BİLİM VE BİLİMCİLİK

BİLİM VE BİLİMCİLİK

 

Bilim, insanoğlunun, tabiat ve hayat şartlarıyla mücadelesinde başarılı olmasını sağlayan deneysel ve matematiksel yöntemlerin bütündür.

Bilimcilik, bilimin yöntemlerinin etkili sonuçlarını istismar ederek, bilimle ve bilimin gelecekte ulaşacağı varsayıla konumuyla ilgili hurafeler oluşturmaktır.

Bilimcilik, insanda var olan sevgi, iman, inanç, fedakârlık, özgürlük, sanatçılık gibi duygusal yönlerini yok sayarak insanı basite indirgemektir.

Bilimcilik, kendilerini bilim yapıyormuş gibi göstermeye çalışan ve kendi adlarına da konuşmayan felsefecilerin, yeni bir din arayışıdır.

Bilimcilik, bir ölçüye indirgeyemedikleri, düz mantık anlayışlarına sığdıramadıkları ve bir kavram içerisine hapsedemedikleri şeylerin hepsine, gerçek dışı damgası vurmaktır.

Bilimcilik, insanoğlunun zekâsını, sadece servet edinen, alet edevat yapan bir aygıt konumuna düşürmektir.

Bilimcilik, kavramlara, mantığa ve bilimsel kanunlara uygun bulmadığı şeyleri reddetmektir.

Bilimcilik, şairlerin hislerini, ressamların ufuklarını, âşıkların sevgilerini, peygamberlerin aktardıklarını kavrayamayacağından, bütün bunları yok farzetmektir.

Bilimcilik, bilimin ulaştığı bazı bilgilerin sonucunda oluşturduğu kanunların sınırlarını genişletir. Doğada geçerli oldukları ispatlanan kanun ve yöntemleri, insana da uygulamaya çalışır. Dolayısıyla bilimcilik, örneğin, genetikteki bilimsel gelişmeler sonucu oluşan sibernetik kanunları, evrimin geneline ve hattâ insanın evrimine uygulamaktır.

Bilimcilik, La Mettrie’nin “Makine İnsanı” adlı kitabındaki anlatımlarla, bilimin kanunlarını insana uygulamaktır. İnsanı, duygusal bir robot olarak bile değil, doğrudan makine gibi görmektir.

Bilimcilik, bazı strateji teknikleri açısından bilimsel olabilecek fikri akımları, tamamen bilimsel olarak anlatmaya çalışmaktır. Örneğin, sosyalizm bunlardan biridir. Bilimcilik, sosyalizmi tam bilimsel bir olgu olarak sunar. Fakat bir militanın, sosyalizm uğruna hayatını feda etmesi gerektiğini bilimsel yollarla ona anlatıp, onu ikna edemez. Çünkü bu bir inanç işidir. Bu bir tercih meselesidir. Dolayısıyla ikna edilebileceğini iddia eden bilimcilik, kendi dayandığı temelle, yani bilimle çelişir.

Bilimcilik, tutkular üzerinde araştırma yapan birisinin kendisinin de sevgi sahibi olacağını iddia etmektir. Hâlbuki bu araştırmayı yapan kişinin kendisinin sevgi sahibi olması hususu başka bir şeydir. Nasıl tarihi yazan bir araştırmacının tarihin seyrini değiştirmesi beklenmez ise, burada da durum aynıdır. Dolayısıyla bu iddiayı yapanlar yani bilimcilerin diğer konularda olduğu gibi, bu hususta da saçmaladıkları açıktır.

Bilimcilik canlılardaki bazı sonuçları kendi bilim alanlarına uygulamaya çalışmaktır. Örneğin, bilindiği gibi, canlılardaki büyüme, yaratılış kanununun bir sonucudur. Fakat bu temel sebebi dikkate almayan bir iktisatçı, eğer iktisaden büyümenin zorunlu olduğunu iddia ederse, bu durum, bilim yapmak değil, bilimcilik yapmaktır.

Bilimcilik, sevdiği şey uğruna canını feda etmeyi “akılsızlık” olarak nitelemektir. Fakat insanın sahip olduğu aklı kullanarak deneysel çalışmalar yapmak ve bazı yeni bulgulara ulaşmak bilimdir.

Bilimcilik, bilim ile bilgelik arasındaki farkı anlayamamaktır.

Bilimcilik, bilimi, Yüce Yaradan’ın yerine koymaya çalışmaktır. Hâlbuki bir insanın bilimsel araştırmalarla elde edeceği daha çok bilgi, yapacağı buluş, onu, Yüce Yaradan’ın varlığını kabule ve duaya yaklaştırır.

Bütün bu yukarıda saydıklarımız ve akla gelebilecek başka sebepler göstermektedir ki, bilimcilik de bir dindir. Budizm, Hinduizm ve Semavi dinlerin temsilcilerinden, dinci olanların yaptıklarının aynısını, bilimciler de yaparlar. Hurafelere sarılırlar. Dincilerin dinleri düşürdükleri konuma, bilimciler de bilimi düşürürler.

Sonuç olarak bilimcilik, bilimi, halkın afyonu haline getirir. Tıpkı dincilerin, dini yaptıkları gibi olur.

Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.