ATİLLA HAN DER Kİ: “KOMUTANLIK GÖREVİ ACILARLA DOLUDUR.”

ATİLLA HAN DER Kİ: “KOMUTANLIK GÖREVİ ACILARLA DOLUDUR.”

(Not: Bu yazı 2013 Kasım ayında, yine bu sitede aynen yayınlanmıştı)

Peygamberimiz Hz. Muhammed sağlığında çok sevdiği sahabelerini, 25 yıl tek eş olarak evli kaldığı Hatice’yi, üç kızını ve üç oğlunu toprağa verdi. Yani en büyük acıları çekti.

Ama hiçbir saniye dahi Allah’a isyan etmedi. Aksine büyük bir iman ile aynı heyecanla mücadelesine devam etti. Haramı hiç düşünmedi. İbadet etti, tefekkür etti. Sevdi ve verdi. Hizmet etti ve dönüştürdü. Böylece bizlere örnek oldu.

Hz. Muhammed, Allah’ın insanlarla ilgili düşüncelerini bize şöyle aktarır: “Kulum Ben onu sevinceye kadar, özgür iradesiyle gelen bir adanmışlıkla bana yaklaşır ve Ben de onu sevdiğimde, onun duyan kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum.”

Burada asıl olan kulun Allah’a yaklaşma gayreti içerisinde olmasıdır. Yoksa yaptıkları iyilikler bile boşa gider. Hud Suresi 15: “Her kim dünya hayatını ve ziynetini isterse, Biz onlara işlerinin karşılığını dünyada tamamen öderiz ve bu hususta kendilerine densizlik yapılmaz.”

16: “Fakat onlar ahrette öyle olurlar ki kendilerine ateşten başka bir şey yoktur. Ve orada (dünyada) işledikleri bütün iyilikler bir hiç olmuştur ve bütün yaptıkları boştur.”

Peygamberler mücadelelerini yaparlarken öldürülmekten korkmamışlardır. Ama insanlara gerçekleri anlatamadıkları, artık umutlarını kaybettikleri bir anda Allah’ın yardımının geldiğini, onları ve beraberindekileri Tarafından bir ilimle kurtardığını, diğerlerini ise helak ettiğini Allah bize Kuran’da aktarmaktadır.

Demek ki Kürşad’ın da dediği gibi; “Titrek ve ürkek adımlarla yol gidilmez.” Haklı olmak en büyük güçtür.  Er ya da geç galip gelmiştir.

Hz. Muhammed savaşlarda aldıkları esirlerin hayatlarını genelde bağışlardı. Ama Hendek Savaşında Müslümanlara ihanet eden Kurayzaoğulları için aynı uygulama yapılmadı. Esir alınan bütün erkekler öldürüldü

Türkler de benzer yapıdadır. En acımasız bilinen Emir Timur, kendisine teslim olan kalelerin insanlarına dokunmamıştır. Onların canlarını ve mallarını bağışlamıştır. Fakat Emir Timur ile anlaştıktan sonra ihanet ederek aniden saldıran kale koruyucularına ise, gerçekten acımasızca davranmıştır.

Türkler yeni gittikleri yerlerin birçoğunda yöneticileri oranın halkından yapmışlardır. Bu yöneticilerin yönetimlerine ve zenginliklerine karışmamışlardır. Ama içlerinde halka (ki, halkın çoğunluğu Türk değildir) zulmeden, sadece kendi menfaatlerini düşünenleri gerektiği şekilde cezalandırmışlardır.

Böylece Hz. Muhammed’in ve Türklerin yönetimindeki yerlerde genelde huzur olmuştur. Bu huzurlu dönemde makul yollarla zenginleyen kimseye karışılmamıştır.

Türklerin kritik anlardaki davranışlarını Türklerdeki yüksek onur, savaşanlar arası dayanışma ve ihanet edenlere karşı acımasızlık anlayışları belirlemiştir.

Şantaj yapanlara, münafıklık edenlere ne İslâmiyet ne de Türkler izin vermemişler, en sert karşılıkla cevaplandırmışlardır.

Tarih, hem şantaj yapan hem de şantajlara boyun eğen önderlerin ve milletlerin çöplüğüyle doludur. Tarih aynı zamanda bunlara boyun eğmeyen kahramanların nesiller boyu anlatılan hikâyeleriyle de doludur.

Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.