KARUN VE FİRAVUN

ALLAH, KARUN’UN SADECE KENDİSİNİ, FİRAVUN’U KAVMİYLE HELÂK ETTİ

 

Karun, kendisi zengin olmuştu. Ama çok kibirliydi, böbürleniyordu. Zekât vermeyi ret ediyordu. Allah böbürlenenleri sevmediğini ihtar etmişti. Hz. Musa’ya iftira tuzağını belki de çok az kişiyle kurmuştu. Bu hareketi bardağı taşıran son damla oldu. Sonunda Yüce Yaradan, onun sarayını başına geçirdi. Sarayın yok edilmesiyle başka kimlerin öldüğünü bilmiyoruz. Başka ölen olduysa, bunlar muhtemelen Karun’a dalkavukluk ederek ona kötülüklerinde yardım edenlerdir.

Firavun’u ise kavmiyle birlikte helâk etti. Çünkü Yüce Yaradan, Hz. Musa’yı sadece Firavun’a değil, ileri gelenlerine de gönderdiğini beyan ediyordu. Ayetin devamında, “ileri gelenler Firavun’u dinlediler, hâlbuki Firavun yanlıştı” denilir.

Sonraki ayette de Firavun’un kavmini suya götürür gibi, ateşe götürdüğünden bahsedilir. Yani ileri gelenler, başlarına gelecekleri düşünmeden suya gider gibi rahat hareket etmişler, fakat kendilerini ateşin ortasında bulmuşlar, kurtulamamışlardır.

Acaba ileri gelen denilirken ne kastedilmek istenilmiştir. Eğer sadece Firavun’un yakınındaki birkaç dalkavuk yardımcısı kastedilseydi, kavmini ateşe götürdü denilmezdi. Demek ki, Firavun’un ileri gelenleri sadece yardımcılarıyla sınırlı değil. Yöneticileri, bilgi toplayıcıları, haber yayıcıları, insanları mahkûm eden kararları verenleri, insanları tutuklayanları, öldür dediğini öldürenleri, Firavun’un dağıttığı devlet hazinesinden haksız pay alanları, hepsi Firavun ile birlikte cezalandırıldılar.

Peki, bu kadar çok insan arasından gerçeği görüp, dönen hiç çıkmamış mıdır? Bu soruya hayır demek mümkün değil. Çünkü tarih boyunca görülmüştür ki insanoğlu, sıkça saf değiştirmiştir.

İhtimal Firavun’un ileri gelenleri arasından da hatasını anlayarak dönmek isteyenler vardı. Ama Firavun böyleleriyle konuşup onları ikna ediyordu. Acaba insanlar yanlışlıklarını görüyorlarsa, nasıl ikna edilebilirler?

Firavun’a muhtemelen ilk itiraz edecekler, Firavun’un bilgi toplamakla görevlendirdiği insanlardır. Çünkü bunlar topladıkları bilgilerin ışığında başkalarından önce işin farkına varırlar. Eğer bunlar itiraz ettiklerinde Firavun onları ikna ediyorsa, bilgi toplamakla görevlendirdiği kişinin de kendisine benzer ciddi açıkları var demektir. Zayıf bir ihtimal de ölümle tehdit edilmesidir.

Firavun onu, yaptıklarını halka anlatmakla tehdit etmiş olabilir. Halk da ona değil, başlarındaki güçlü görünen Firavun’a inanacağından, bilgi toplayıcı tekrar biat eder. Firavun, ondan başka itiraz edenler olursa, onlara bu bilgi toplayıcının durumunu örnek verir. Diğerleri de “bu bilgi toplayıcı elinde bu kadar bilgi varken böyle korkuyorsa, biz elimizde fazla bir şey yokken ne yapabiliriz?” diye düşünürler. Zaten onların da çoğu Firavun ile birlikte aynı soygun tezgâhının içerisindedir.

İtiraz edenlere Firavun’un muhtemelen bir başka söylemi; “Ben batarsam hepiniz batarsınız. Bana biraz süre verin ben durumu düzelteceğim” şeklinde olabilir. Bu iddiasını desteklemek için de Hz. Musa’ya ve çevresine tehditler yağdırıp, onlara komplolar kurmaya çalışmış olabilir. Böylece kendi ileri gelenlerine bir şeyler yaptığı imajını vermeye çalışmıştır.

Fakat gerek Firavun’un gerekse ileri gelenlerin önemsemedikleri bir şey vardı. Hz. Musa ve çevresini Yüce Yaradan destekliyordu.

Sonunda sonuç, Firavun’un kendi çevresini tehdit ederken “ben batarsam siz de batarsınız” dediği gibi oldu. Hep birlikte battılar.

Hepsi birlikte hem bu dünyayı kaybetmiş oldular, hem de ahiretlerini kaybederek ayette belirtildiği gibi çok fena bir yer olan ateşe atıldılar.

Hâlbuki gerçeği görerek itiraz edenlerin önlerinde Firavun’un karısı Asiye örneği vardı. Asiye Firavun’a karşı direnmişti. Şahsiyetiyle yaşamış. Sonunda ölmüştü. Zaten her canlı ölecekti. Allah ayetinde “çok yaşatılmış olmak onların cezalandırılmalarını engellemeyecekti.

Asiye bu dünyada Firavun’la birlikte olayları bilmeyen gariban halka karşı dik durmamıştı. Firavun’a karşı dik durmuştu. Bunun da mükâfatını Cennet ile müjdelenerek aldı.

Eğer Firavun’a itiraz eden sadece karısı Asiye olmasaydı, çok fazla insan karşı dursaydı, muhtemelen Allah onları merhametiyle affeder, aftan sonra yeni yapacaklarını gözlerdi. Haklarındaki hükmü sonraki davranışlarına göre verirdi. (Biz bu tahmine, Kur’an’daki ayetlerin kendimizce yorumundan varıyoruz.)

Tarih ve Allah’ın kelâmı olan Kur’an ibret alınması içindir. Ama padişah II. Abdülhamit Hanın dediği gibi; “Tekerrür eden tarih değil, insanların hatasıdır.”

Bu yazı Dini kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.