ERDEMLİLİK VE ERDEMSİZLİK ÖLÇÜSÜ

ERDEMLİLİĞİN ÖLÇÜSÜ ÜZERİNE

 

Önceki yazılarımızda, erdem konusundaki fikirlerimizden bazısını belirtmiştik. Diğer taraftan toplumda erdemin gelişmesinin devlet başkanından başlayacağını, eski İslâm âlimlerinin düşüncelerinden örnekler vererek aktarmıştık. Ayrıca Hz. Muhammed’in (s.a.v.) gençliğinde yapılan “Erdemliler Paktı” hakkında bilgiler vermiştik. Bu yazımızda konuyu bir başka açıdan irdelemeye çalışacağız.

Erdemlilik, elbette bir ölçü birimiyle belirlenemez. Fakat bir insanın erdemli yönünün daha ağır bastığını gösteren bazı somut veriler vardır. Her insanın içerisinde ahlâk dışı dürtüler vardır. Beynin bir tarafı bu dürtülerin etkisi altındadır. Bu durum erdemli bilinen insanlarda da varittir.

Dolayısıyla erdemliliğin ölçüsü genel anlamda, nefsinin isteklerine karşı verdiği savaştan ne kadar başarıyla çıktığıyla ölçülür. Bu sitedeki yazılarımızdan “İslâm’da Cihad” konusunu işlerken, en büyük cihadın insanın kendi nefsiyle yani, kendisiyle yaptığı savaş olduğunu vurgulamıştık. Bu konuda Kur’an’dan ayetlerle açıklamalar yapmaya çalışmıştık. İşte insanların içlerindeki bu dürtülere karşı direnerek yaptııkları davranışları, bizler için bazı somut gösterge oluşturabilir.

Bir insanın faziletli olup olmadığının göstergeleri, o kişinin makamı ve zenginliği nispetinde daha kolay ortaya çıkar. Fakir olup kendisini bile zor geçindiren bir insanın erdemliliğinin ölçüsünü tespit etmek, zengin veya makam sahibi bir insanınkine göre daha zordur. Diğer taraftan, devlette rüşvet vermeye ihtiyaç duyulmayacak bir konumda çalışan birisinin “ben memuriyet hayatımda hiç rüşvet almadım” demesindeki erdemlilik ölçüsü, rüşvetin çok verildiği bir makamdakinin aynı sözüne göre çok düşüktür.

Ayrıca erdemliliğin bir başka ölçüsü, sahip olduğu varlıklarını başkalarıyla paylaşma oranıyla anlaşılır. Zengin birinin mallarını fakirlere ve ihtiyaç sahiplerine dağıtmak yoluyla ulaşacağı erdem daha yüksektir. Bu konuda Kur’an bize şöyle yol gösteriyor.

Nur Suresi 22: “İçinizden faziletli ve servet sahibi kimseler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere (mallarından) vermeyeceklerine yemin etmesinler; bağışlasınlar, feragat göstersinler. Allah’ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.”

Yüce Yaradan ayetinde erdemli ve varlık sahibi olarak bahsediyor. Buradan anlaşılan, bir insanın faziletli olması için zengin olmasına gerek yoktur, benzer şekilde servet sahibi bir insan erdemli olmayabilir. Fakat Allah ayetinde hem faziletli hem de servet sahibi insanlara sesleniyor. Belki de bizim hem erdemli hem de dağıtacak kadar varlıklı olmamızı daha çok yeğliyor.

Servet sahiplerinin mallarını akrabaya, fakirlere ve Allah yolunda göç edenlere bağışlamalarını fedakârlık göstermelerini öğütlüyor. Böyle davranan zenginler, o zaman faziletli hale geliyorlar. Demek ki, erdemli olmanın ölçüsü, zenginliğini ayette bahsedilen guruplardaki insanlarla paylaşıldıkça artıyor.

Peki, zenginlerin böyle bir imkânı var iken fakirlerin erdemli olabilmeleri için nasıl bir imkânları olabilir. Bu konuda da Kur’an bize yol gösteriyor. Bakara Suresi 263: “Bir tatlı dil ve kusurları bağışlamak, arkasından eza ve gönül kırma gelecek bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah, hiçbir şeye muhtaç değildir, halimdir, yumuşak davranır.”

Ayete göre, fakirlere mallarından dağıtan zengin bir kişi, bu yaptığını onların başına kakacak olursa, yaptığı yardımdaki erdemlilik ölçüsü hemen aşağılara çekiliyor. Hattâ, fakir bir insanın tatlı dili veya bir insanın kusurunu bağışlaması karşılığında ulaşacağı erdemlilik ölçüsünün altına geriliyor. (Not; kusur bağışlama konusunun ayrıntıları ayrı bir yazıda incelenmelidir.)

Bakara 262: “Allah yolunda mallarını infak eden, sonra verdiklerinin arkasından başa kakmayı, gönül incitmeyi uygun görmeyen kimselerin Rableri yanında mükâfatları vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar, üzülmeyeceklerdir.”

Ayete göre, Yüce Yaradan nezdindeki erdemlilik ölçüsü, insanların gönüllerini incitmeden Allah yolunda mallarını dağıtmakla artıyor. Varlığını dağıtım işini mümkün olduğunca gizli yapabilenlerin erdemlilik ölçüleri de artıyor.

Bakara 274: “Mallarını gece ve gündüz, gizlice ve açıkça infak edenler yok mu, işte onların Rableri katında ecir ve mükâfatları vardır. Ve onlara herhangi bir korku yoktur, onlar hiçbir zaman mahzun da olmazlar.”

Buraya kadar hep erdemliliğin ölçüsünden bahsettik. Bir tatlı dil, bir güleryüzle başladık, nefsimizin isteklerine karşı verdiğimiz mücadele ile devam ettik, varlıklarımızı insanlarla paylaştıkça erdemliliğimizi üst seviyelere taşıdık.

Peki, bunun tersi bir durum olur mu diye düşünelim. Yani erdemsizlik durumunda ölçü nasıl olur? Onlar da, nefsine uyarak yanlış yapmaktan başlar, başka insanların haklarını yemekle devam eder, beytülmalden yani devlet hazinesinden aşırmakla üst seviyelere çıkar, daha doğrusu alçalır.

Allah’ım, insanların erdemlilik ölçülerinin artması için, onlara irade gücü ver. Mücadele azmi ver.

Bu yazı Genel, YAŞAM kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.