EYLEMLERİMİZİN AMACI ÜZERİNE

EYLEMLERİMİZİN AMACI ÜZERİNE

 

Eylemsizlik, yani hiçbir şey yapmama, genelde, korkunun bir tezahürüdür. Dolayısıyla kabul görmeyen bir anlayıştır. Bu sebeple, eylemsizlik, iyi sonuç alınamayan eylemden de kötü olarak değerlendirilir. Ancak eylemin de her çeşidi toplum nezdinde kabul görmez. Bazı eylemler, kısa dönemde kazançlı gibi görülse de, uzun vade açısından bakıldığında, kişinin de yararına olmaz.

Çin dolaylarında 2500 yıl önce ortaya çıkan Taoculuk, insanın eylemlerinin sonuçları hakkında, aşağıdaki fikri yürütür:

“Zenginliği hedef alan eylem beni, ancak, mülk edinmeye götürür; bu mülk edinme sonucu ise, beni, edindiğim mülkün malı, yani esiri haline getirir.

Güçlü olmayı hedef alan eylem beni, fert olarak başka fertlerle karşı karşıya getirerek, şiddet çemberinin içerisine sokar.

Hislerimin verdiği hazzı hedef alan eylem beni, bu hazlar peşinde koşturmanın kulu-kölesi yapar, çünkü her arzunun tatmini, başka arzuları doğuracağından, bir türlü doyuma ulaşamam.

Bu sözde eylemler, tutkularımdan başka bir şey değildir.”

Peki, ne yapmalıyız diye soranlara, Roger Garaudy, Taocuların en ünlü düşünürü Çuang Tseu’dan şu sözleri bize aktarır: “Bilge, insanlara, dışarıdan şöyle veya böyle yapın demez. İnsanlara, dilerlerse takip edecekleri doğru olan şeylerin örneğini verir.”

Her zaman çevremizde bir bilge bulamayabiliriz. Veya çevremizdeki bazı insanların bilge olup olmadıkları hakkında kararsız olabiliriz. Bu durumda bilge aramak yerine, kendimiz karar vermeliyiz. Karar verirken, konu hakkında çok yönlü düşünmeye çalışmalıyız.

Eylemlerimizin niteliği hakkında, Roger Garaudy, Bagavat Gita’lardan Suryia Gita’dan şunları aktarır: “Aşk, bilgiden üstündür. Arzu ve bencillikten arınmış eylem ise, aşktan üstündür. Vedanta’nın bu ilkesini gerçekleştiren kişi, insanların en iyisidir. Çünkü o, kısmi amaçlar için değil, bütünlüğü içindeki eylem uğruna yaşar.”

Demek ki, Hinduizm anlayışında, eylemden el çekmek yani eylemsizlik, fazilet değildir. Fazilet, semeresini ve övüncünü kendimize mal ettiğimiz, bencilce eylemlerden vazgeçmektir. Bir başka deyişle, sonuçlarını kendi nefsimize mal etmeden eylem yapmaktır.

Eylem; şahsi çıkar için değil, zengin olmak için değil, güç elde etmek için değil, sonuçlarından övünmek için değil, hem kendimize hem de insanlığa faydalı olmak için yapılırsa, yapıcı olur. Aksi takdirde yıkıcı olur. Bu yıkıcılığı, sadece kişinin kendisi için olmaz, çevresi ve insanlık için de olur.

Vedanta’nın ilkesini gerçekleştirecek şekilde eylem yapmak çok zordur. Bunu az sayıda insan başarabilir. Bu nedenle, insanların önemli bir kısmının da, güzel işler yapmalarını ve vicdanen müsterih olmalarını sağlamak için, bir orta yol düşlemek gerekir. Orta bir yol için, eylemlerimizi yaparken, kendimize şu soruyu sormalıyız. “Ne yapmalıyım ki, hem benim için, hem çevrem için, hem insanlık için yararlı olsun?”

Bu soruyu, sadece fert olarak değil, kurumlar ve kuruluşlar olarak da sormalıyız. Eğer sorumuzun cevabına göre eylem yaparsak, kendimizi daha huzurlu hissederiz.

Konumuzla ilgili olarak İslâm’ın bakışını, Kur’an’ın bazı ayetlerine bakarak değerlendirmek mümkündür.

Bakara Suresi 143. Ayet: “Ve işte sizi böyle doğru bir yola çıkarıp ortada yürüyen (ümmeti vasat) kıldık ki, bütün insanlar üzerinde adalet numunesi insanlar olasınız…”

Allah, Müslümanların orta yolda ve dosdoğru yürümelerini bekliyor. Bu dosdoğru yoldaki eylemleriyle, bütün insanlar üzerinde adalet numunesi şahıslar olmalarını istiyor.

Eylemin, yani çalışmanın önemini şu ayetle vurguluyor. 53 Necm Suresi 39: “Doğrusu insana çalışmasından başka bir şey yoktur.”

Eylemsizliğin İslâm’da yeri yoktur. Bu hususta, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) atfen anlatılan şu hikâye yol göstericidir: “Hz. Peygamber, bir gün bazı sahabeleriyle birlikte yolda yürürken bir insana rastlar. O kişi hiçbir şey yapmadan oturmaktadır. Peygamber selâm vermeden geçer. Geri dönüşünde aynı kişiyi, elinde bir değnekle yerde bir şeyler yaparken görür ve selâm verir. Yanındaki sahabeler, neden giderken selâm vermeyip dönüşte verdiğini anlamak isterler. Hz. Peygamber de, giderlerken boş oturduğunu, gelişlerinde bir şeyler yaptığı için selâm verdiğini söyler.”

Anlatılan bu hikâye gerçek olmayabilir Ama Hz. Peygambere hitap eden aşağıdaki ayetler, bu hikâye ile verilmek istenileni destekliyor.

94 İnşirah Suresi 5: “Demek ki, zorlukla beraber bir kolaylık vardır.”

6: “Evet, zorlukla beraber bir kolaylık vardır.”

7: “O halde boş kaldın mı, yine kalk yorul.”

Peki, eylemlerimizin amaçları neler olabilir diye Kur’an’a baktığımızda, çok çeşitli ayetlerle karşılaşırız. İnşirah Suresinin 8inci ayeti, hepsinin bir hülâsası gibidir: “Ancak Rabbine yönel.”

Rabbine yönelmek ne olabilir diyerek, ayetlerdeki ifadeleri toparladığımızda, eylemlerimizin amacının “Allah’ın insanlara verdiği rızıklardan helâl ve temiz olarak yemek ve haklının hakkını vermek” olması gerektiğini görürüz.

Peki, biz Yüce Yaradan’ın bize verdiği akıl, vicdan ve irademizi kullanmazsak, kendi nefsimize uyarsak ne olur diye baktığımızda da çeşitli ayetler buluruz. Fakat aşağıdaki ayet, öz bir ifadeyle durumu özetlemektedir:

2 Bakara Suresi 209: “Size bunca deliller geldikten sonra yine kayarsanız, iyi bilin ki, Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” Demek ki, zararlı çıkan biz oluruz.

Yazımızda verdiğimiz örneklerden ve konuyla bağlantılı diğer bazı makalelerimizdeki misallerimizden görüldüğü üzere, Taoizm, Hinduizm, Budizm, Antik Yunan Düşüncesi, Eski Türk Dini, Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık gibi farklı öğretilerin ve farklılaştırılmış dinlerin bakış açıları arasında, çoğu zaman paralellik vardır.

Hepsinde de eylem, eylemsizlikten üstündür. Sonuçlarından yararlanılmayan eylem, nefsi tatmin için yapılan eylemden üstündür. Adaleti tesis için ve haklının hakkını vermek için korkusuzca yapılan eylem, sonuçlarından faydalanılmayan eylemden üstündür. Yüce Yaradan’ın gösterdiği yolda yürümeyi hayat felsefesi yapan ve nefsine zulmetmeden, bu amaç uğruna sürekli mücadele edenin eylemi, adaleti tesis ve haklının hakkını vermek için korkusuzca yapılan eylemden üstündür.

Seçim bizim. Sonuçları da bizim.

Allah’ım, bu dünyaya güzel eserler bırakmak isteyenlere, mücadele azmi ver, irade gücü ver, zihin açıklığı ver.

Senin her şeye gücün yeter.

Bu yazı YAŞAM kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.