MEZUNLARA NUTUK
(Bu yazı Nejat Muallimoğlu’nun Hitabet adlı kitabından son paragraf hariç aynen alıntıdır.)
Peyami Safa, Yeni Mecmua’nın 20 Haziran 1942 tarihli sayısında diyor ki: “Salahiyetim olsaydı, her sene üniversitenin ve yüksek mekteplerin son sınıf mezunlarını bir araya toplar, onlara, şu fikirleri kabul ettirmeye çalışırdım”:
Tahsiliniz bugün sona eriyor, değil mi? Ellerinize tutuşturulan diplomanın en büyük yalanı budur. Tahsiliniz bugün bitmiyor, bilakis bugün başlıyor. On altı on yedi seneden beri size öğretilenlerin çoğu ihtisas bakımından lüzumsuzdur, bütün dünyada hâla yıkılmamış kötü bir öğretim sisteminin kurduğu geleneğe göre, hafızalarınıza istif edilmiş, unutulmaktan başka hiç bir şansları olmayan ölü bilgilerdir. Zekânız, kokmuş bu malȗmat kadavralarını ne kadar çabuk atarsa, hürriyetine o kadar erken kavuşur. Mümkün olsaydı, size bugün diploma yerine bir hafıza müshili verir, ilmin bu molozlarını, ruhunuzun bağırsaklarından dışarıya çabuk defetmenize hizmet ederdim. Ellerinizde ki diploma, öğretim denilen, ne yazık ki ilacı henüz keşfedilmemiş müzmin bir hastalığın raporudur.
Bugünden öteye ilk işiniz, kendinizi bu zoraki bilgi illetinin toksinlerinden kurtarmaya çalışmak olsun. Size ihtisas olarak öğrettiğimiz şeylerin bir kısmı lüzumsuz, bir kısmı yanlıştır. Bunların içinde pek azı ilerde, sizin için, düşünmek ve kültürünüzü derinleştirmek için malzeme olmaya yarar.
Gençler, hayatta muvaffak olanlarla olmayanlara bakınız. Eğer ticaret gibi bir ameli mesleklerin zaferlerine bir göz atarsanız, bu şubede kazananların yüzde doksanının ticaret mektebinden mezun olmadıklarını görürsünüz. Bunlar, ticaretin hiçbir ders ve etüt kitabında izi olmayan bütün inceliklerini tecrübe mektebinde, hayat mektebinde öğrenmişlerdir. Doktorluk ve avukatlık gibi, yarı ameli ve yarı nazari mesleklerin kahramanlarına bakınız. Bunlar da, bilhassa diplomalarını aldıktan sonra kendi aşklarıyla ve tecessüsleriyle kitapların ve tecrübelerin üstüne kapanmış insanlardır.
Ameli ve nazari, serbest ve resmi bütün mesleklerde geri kalmışların hayatına bakınız. Bunlar diplomalarını alır almaz, tahsilin bittiğini ve öğrenilecek hiçbir şeyin kalmadığını anlamışlardır. Hayat onların gözünde iki mevsimliktir. Biri ekme çağı ki tahsil çağıdır; öteki de biçme devresi ki, bütün ömür süren meslek devresidir. Bu devrede ekmek yok ve yalnız biçme var sanmışlardır. Hâlbuki asıl ekmek devresi tahsil çapından başlar ve biçme ameliyesini de içine alır.
Şu mahalle doktoru niçin mi kazanmıyor? Muayenehanesine girip bakınız, cevap, yaldızlı bir çerçeve içinde duvarda asılıdır. Diploma! Zavallı hekim, bu diplomayı oraya astıktan sonra, hastalara bakmaktan başka yapılacak başka işi kalmadığına inanmıştır. Kütüphanesi tamtakırdır. Orada unutulmuş mektep bilgilerini hatırlatan bir kaç tıp lügatinden ve arkadaş tavsiyesiyle alınarak okunmayan bir kaç eserden başka bir şey göremezsiniz. Bu kitapların ciltlerini kaplayan bir parmak toz, hekimin bütün muvaffakiyetsizliklerini izah eden ve kendisinden başka herkesin görebileceği işarettir.
Bütün bu zavallılar, beşikten mezara kadar süren hayat mektebinden başka mektep bulunmadığını ve diplomasını aldıkları mektebin asıl hayat mektebinin küçük ve kötü bir taklidinden başka bir şey olmadığını bilmeyenlerdir.
Aramızda bu hakikati anlamayanlar, o zavallılar ordusuna katılacaklardır.
İşte bugün hepiniz, size hiç bir suni mektebinizin veremeyeceği hiç bir müfredat programının kazandıramayacağı bilgileri ve görgüleri temin edecek büyük hayat mektebinin eşiğindesiniz. Bu mektepten çıkmak için ölmek lâzımdır. Yaşadığınız müddetçe, artık hocanıza yaranmak için değil, babanızın gönlünü hoş etmek için değil, iyi not almak için değil, sınıfta kalmamak için değil, yedikçe acıkan tecessüsünüzü doyurmak için öğrendikçe artan cehlinizi artırmak için, memleketinizin ve mesleğinizin şerefi için ve nihayet, kendi muvaffakiyetiniz için, program ve disiplin zoru ile değil, anlamak ve çalışmak aşkı ile durup dinlenmeden öğrenecek ve deneyeceksiniz.
Asıl bugün mektebe başlıyorsunuz. Notları ve imtihanları olmayan bu büyük mektepten mezun olmak ve diploma almak yoktur. Çünkü ilim bitmez ve öğrenmek ihtiyacımız, varlığın sırları ve cehlimizin karanlıkları kadar sonsuzdur.
Değerli fikir adamı Peyami Safa, üniversite mezunlarını uyaran güzel bir yazı kaleme almış. Bu yazıda anlatılmak istenilenler, yaptığı çalışmalarını halkın içerisinde test etmemiş bütün devlet yöneticileri, bürokratlar, öğretim üyeleri vb için de geçerlidir.