ALLAH’IN VERDİĞİ NİMETLER

ALLAH’IN VERDİĞİ NİMETLERİ HATIRLAYALIM, O’NA VERDİĞİMİZ SÖZLERİ TUTALIM

 

Bakara 40: “Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi hatırlayın ve Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, Ben de size olan ahdimi yerine getireyim. Ve artık yalnız Benden korkun”

Bakara 145:“…Celâlim hakkı için, sana gelen bunca ilmin arkasından sen tutar da onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, o zaman hiç şüphesiz, sen de zalimlerden olursun.”

Bakara 209:“Size bunca deliller geldikten sonra yine kayarsanız, iyi bilin ki, Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.”

Benzer konuları işleyen yukarıdaki üç ayet, farklı kişi ve guruplara hitap etmektedir. Ancak anlatılmak istenilen aynıdır. İlk ayet İsrailoğullarına hitaben gelmiştir. İkinci ayet, Hz. Muhammed’e hitap etmektedir. Üçüncü ayet ise, iman edenlere yapılmış bir uyarıdır.

Bilindiği gibi Kur’an’ın hitabı evrenseldir ve bütün zamanlar için geçerlidir. Dolayısıyla bu konuda sadece bir ayet olsaydı bile, bütün kişileri, gurupları, milletleri kapsardı. Fakat anlatılmak istenilenin öneminden dolayı olsa gerek, Allah, hem bir millete, hem bir peygamberine hem de bir ümmete ayrı ayrı hitap ederek, bizlere yol göstermektedir.

Ayetlerin bize anlattığı ilk öğreti, hiç kimsenin ve hiçbir gurubun Yüce Yaradan’ın nezdinde yanlış yapma ayrıcalığının olmadığıdır. Allah, Kur’an’da ahlâkını övdüğü peygamberi Hz. Muhammed’i dahi uyarmaktadır. Ona, Yüce Yaradan’ın peygamberine verdiği bunca ilimden sonra, yanlış içerisinde olanlara uymamasını öğütlemektedir. Onların isteklerine ve heveslerine uyduğu takdirde, zalimlerden olacağını vurgulamaktadır.

Bakara 209 da ise, iman edenlere seslenilmektedir. İman edenler, Peygamber gibi doğrudan olmasa da, çok sayıda delilleri, bizzat yaşayarak anlamışlardır. Yalnızca Bedir Savaşında yaşadıkları bile tek başına bütün delillere bedeldir. Yüce Yaradan, Bedir Harbinde Müslümanlara nasıl yardım ettiğini aşağıdaki ayetleriyle de anlatmıştır:

Ali İmran 123:“Andolsun, sizler güçsüz olduğunuz halde Allah size Bedir’de yardım etmişti. Allah’tan sakının ki, O’na şükretmiş olasınız.”

124: O zaman sen müminlere: “Rabbinizin size, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?” diyordun.

125:“Evet, sabreder ve (Allah’tan) korkarsanız, onlar ansızın üzerinize gelseler, Rabbiniz size nişanlı nişanlı beş bin melekle yardım eder.”

126:“Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Yardım, yalnız daima galip ve hikmet sahibi olan Allah katındandır.”

İşte bütün bu yardımları, bizzat yaşayarak anlayan Müslümanlar, ciddi biçimde uyarılıyor.Eğer kaytarır, gevşeklik gösterir ve şeytan onların başka tarafa kaymalarını sağlarsa,daima galip ve mutlak güç sahibi olanın sadece Allah olduğunu hatırlatıyor. Yani, Yüce Yaradan’ın yaptığı bunca yardıma rağmen, iki taraflı davranılırsa, karşılarında Allah’ı bulacakları ima ediliyor.

Allah karşımıza geçince neler olabileceği hususunda, tahmin yapabilmemiz için, Yüce Yaradan, İsrailoğullarından örnekler vererek bizleri bilgilendiriyor. Bakara Suresi 47-58 ayetleri arasındaki anlatılanlar, verilen nimetlerin diğer milletlere verilenlerden farkını ortaya koyuyor. Ancak buna rağmen, zalimlik yaptıklarını fakat yine de affedildiklerini anlatıyor. 59’uncu ayette ise, affedildikten sonra yine sözü değiştirmelerinden dolayı, onlara azap indirildiğini bahseder.

Yüce Yaradan, bizlerin, İsrailoğullarının başlarına gelenlerden ders almamızı istiyor.

Bakara 211:“İsrailoğullarına sor: Biz onlara ne kadar açık ayetler vermiştik. Fakat Allah’ın nimetini her kim kendisine geldikten sonra değiştirirse, şüphe yok ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir.”

Araf 165:“Onlar yapılan bunca nasihati unuttukları zaman, o kötülükten sakındıranları kurtardık, o zalimleri de fena hareketlerinden dolayı şiddetli bir azaba uğrattık.”

Ayetlerden anlaşılan o ki, Allah’ın bizlere gösterdiği deliller ne kadar açık ise, azabı da o kadar şiddetli olmaktadır. Bu durum ödül ve ceza yöntemine uymaktadır. Yapılan işleri bilerek daha güzel yaptıkça ödül de artar. Yapılan işleri bilerek daha fazla yanlış yaptıkça, ceza da artar.

Peki, bizlere gelen bunca ilime rağmen, biz hata yapmaya devam edersek ne olur? Zulmün önü açılır mı? Bu konuda Tövbe Suresi 32inci ayet bize bilgi veriyor:“Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar, Allah da razı olmuyor. Fakat kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlamayı diliyor.”

Demek ki, bize gelen nimetlerden ve ilimden sonra dönmemizin, insanlığın geleceğinde bir etkisi olmuyor. Biz cezalandırıldığımızla kalıyoruz. Allah, gelecek planlarını uygulamayı sürdürüyor.

Peki, biz cezalandırıldıktan sonra ne oluyor?

Nisa 133:“Ey insanlar! Eğer Allah dilerse sizi giderir de başkalarını getirir. Ve Allah, buna kadirdir.”

Maide 54:“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir toplum getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler; müminlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda cihat eder, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah’ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah, geniş ihsan sahibidir, her şeyi çok iyi bilendir.”

Ayetler net olarak gösteriyor ki, Allah’a verdiği sözlerinden dönenleri, Yüce Yaradan gideriyor ve yerlerine yeni insanlar, yeni toplumlar getiriyor.

Allah’ım, bu dünyaya güzel eserler bırakabilmemiz için, irade gücü ver, mücadele azmi ver, cesaret ver, sabır ve sebat ver Allah’ım.

Senin her şeye gücün yeter.

Bu yazı Dini kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.