EKONOMİK BUHRANLAR VE BANKALAR

EKONOMİK BUHRANLARDA BANKALARIN ETKİSİ

Tarih boyunca, devletler ölçeğinde ekonomik buhranlara sıkça rastlanır. Ancak bölgesel buhranlar, 19uncu yüzyılın başlarından itibaren baş göstermiştir. Avrupalıların sömürgecilik anlayışı dünyaya yayıldıkça buhranlar dünya çapında etkili olmaya başlamıştır.

Geniş ölçekli olarak kabul edilebilecek ilk buhran, 1825-28 yılları arasında ortaya çıkmıştır. Bazı İngiliz bankaları, gelişmekte olan Latin Amerika ülkelerindeki yatırımların hisse senetlerini halka sattılar. Büyük reklamlarla şişirilen yatırımlar için halkın hisseleri kapıştığını gören bazıları işi dolandırıcılığa kadar vardırdılar. Dünya üzerinde var olmayan hayali bir ülkenin hisse senetlerini pazarladılar.

Bu buhran öncesinde bankaların davranışları, kendi kârlarını azamileştirmek adına, hayali değerler yaratarak halkı kandırmak şeklinde olmuştur. Ancak oluşan buhrandan hem kendileri, hem yatırımcılar hem de kısmen Brezilya hariç, Latin Amerika ülkeleri zarar görmüşlerdir.

19uncu yüzyılın bilinen en kapsamlı buhranı, 1873 yılında Viyana Borsasının çöküşüyle birlikte ortaya çıkmıştır. Bu sitede yayınladığımız “Dünyadaki Ekonomik Buhranın Sebepleri” adlı makalemizde belirttiğimiz gibi, Karl Marks bu buhran sayesinde gündeme gelmiştir. 1848 yılında Manifestosunu yayınlamasına rağmen Marks, sıradan bir gazeteci olarak hayatını sürdürmekteydi.

Bu buhran öncesinde 1857 yılında ABD’de başlayan ekonomik çöküntünün zararları henüz atlatılamadan gelen 1873 buhranı, kapitalizmin karşısında farklı bir anlayışın aranmasına vesile oldu. Böylece Karl Marks hatırlandı. Fikirleri hızla yayılmaya başladı.

Bu buhranın oluşmasının sebepleri sanki 1825 ekonomik çöküntü ile aynıdır. !825-28 buhranı sonrasında Latin Amerika ülkelerindeki yatırımlarını Avrupalı yatırımcılar, yatırımlarını geri çekmişlerdi. Yaklaşık 30 yıl boyunca bölgeye yeni yatırım yapmamışlardı. Fakat sonrasında önce ABD’den başlayarak tekrar Latin Amerika’ya yatırımlarına başladılar. Bilhassa GSMH’sından ordusuna sadece %3 civarında pay ayırarak aşırı zenginleyen İngiltere, bu yatırımlarda yine öncü oldu.

Yatırımcılar yine kendi öz sermayeleri ile değil, halka sattıkları hisse senetleri ile çok büyük yatırımlara giriştiler. Halka hisse senetlerini pahalıya satabilmek için yine bankaları kullandılar. Bankalar da yine hayali değerler yaratarak halkı kandırdılar.

Ancak bu defa olay sadece İngiltere ile sınırlı kalmadı. 1870 yılında Prusya, Fransa’yı yendi ve yüklü bir tazminat aldı. Prusya 1866 yılında da Avusturya’yı yenmiş ve kendisine bağlamıştı. Fransa’dan aldıkları tazminat ağırlıklı olarak, Prusya ve Avusturya’da borsadaki hisselere ve gayrimenkul yatırımlarına harcandı. Bu olayda da bankalar aracılık etti. Bu defa çöküş sadece Avrupa ile sınırlı kalmadı. Başta ABD olmak üzere Osmanlı Devleti, Paraguay gibi ülkeleri de etkiledi.

Bu buhranda da bankalar, hayali değer yaratıcılarına aracılık ederek ekonomik çöküntüyü tetiklemiş oldular. Sonuçta hem yatırımcıların birçoğu, hem bankaların bir kısmı hem de halk zarar etti.

1929 buhranı ise, neredeyse bütün dünyayı etkiledi. Bu defa çöküntü ABD’den başladı. 1907 ekonomik sıkıntıdan akıllanmayan bankalar, yine hisse senedi ve gayrimenkul konularında hayali değerleri satmayı sürdürdüler. !907 yılında aralarında birleşerek çöküntüyü atlatmışlardı. Fakat 1929 yılında halk bankalara aniden hücum ettiğinde her banka kendi derdine düştü. Merkez Bankası da onlara destek vermedi. Verdikleri kredileri geri istediler. Böylece çöküntüyü tetiklediler.

2008 genel buhranını hepimiz yaşadığımız için iyi biliyoruz. Sebepleri yine benzer. Yine hayali değer yaratılması, yine hisse senedi ve gayrimenkul fiyatlarındaki aşırı şişkinlik. Bunlar yetmezmiş gibi, yine kredilerin geri istenmesi, yine buhran öncesinde neredeyse yoldan geçene kredi verilirken yeni kredilerin aşırı zorlaştırılması gibi sebeplerle buhran derinleştirildi.

Bu sitedeki bazı yazılarımızda İslâm’ın bir denge dini olduğunu aktardık. Osmanlı Devletindeki davranışlardan birinin itidal olduğundan bahsettik. Fakat aynı Osmanlı Devletinin yöneticileri 1853’ten itibaren aldıkları borçları saraylar, yalılar, kasırlar yapmaya harcayınca devletin sonunu getirecek çöküntü başlamış oldu.

Demek ki, ekonomik buhranları en aza indirmek için, bankaların davranışlarını ciddi olarak gözden geçirmeleri gerekiyor. Önce aşırı rahat kredi verip, çöküntü alametleri görülmeye başlayınca tam tersine aşırı sıkmanın yanlışlığını göremezlerse buhranlar bitmez. Aksine sıklaşır.

Benzer şekilde hisse senedi ve gayrimenkul için karşılıkları var diye düşünülerek kolay kredi vermenin yanlışlığı görülmelidir. İhtisas bankacılığına yönlenmelidir. Olaylara itidalli yaklaşılmalıdır. Her zaman dengeli kararlar alınmalıdır. Böylece güvenin sarsılması önlenmelidir. Her alandaki bütün çöküntüler, güvenin sarsılmasıyla tetiklenir. Sonunda önlenemez hale gelir.

Bu yazı Ekonomi kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.