YOKSULLUĞUN ÖLÇÜMLERİ

YOKSULLUĞUN ÖLÇÜMLERİ

 

İktisatçılar, yoksulluğu ölçerken maddi gelirler üzerinden hesaplarlar. Dünyanın her yerinde bu hesaplar resmi rakamlara göre yapılmaktadır. Ancak, devletin verdiği rakamların içerisine, fakirlere yapılan devlet yardımları dâhil edilmemektedir. Hâlbuki hemen her devlet yoksul insanlarına çeşitli yöntemlerle maddi yardım yapmaktadır. Dolayısıyla sadece gelir rakamları üzerinden yapılan yoksulluk hesapları yanıltıcı olmaktadır.

Ayrıca, bazı sivil toplum kuruluşları ve şahıslar, fakir insanlara yardımcı olmaktadırlar. Bu yardımların maddi tutarları hakkında bir rakam belirtmek çok zordur. Devletin yaptığı yardımların doğrudan maaş olarak verilenleri (yaşlılık maaşı gibi) fakirlerin gelirlerinin içerisine bir şekilde dâhil edilebilir. Fakat devlet dışında yapılan yardımları belirlemek mümkün değildir.

Diğer taraftan fakir insanların bir kısmı, kayıt dışı çalışmalar yapmaktadırlar. Yaptıkları bu çalışmaların gelirleri de kayıt dışı olduğundan, hesaplamaların içerisine net bir rakam eklemek mümkün değildir.

Fakirlerin bir kısmının, doğdukları yerlerde varlıkları vardır. Bu varlıklarını satmak bazen çok zordur. Çünkü küçük yerlerdeki emlak fiyatları ile büyük şehirlerdeki fiyatlar arasında uçurum vardır. Buna rağmen bazı yoksullar, sahip oldukları bu varlıkları satarlar. Bazıları ise küçük miktarlarda da olsa oradan yiyecek türü şeyler elde ederek, yaşadıkları şehre getirirler.

Bazı ülkelerin sağlık, eğitim ve adalet konusundaki uygulamaları, fakirleri koruyucu yöndedir. Fakirler sağlıklarının bakımı ve ilaçlar için ceplerinden çok az para harcarlar. Aynı şekilde eğitim için de daha az para harcamaları yeterlidir. Ancak bazı ülkelerdeki uygulamalar ise, yoksulların aleyhinedir. Onların da, sağlık ve eğitim harcamaları için, daha varlıklı insanlara yakın miktarda para harcamaları istenilir. Dolayısıyla benzer gelire sahip olan, fakat farklı uygulama yapan iki ayrı ülkenin fakirlerini aynı görmek yanlış olur.

Yukarıda bahsettiğimiz hesaplar da yoksulların kazancına eklendiğinde, gelir açısından belirlenen fakir sayısı, resmi rakamların altına inecektir.

Bizim bu yazımızda dikkati çekmek istediğimiz husus, yoksulluğun sadece gelir yönünün olmadığı, manevi açıdan da konuya bakılması gerektiğidir. Çünkü gelir düşüklüğünün etkilediği manevi fakirlik vardır.

Nitekim yoksul insanların büyük çoğunluğunun, geleceğe dair umutları yoktur. Fakir insanların büyük bölümü, sadece o anı yaşayarak hayatta kalmaya çalışır, gelecek planları yoktur. Yoksulların çoğu, yaşadıkları günlük hayat içerisinde karşılaştıkları olaylar sırasında, söz söyleme güçlerinin olmadığını düşünürler. Bu sebeple, kendilerini savunamazlar.  Fakir insanların çoğunluğu, başkalarının hatalarını söylemeye çekinirler. Toplum düzenini bozmaya kalkışanları uyaramazlar.

Fakirler, kendi hayatlarını ilgilendiren bir karar alırken çok zorlanırlar. Karar alabilenlerin çoğu, aldıkları kararları şekillendirme gücünü kendilerinde görmezler. Yoksulların önemli bir kısmı, kendilerinin “ezik” olduklarını düşünürler.

Eğer, fakirliği, sadece maddi gelir açısından ele almaz, yukarıda bahsettiğimiz manevi güç açısından değerlendirirsek, toplum içerisindeki fakirlerin sayısı, devletin resmi gelir rakamlarında belirtilenden daha fazladır.

Diğer taraftan, fakirliğin olduğu ülkelerde, servet dağılımındaki eşitsizlik, gelir dağılımındaki eşitsizlikten daha fazladır. Servet dağılımındaki bu farkın kapatılması ihtimalinin olmadığını, en azından mevcut uygulamaların ışığında, söylemek kehanet olmaz. Bu sebeple, gerçek anlamda fakir olan insanların ayısı, resmi rakamlardan daha fazladır.

Bilindiği gibi, ülkelere göre fakirlerin toplam nüfus içerisindeki payı değişmektedir. Ancak, Ülkelere göre değişmeyen bazı oranlar vardır. Bütün ülkelerde, fakirlerin içerisindeki 65 yaş üstü insanların, toplam yoksullara oranı daha düşüktür. Yine bütün ülkelerde, fakir çocuk sayısının toplam yoksullara oranı daha yüksektir.

Örneğin, maddeten kalkınmış ülkelerden ABD’de, yoksulların oranı, nüfusun %15’i civarındadır. Hâlbuki 65 yaş üstü nüfus içerisindeki yoksulların oranı, bunun yarısı kadardır. Diğer taraftan, çocukların içerisindeki fakir sayısı, %25’lere çıkmaktadır. Bu durum hemen her ülkede benzerdir.

Hemen her ülkede farklı kökenleri olan vatandaşlar vardır. Değişik kökenlerden gelen bu insanların içerisindeki bazı guruplar, genel nüfus ortalamasına göre daha az fakirdir. Fakat bazı farklı kökenli gurupların insanları, genel duruma göre daha yoksuldur. Dünyanın gözü önünde örnek olarak duran ABD’de de bu durum geçerlidir. Afrika kökenli Amerikalı çocuklardaki yoksulluk oranı %40’lara ulaşmaktadır. Benzer durum, dünya genelinde mevcuttur.

Görüldüğü gibi, yoksulluk en çok çocukları vuruyor. Bilhassa farklı gurupların yaşadığı ülkelerde, kökenleri değişik olan bazı gurupların çocukları daha kötü durumdalar. Bizim yukarıda anlattıklarımız, kişi başına gelir seviyesi biraz yüksek olan devletlerdeki durumları kapsıyor. Zaten kendisi fakir olan ülkelerin çocuklarının durumları ise, çok daha berbattır.

Çocuklarda görülen yüksek yoksulluk oranı, insanlığın geleceği için büyük tehlike arzetmektedir. Fakir çocukların ebeveynleri, kendi kararlarını şekillendirmekte zorluk çekerken, çocukların kendilerini kurtarmalarını bekleyemeyiz. Yoksul çocukların içerisindeki zekâ seviyesi ile diğerlerininki birbirine yakındır. Fakat zeki olan çocuk eğer fakir ise, akademik çalışmasını başarıyla tamamlayacak gücü kendinde bulması ihtimali, diğerlerine göre düşüktür. Yoksul çocuğun ticari zekâsı yüksek olsa bile, başarılı olması çok zayıf ihtimaldir. Dolayısıyla, eğer bizler çözüm üretmezsek, yoksulların toplum içerisindeki sayıları, her geçen gün hızla artacaktır.

Çocuklarına iyi bir gelecek sağlayamayacaklarını bildikleri halde, şuursuzca davranarak, çok çocuk sahibi olmaya çalışan ebeveynler hatalıdır. Ama çocuklar masumdur. Hangi kökten gelirlerse gelsinler, hangi şartlar altında doğarsa doğsunlar, onlar suçsuzdur. Ebeveynlerin hataları çocuklara yansıtılamaz. Bizlerin, yani hangi konumda olursak olalım, büyüklerin görevi, fakir çocukları, kim olduklarına bakmadan korumaktır. Bununla da yetinmeyerek, onlar için yaşanabilir bir dünya oluşturmaya çalışmaktır.

Bu yazı Sosyal kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.