ALLAH, BOZGUNCULARIN TARİFİNİ DAHA NASIL YAPSIN? VE ONLARI DAHA NASIL UYARSIN? DAHA NASIL YOL GÖSTERSİN?
Bakara Suresinin arka arkaya sıralanan ayetlerinde Yüce Yaradan, ayrıntılı açıklamalarda bulunuyor. Bizleri hem uyarıyor hem de yol gösteriyor.
- “Şu muhakkak ki inkâr edenleri uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir. Onlar inanmazlar.”
- “Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde bir de perde vardır. Ve onlar için büyük bir azap vardır.”
- “İnsanlardan öyleleri de vardır ki, inanmadıkları halde, “Allah’a ve ahiret gününe inandık.” derler.”
- “Allah’ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sırf kendilerini aldatırlar da, farkında değillerdir.”
- “Kalplerinde münafıklıktan kaynaklanan bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını arttırmıştır. Yalan söylemelerine karşılık onlara elem verici bir azap vardır.”
- “Hem onlara: “Yeryüzünde fesat çıkarmayın.” denildiğinde: “Biz ancak ıslah edicileriz!” derler.”
- “İyi bilin ki, onlar ortalığı bozanların ta kendileridir, fakat farkında değiller.”
- “Onlara: “İnsanların inandığı gibi siz de inanın.” denilince, “Biz de o beyinsizler gibi mi iman edelim?” derler. İyi bilin ki, asıl beyinsizler kendileridir fakat bilmezler.”
- “Onlar iman edenlere rastladıkları zaman: ‘İnandık’ derler. Fakat şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman: ‘Şüphesiz biz, sizinle beraberiz, biz sadece (onlarla) alay ediyoruz.’ derler.”
- “Gerçekte Allah onlarla alay eder ve azgınlıkları içinde bocalayıp dururlarken onlara mühlet verir.”
- “İşte onlar, hidayet karşılığında sapıklığı satın almış kimselerdir. Bu yüzden ticaretleri kâr etmemiş ve doğru yolu da bulamamışlardır.”
- “Onların durumu, (geceleyin) bir ateş yakanın durumu gibidir. (Ateş) çevresini aydınlatır aydınlatmaz Allah onların ışıklarını yok ediverir de onları göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir, artık görmezler.”
- “(Onlar) sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (hakka) dönmezler.”
- “Yahut (onların durumu), gökten boşanan, içinde karanlıklar, gök gürlemesi ve şimşekle sağanak halinde bir yağmura tutulmuş kimselerin hali gibidir. Yıldırımlardan ölmek korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, inkârcıları çepeçevre kuşatmıştır.”
- “O şimşek nerdeyse gözlerini kapıverecek. Önlerini aydınlattığında ışığında yürürler, karanlık üzerlerine çöktüğünde de dikilip kalırlar. Allah dilemiş olsaydı işitmelerini, görmelerini de alıverirdi. Şüphesiz Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.”
Yukarıdaki ayetlerde Allah, “inandık” dedikten sonra münafıklık yaparak, Kendisini ve müminleri aldatmaya çalışanları da Kendisini inkâr edenlerle bir tutuyor.
Bu sitedeki yazılarımızı okuyanlar iyi bilirler ki; mümin doğulmaz, mümin olunur.
Mümin olabilmemiz için ne yapacağımız konusunda da, Yüce Yaradan bizlere yol gösteriyor.
- “Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki (Allah’ın) azabından korunasınız.”
Gösterilen yol gayet net. Bizleri ve bizden öncekileri yaratan Rabbimize kul olduğumuzu bileceğiz. Kişilere veya paraya değil, Allah’a kulluk edeceğiz. Paraya yönelerek, hidayetin yerine sapıklığı satın alırsak ticaretimizden kâr beklemeyeceğiz. “Peki, sadece bizi yarattığı için mi kulluk edeceğiz?” diyenlere, hemen cevap veriliyor.
- “O, yeri sizin için döşek, göğü de bina yapan, gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkarandır. Öyleyse siz de bile bile Allah’a ortaklar koşmayın.”
Demek ki Yüce Yaradan, sadece bizi yaratıp tabiri caizse çoğu insanların yaptığı gibi “saldım çayıra, Mevla’m kayıra” dememiş. Kâinatı ve yeri bizim için yaratmış. Sistemleri bize göre oluşturmuş. Gökten su indirerek bizleri rızıklandırmış. Her ihtiyacımızı düşünmüş. İhtiyaçlarımızı karşılayabilmemiz için muazzam bir sistem kurmuş.
Bizim için yaptığı bütün bu güzelliklerine karşın bizden, sadece Kendisine ortak koşmamamızı istemiş. Zaten başka bir ihtimal olmadığını da görebilmemiz için, bizleri bütün imkânlarımızı kullanmamıza izin verilen ve iddiamızı ispatlayacağımız bir yarışmaya davet etmiş.
- Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kur’an) hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sure getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah’tan başka şahitlerinizi çağırın (ve bunu ispat edin).
- Eğer, yapamazsanız -ki hiçbir zaman yapamayacaksınız- o halde yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten sakının. O ateş inkâr edenler için hazırlanmıştır.
Yüce Yaradan başka bir ayetinde cinlerden de yardım isteyebileceğimizi söyler. Demek ki ne yaparsak yapalım, Allah’ın tek yaratıcı olduğunun aksini ispat edemeyiz. Fakat bizler inatla Yüce Yaradan’ı yanlışlamaya uğraşırsak, cezamız ebedi ateş yani cehennem olacak. Bu yanlışlama sadece inkâr yoluyla değil, münafıklık yoluyla da olsa aynı akıbet bizleri bekliyor.
Eğer bizler “Allah’ın tek yaratıcı olduğuna inanır, Ona kulluk eder ve güzel işler yaparsak ne olacak?” sorusunun da cevabı, yine hemen veriliyor.
- İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, “Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!” diyecekler. Hâlbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
Her şey gayet açık. Bozgunculuk ve münafıklık yaparak, hem bu dünyada hem de ahirette azap görmeye talip olmak da bizim elimizde. Salih ameller işleyerek, her iki cihanda güzelliklere ulaşmak da bizim elimizde. Hem de ebedi olarak.
Seçim bizim.
Allah’ım bizleri; sapıklığı değil, hidayeti satın alarak ticaretinde kâr edenlerden eyle!