İSLÂM’DA SUÇ VE CEZA DENGESİ

İSLÂM’DA SUÇ VE CEZA ARASINDAKİ DENGE

 

Kur’an’da belirtilen cezalara baktığımız zaman, cezanın suça denk olmasına özen gösterildiği anlaşılmaktadır. İslâm Ceza Hukuku bu temel üzerine kurulmuştur. Bu anlayışı aşağıdaki ayetlerde görebilmekteyiz.

Bakara 194: “Hürmetli ay hürmetli aya ve bütün hürmetler birbirine karşılıktır. O halde kim size saldırdıysa, siz de ona yaptığı saldırının aynıyla saldırın da, ileri gitmeye Allah’tan korkun ve bilin ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir.”

Nisa 123: “(İş), ne sizin kuruntunuza, ne de kitap ehlinin kuruntusuna göredir. Kötülük yapan, o yüzden cezalandırılır. O, kendisine Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı bulabilir.”

Yunus 27: “Kötülük kazanmış olanlara gelince, kötülüğün cezası, misli kadardır. Ve onları bir aşağılılık ve eziklik kaplar. Onları Allah’ın azabından koruyacak başka hiçbir kurtarıcı da yoktur. Yüzleri karanlık gecelerden bir parçaya bürünmüş gibidir. İşte onlar cehennem ehlidir. Orada ebedî kalacaklardır.”

Nahl 126: “Eğer ceza verecek olursanız, size yapılan azap ve cezanın misli ile ceza verin. Ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.”

Hac 60: “Bu böyledir, kim kendisine yapılan cezaya aynı ile karşılık verir de, sonra yine kendisine zulüm yapılırsa, muhakkak ki, Allah ona yardım eder. Allah şüphesiz çok af edicidir, çok bağışlayıcıdır.”

Mümin 40: “Her kim bir kötülük yaparsa, ona ancak yaptığının bir misli ile ceza verilir. Erkek veya kadın, her kim de mümin olarak iyi bir amel işlerse, işte onlar cennete girerler. Orada kendilerine hesapsız rızık verilir.”

Şura 40: “Bir kötülüğün cezası yine onun gibi bir kötülüktür, ama kim affeder, bağışlarsa onun mükâfatı Allah’a aittir. Şüphesiz ki Allah, zalimleri sevmez.”

Yukarıdaki ayetlere baktığımızda konuya iki açıdan yaklaşıldığını görürüz. Birincisi, sadece kişilerin haklarına yönelik suçlarla ilgili öğütlerdir. İkincisi, hem kişiyi hem toplumu ilgilendiren suçlarla ilgili emirlerdir

İşlenen suçlar yalnızca kişinin kendisini ilgilendiriyorsa, hakkı gasbedilen insana misliyle karşılık verme yetkisi verilmiştir. Ancak mağdur olan şahsa yapılan tavsiye, aynıyla cevap vermeden önce sabredip beklemektir. Gerekirse affetmektir. Eğer affederse, onun mükâfatı Allah’a aittir.

Kendisine azap edilen kişiye misliyle karşılık vermesi hakkı verilirken, daha ileri giderek zalim olmaması istenilmektedir. Demek ki, şahsa karşı işlenen suçlarda, suç ile ceza arasında bir denge oluşturulmaktadır. Denge kurulduktan sonra, suç işleyen kişiyi kazanabilmek adına, affetmeyi tavsiye etmektedir.

Fakat affedilen şahıs, dönüp benzer suçları tekrar işlerse, artık o zalimlerden olmuş olur. Zalimleri de, Allah sevmez. Onlar artık helâk edilmek dâhil, her türlü cezayı hak etmiş olurlar. Çünkü cezanın amacı, yaptığı kesinleşmiş suçlunun başkalarına da örnek olacak şekilde cezalandırılması ve cezanın caydırıcı olmasıdır. Suç ile ceza arasında denge olmazsa, adalet sağlanmamış olur.

Suç ve ceza arasındaki denge ile ilgili ayetlerdeki ikinci husus, hem kişiyi hem de toplumu etkileyen suçlar konusundadır. Yunus Suresi 27inci ayette bahsedilen suçlular böyleleridir. Onları bir zillet kaplar, onlar aşağılık bir yapıya bürünürler. Allah onları cezalandırmak istediğinde, hiç kimse onlara yardım edemez.

Enam Suresi 47: De ki: “Söyler misiniz bana! Size Allah’ın azabı ansızın veya açıkça gelirse, zalim toplumdan başkası mı helak olur?” Ayete göre Yüce Yaradan zalim olmayanları helâk etmemektedir.

Yüce Yaradan, toplumu etkileyecek ölçekte suç işleyenlere düzelmeleri için zaman verdiğini beyan etmektedir. Onlara verdiği mühleti değerlendirmeyerek, suç işlemekte ısrar edenlere verdiği ceza pek çetin olmaktadır.

Araf Suresi 183: “Ayrıca ben onlara mühlet de veririm. Fakat benim tuzak kurup helâk edişim pek çetindir.” İse, Kur’an’daki cezaların amacı, öncelikle aile yapısını ve toplumsal yapıyı korumaktır. Bunu yaparken de yukarıdaki ayetlerden anlaşıldığı gibi, suç ve ceza arasında bir denge oluşturmaktadır. Cezanın şiddeti, suçun şiddetine ve etkilediği alana göre oluşturulmaktadır. Böylece hem suçu işleyen nezdinde, hem suça muhatap olan kişide, hem de toplum vicdanında bir sızlama oluşmamaktadır. Her iki taraf da adaletin tesis edildiğini düşünebilmektedir.

Kur’an, bazı cezaların tayin edilmesini insanlara bırakmamıştır. Günümüzde ise, cezaları hukukçular belirlemektedir. Uygulanan cezalar asırlardır sürekli değişmektedir. Hattâ aynı ülkede çok kısa aralıklarla değişmektedir. Bazı ülkelerde. sıkça af çıkarmak zorunda kalınmaktadır. Böyle olunca, insanlardaki adalete olan inanç giderek azalmaktadır. Suçlu da, mağdur da, toplum da, uygulamalardan tatmin olmamaktadır. Suç ve suçlu sayısının nüfusa oranı her geçen gün artmaya devam etmektedir.

İslâm’daki suç ve ceza arasındaki dengeyi aşağıdaki ayet özetlemiş gibidir.

Nebe Suresi 26: “Bir ceza ki tam yaptıklarına uygun.”

Bu yazı Sosyal kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.