arada çelişki olduğu iddia edilen Rad Suresi 39uncu ayetten öncekiler ise şöyle:

Rad 37: “Ve işte biz o Kur’an’ı Arapça bir hüküm olarak indirdik. Yemin olsun ki, eğer sen, sana vahiyle gelen bu bilgiden sonra onların keyiflerine uyacak olursan, sana Allah’tan ne bir dost vardır, ne de bir koruyucu.”

38: “Andolsun ki, biz senden önce de peygamberler gönderdik. Onlara da eşler ve çocuklar verdik. Allah’ın izni olmadan herhangi bir ayet getirmek ise hiçbir peygamberin haddi değildir. Her ecel için bir yazı vardır.”

“Allah, dilediğini siler, dilediğini bırakır” şeklindeki 39uncu ayetin öncesindeki iki ayette Hz. Muhammed ciddiyetle uyarılmaktadır. Ona verilen bunca bilgiden sonra, onların keyiflerine uymaması tembihlenmektedir. Onlara uyduğu takdirde, Allah’ın dostluğunu ve koruyuculuğunu kaybedeceği vurgulanmaktadır. Ayrıca Allah’ın izni olmadan herhangi bir ayet getirmenin, hiçbir peygamberin harcı olmadığı vurgulanarak, onların keyiflerine uyması durumunda başına gelecekler, Rad 39uncu ayette ifade edilmektedir.

Eğer peygamber, Yunus Suresi 64üncü ayetteki müjdeye ve Allah’ın sözünün değişmeyeceğine güvenerek, kâfirlerin keyiflerine uyar, kendisi bir ayet getirmeye kalkışırsa, Allah, ona vereceği güzellikleri silebileceğini vurgulamaktadır. Böylece, peygamberinin bile dürüst yoldan ayrılması halinde onunla ilgili kararını değiştirebileceğini ifade ederek bütün insanları uyarmaktadır.

Demek ki, Allah nezdinde insanlar arasında başlangıçta fark yoktur. Fark sonradan oluşmaktadır. Peygamberler, Yüce Yaradan tarafından ve Cebrail aracılığıyla doğrudan uyarılmaktadır. Dolayısıyla peygamberler dâhil her insan, kendisine verilen özgür iradesiyle yaptıklarından sorumludur. Nitekim Nasr Suresinin ayetlerinde, Hz. Muhammed’den, Allah’tan mağfiretini dilemesi istenilmektedir.

O halde, eğer peygamber dâhil her bir insan, güzel işler yapmayı sürdürürse, Yüce Yaradan’ın ona yaptığı taahhütte hiçbir değişiklik olmaz. Ama kendi kararları sonrasında dürüst yoldan ayrılırsa, Yüce Yaradan, ona verdiği güzellikleri silebilir veya bırakabilir. Bunun kararı Yüce Yaradan’a aittir. Ana kitap onun yanındadır. Aynı durumun bütün insanlar için geçerli olacağı muhakkaktır.

Bu sitede (www.ismailhakkikupcu.com.tr) daha önce yayınladığımız “Allah Katındaki Ana Kitap” başlıklı yazımızda, Kur’an ayetlerinden örnekler vermiştik. O yazımızın sonunda ise konu ile ilgili fikrimizi şöyle ifade etmiştik: “Sonuç olarak, Allah’ın bahsettiği ana kitap, yazılmış ve kapanmış bir kitap değildir. Her an yeni yaratılan fiillerin yazıldığı ve yazılmaya devam edeceği yaşayan bir kitaptır. Dolayısıyla yeni fiiller bizim davranışlarımıza göre belirlenir ve yazılır.”

Görüldüğü gibi, Kur’an ayetlerinde çelişki yoktur. Ayetlerin anlamlarıyla ilgili olarak yapılan irdeleme ve inceleme hatası vardır.

Allah’ım, Senin ayetlerini daha iyi anlayabilmemiz için bizlere zihin açıklığı ver. Bizlere anlayış ihsan eyle.

Bu yazı KUR'AN ÜZERİNE kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.