İSLÂM’DA “HIZIR” KONUSU ÜZERİNE

İSLÂM’DA “HIZIR” KONUSU ÜZERİNE

 

Aşağıdaki ayetler, bir peygamber olan Hz. Musa’nın başından geçen bazı olayları anlatır. Hz. Musa’nın, Allah’ın ilim verdiği bir insan ile olan yaşadıklarının, bizim yazımızın konusuyla bağlantılı olan tarafını irdeleyebilmek için, ayetleri sıradan aktardık. Çoğu İslâm bilgini, Allah’ın ilim verdiği kişiyi Hızır (a.s.) olarak düşündüklerinden tercümelerine parantez içerisinde yazıyorlar. Ayrıca halka anlatılırken, Hızır diye nitelenen kişinin hiç ölmediği, sürekli dünyayı dolaştığı, sıkıntıda olan insanlara yardım ettiği ifade edilmektedir. Hızır’a yardım etmenin bir görev olduğu işlenmektedir. Bu sebeple de, günümüze kadar çok fazla sayıda gariban ve cahil insan, ben “Hızır”ım diye ev ve işyerlerini dolaşıp yardım toplayan kişiler tarafından kandırılmıştır.

Fakat Kur’an, “Hızır” diye bir ifade kullanmıyor. Sadece “kul” diyor. Belki de Allah, ilim verdiği insanın tek bir kişi olamayacağını anlatmak için böyle bir yol seçmiştir. Yüce Yaradan’ın gönderdiği peygamberlerin sayısının bile 124.000 civarında olduğu düşünülürken, Allah’ın sadece tek kişiye ilim vermiş olmasını iddia etmek, mantıklı değildir.

Kehf Suresinin ilgili ayetleri şunlar:

18 Kehf Suresi 65: “Nihayet kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş ve tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.”

66: Musa ona: “Allah’ın sana öğrettiği ilim ve hikmetten bana da öğretmen için sana tabi olabilir miyim?” dedi.

67: (O) dedi ki: “Doğrusu sen benimle asla sabredemezsin.”

68: “İçyüzünü kavrayamadığın şeye nasıl sabredeceksin?”

69: Musa: “İnşaallah beni sabırlı bulacaksın ve senin hiçbir işine karşı gelmeyeceğim” dedi.

70: (Adam) dedi ki: “O halde bana tabi olacaksın; ben sana sırrını anlatmadıkça, hiçbir şey hakkında bana soru sorma!”

Ayetlerin devamını, daha önce yayınladığımız “İslâm’da Sorgulama Konusu Üzerine” başlıklı yazımızla ilgili olduğundan o makalemizde vermiştik. Bu yazımızın konusu “Hızır” olduğundan, burada vermiyoruz.

Eğer kendisine ilim verilen kişi, bizim düşündüğümüz gibi “Hızır” olsaydı, Yüce Yaradan, Kur’an’ında bunu belirtirdi. Nitekim yine Kehf Suresinin aşağıdaki ayetlerine baktığımızda benzeri bir durumla karşılaşırız.

18 Kehf Suresi 83: “Bir de sana Zülkarneyn’den soruyorlar. De ki: Size ondan bir hatıra okuyacağım.”

84: “Gerçekten biz onu (Zülkarneyn’i) yeryüzünde iktidar sahibi yaptık ve ona ulaşmak istediği her şeyi elde etmesinin bir yolunu verdik.”

Ayetlere göre Zülkarneyn de, Allah’ın kendisine birçok özellikler verdiği bir insandır. Bu şahıs eğer peygamber olsaydı, Allah onu bize haber verirdi. Yüce Yaradan, tıpkı bazı peygamberlerinin isimlerini Kur’an’ında bahsettiği gibi, özel destek verdiği insanlardan olan Zülkarneyn’in ismini de zikretmektedir. Yine Lokman Suresinin 12inci ayetinde, “Biz Lokman’a, Allah’a şüret diye hikmet verdik” ifadesiyle bahsedilen Lokman da, aynı konumdadır. Peygamber olarak anlatılmamaktadır.

Dolayısıyla Yüce Yaradan, Hz. Musa ile birlikte yolculuk yapan ve Kendisinin ilim verdiği kişinin ismini de bize bildirebilirdi. Bildirmediğine göre, kendisine ilim verilen ve verilecek olan tek kişi, Hızır diye nitelediğimiz “özel” bir insan olamaz.

Yüce Yaradan, geçmişte nasıl bazı insanlara ilim ve hikmet verdiyse, gelecekte de bazı insanlara ilim ve hikmet verebileceğini bizlere anlatmak için, böyle bir yöntem seçmiş olabilir. Bilindiği gibi, her insanın kendine ait özel bir ismi vardır. Nitekim Allah, Kur’an’ında bize bildirdiği peygamberlerini, Zülkarneyn’i ve Lokman’ı isimleriyle bahsetmektedir. Fakat bizim “Hızır” olarak nitelediğimiz şahsı, Allah, “kul” olarak nitelendirmiştir. Bütün insanlar, Yüce Yaradan’ın “kul”udur.

O halde, her insan, Yüce Yaradan’ın ilim ve hikmet verdiği kişi olmaya adaydır.

Bu yazı KUR'AN ÜZERİNE kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.