AYDINLANMAK İÇİN YANARSAN, AYDINLATIRSIN

AYDINLANMAK İÇİN YANARSAN, AYDINLATIRSIN

Bizlerin yaptığımız hatalardan birisi, kendimizi değil, hep karşımızdakini uyarmaya çalışmaktır. Maalesef, kaşımıza çıkan her fırsatta böyle yapmaktan geri durmayız. Hattâ bazı güzel veciz sözleri bile, kendimize değil, karşımızdakine uyarlamaya çalışırız. Mümin bir kişi olan Hz. Ömer, her gece yatmadan önce kendimize “bugün Allah rızası için ne yaptın” diye sormamızı öğütlemiştir. Biz ise, bu soruyu kendimize değil, hep karşımızdakine sorarız.
Erdeme ulaşmanın yolunun, başkalarına öğüt vermekten veya yardım etmekten geçtiğini düşünürüz. Elbette başkalarına yardım etmek iyi bir şeydir. Fakat erdeme ulaşmak için yeterli değildir. Eğer insanlara yaptığımız bu yardımları, haksız yere elde ettiğimiz kazançtan veriyorsak, yardımlarımızın bize hiçbir faydası olmaz. Erdeme ulaşmak istiyorsak, öncelikle samimi olmalıyız. Yaptığımız davranışlarda ve aldığımız kararlarda, karşımızdakinin yerine kendimizi koymalıyız.
Bir insan, başkalarını veya başka kurumları geliştirmek için önce kendini geliştirebilmesi gerektiğinin şuurunda olmazsa, çevresine faydası yeterince olmaz. Kendini geliştirmeye çalışan bir insanın gayretleri, bazen diğer insanlar veya kurumlar tarafından istismar edilebilir. Bu sebeple, bu hususlardaki toplumsal bilincin de gelişmiş olması gerekir.
Konumuzla bağlantılı olan Tolstoy’un bazı veciz tespitlerini, bu sitedeki bazı makalelerimizde yapmıştık. Tolstoy “Her şeye Rağmen Sevgi” adlı kısa hikâyesinde şu sonuçlara varır:
“Kendi kalbinin iyice yandığı zaman, başka kalbi ateşlediğini anlar.”
“Ölüm korkusunu bırakıp hayatı Allah’a bağışlayınca, taş gibi yüreğin uysallaştığını, yumuşadığını ve boyun eğdiğini anlar.”
Yine konumuzla ilgili olarak Yusuf Has Hacib’in, “Kutadgu Bilig” adlı eserinde yaptığı şu tespiti de sizlerle paylaşmıştık.
5201- “Bütün bulanıklıkları arıtayım dersen, kendi ruhunu arıt; halk ister istemez sonunda durulur.”
Ruhumuzu arıtabilmek, kalbimizin yanmasını sağlayabilmek için, öncelikle kendimizi aydınlatmalıyız. Kendimizi aydınlatabilmemiz için, önce bilgili olmaya çabalamalıyız. Bildiklerimiz üzerine düşünmeliyiz. Düşüncelerimizi sorgulamaktan çekinmemeliyiz. Sorguladıklarımızdan ders çıkarmalıyız. Çıkardığımız dersleri hayatımıza yansıtmalıyız. Aldığımız dersleri hayata yansıtabilmemiz için, irademizi güçlü tutmalıyız. Güçlü irade için, yeryüzünde Yüce Yaradan’ın halefi olduğumuzu sıkça hatırlamalıyız. Hatırlayabilmek için, çevremizdeki, dünyamızdaki ve kâinattaki varlıkları ve olayları çok iyi izlemeliyiz. Bunları izleyebilmek için bilgi sahibi olmalıyız.
Yine başa döndüğümüze, yani bilgi sahibi olmaya çalışmak gerektiğine geldiğimize göre, her zaman aynı yöntemleri takip etmekten bıkmamalıyız. Bıkmadan bu mücadeleyi yaparsak kendimizi aydınlatmaya başlarız. Biz aydınlandıkça, davranışlarımız olgunlaşır. Biz olgunlaştıkça, başkalarının örnek olarak alacağı insanların arasına gireriz. Biz örnek oldukça, başkalarını aydınlatmamız daha rahat olur.
Yazımızın konusuyla ilgili hususları Hoca Ahmet Yesevi, hayatında uygulamıştır. Önce kendisini aydınlatmaya çalışmıştır. Kendi kazancını, başkalarını aydınlatmaktan değil, eliyle yaptığı kaşık vb imalatlardan sağlamıştır.
Öğrencilerini de, kendi yaşamına uygun bir yöntemle yetiştirmeye çalışmıştır. Onlara, aynı zamanda üç şeyi birlikte vermeye çalışmıştır. Onları hem bilgiyle donatmış, hem zamanın geçerli bir mesleğini en iyi bir şekilde yapabilmeleri için eğitmiş, hem de sürekli dürüst olmalarını öğütlemiştir.
Öğrencileri de, gittikleri yaban ellerde öğrendiklerini uygulamışlardır. Önce mesleklerini güzel bir şekilde icra etmişlerdir. İşlerini yaparken dürüst davranmışlardır. Böylece insanlar nezdinde güven kazanmışlardır. Bunları sağladıktan sonra da bilgilerini çevredeki insanlarla paylaşmaya başlamışlardır. Durum böyle olunca, paylaştıkları bilgilerin insanları aydınlatması daha başarılı olmuştur.

Bu yazı YAŞAM kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.