İYİ İŞLER YAPMAKLA HER İNSAN SORUMLUDUR

ALLAH; GÜZEL İŞLER YAPMAYI, İBADETTEN DAHA ÇOK ÖNEMSİYOR

 

Bu yazı “Tarihin Aydınlattığı Gelecek” kitabından alıntıdır (sayfa 34-36).

(Ekim 2013 tarihinde bu sitede yayınlanmıştı, silindiğinden aynen yayınlıyoruz.) 

Müslüman bilginler sonradan yazdıkları ilmihal kitaplarında, İslamiyet’in şartlarını beş adet olarak belirlemişlerdir. Kelime-i Şehadet, Namaz, Oruç, Zekât ve Hac. Bunlardan Zekât ve Hac, sadece maddeten zengin olan ve gücü yetenler içindir. Aslında bu beş şart daha iyi bir Müslüman olmak isteyenleredir. Yoksa İslâm, kelime anlamıyla, Allah’a teslim olmak demektir. Tek şartı vardır: “Lâilâheillaallah” yani “Allah’tan başka ilâh yoktur, yalnız Allah vardır” demek ve buna inanmaktır. Bu inanca sahip olarak kendini Allah’a teslim edenleri Müslüman kabul ettiğini Allah, Kur’an-ı Kerim’inde sıkça vurguluyor.

Namaz, oruç ve hac ibadetleri, aslında insanın kendi menfaatinedir. Sadece Allah ile kulu arasındadır. İnsanoğlu bu ibadetleri yaparak kendine sevap kazanmaya çalışır. Bu ibadetlerin başka insanlara doğrudan faydası olmaz. Diğer insanların da yararına olan zekât ibadetinin maddi tarafı ise, sadece maddi gücü olanlara emredilmiştir. Hâlbuki insanların en hayırlısı, takva’ da daha ileri olandır. Takva, Allah’ın rızasını daha fazla kazanacak davranışlar bütünüdür. Allah’ın rızasını kazanmak için belki de ibadetten daha önemlisi, diğer insanların rızasını kazanmaktır. Bunun da yolu, “iyi işler” yapmaktan geçer.

Gelecekte, İslâm âlimleri Kur’an-ı Kerim’e dayanarak Müslümanlığın şartlarını yeniden değerlendirecek olurlarsa, bir altıncı madde eklenmesi ihtimali kuvvetlidir. Bu da “salih amel” işlemek olabilir. Yani, iyi işler yapmak; dürüst olmak, sözünde durmak, antlaşmalara uymak, adaletli davranmak, insanlara yardımcı olmak, mağdurları korumaktır. Kur’an-ı Kerim’de bu özelliklerin yüceliği sıkça vurgulanır.

İyi bir Müslüman, en geniş anlamda, Bakara Suresi 177. ayette tanımlanmıştır: “Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyilik değildir. Asıl iyilik, o (kimsenin iyiliği) dur ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere inandı; sevdiği malını yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere, boyunduruk altında bulunanlara verdi; namazı kıldı, zekâtı verdi. Antlaşma yaptıkları zaman antlaşmalarını yerine getirenler; sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabredenler, işte doğru olanlar onlardır, (Allah’ın azabından) korunalar da onlardır.”

Ayette bahsedilen özellikler ile Türkler için bütün önyargısız tarihçilerin söyledikleri karşılaştırıldığında, aradaki benzerliklerin çokluğu hemen görülür. Kitabın Türklerin Özellikleri bölümünde belirtilen olaylar ve ayrıntılar dikkatle incelendiğinde bu benzerlikler daha iyi anlaşılır.

 Burada iyi işler yapmanın (salih amel işleme) Müslümanlar için önemini göstermek açısından, başka ayetlere de dikkatinizi çekmek istiyorum.

Tövbe Suresi 18. ayette: “Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazını kılan, zekâtını veren ve Allah’tan başka kimseden kokmayanlar şenlendirirler. İşte onların, doğru yolu bulanlardan olacakları umulur.”

Müslüman’ı daha kısa tarif eden ve içerisinde “iyi işler yapmak” sözü geçen bütün ayetlerin sonu, aynen Bakara Suresi 177. ayet gibi, “onlar korunanlardandır”, ya da “onlara korku yoktur” şeklinde bağlanmıştır. Bir tek Tövbe Suresi 18. ayette “iyi işler yapmaktan” bahsedilmez. Ayetin sonu da dikkat edilirse, “işte onların doğru yolu bulanlardan olacakları umulur” diye bağlanır. Demek ki bir Müslüman, İslâmiyet’in ibadetle ilgili şartlarının bir kısmını yerine getirir, ama iyi işler yapmazsa “doğru yolu bulanlardan olacağı umulur”. Yani doğru yolu bulabilir de, bulamayabilir de. Ama iyi işler de yaparsa “onlara korku yoktur” sözünün muhatabıdır.

Tek başına “Allah’a teslim” ile “iyi işler yapmanın” yeterli görüldüğü ayetler de vardır. Örneğin, Bakara Suresi 112. ayette “Hayır, kim işini güzel yaparak özünü Allah’a teslim ederse, onun mükâfatı, Rabbi’nin yanındadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.”

İnsanlık tarihindeki temel sıkıntı belki de, insanların kendilerini “iyi işler” yapmakla sorumlu görmeyerek, bu davranışı başkalarından beklemeleridir.

Unutulmamalıdır ki, başkalarının yaptığı iyi işler bize geçici olarak fayda sağlar. Biz de onlar gibi iyi işler yaparsak, kendimize ve çevremize faydası daha uzun süreli olur.

Allah’a karşı her insan kendisi sorumludur. Başkalarının güzel işleri bizi Allah katında kurtarmaz.

Türkçe’ de güzel bir söz vardır: “Aynası iştir kişinin, lâfa bakılmaz”

Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.