YILBAŞI

YENİ BİR YILA GİRERKEN

 

Yeni bir yıla giriş, dünyanın her yerinde, kendi kullandıkları takvime göre değişen yeni bir sene başlangıcından başka bir şey değildir. Güneş takvimi kullananların bir bölümü için 21 Mart, bir kısmı içinse 1 Ocak yeni yılın başlangıcıdır. Ay takviminde ise, yılbaşı güneş takvimine göre 11 gün önce gelir. Böylece yılbaşı sürekli dönerek değişik mevsimlere rastlar.

Türkiye’nin günümüzde kullandığı güneş takvimi miladi olanıdır. Bu takvim, Hz. İsa’nın doğum tarihi tahmin edilerek hazırlanmıştır. Doğum yılı sıfır kabul edilmiştir. Aslında Meryem oğlu Mesih İsa’nın hangi yıl doğduğu net bilinmemektedir. 6-8 yıl farklı tahminler vardır. Gün olarak ise, 24 Aralık gecesi doğduğu genel kabul görmüştür. 05 Ocak gecesi olarak kabul edenler de vardır.

Dolayısıyla miladi takvimde yılbaşı günü olan 31 Aralık gecesi, Hz. İsa’nın doğum günü değildir. Sadece takvim o zaman başlatılmıştır. Tıpkı Hicri takvimin Hz. Muhammed’in Medine şehrine hicretiyle başladığı gibidir.

Yılsonları bütün işyerlerinde, geçmiş senenin hesabının yapıldığı dönemdir. İşler ne kadar yoğun olursa olsun mutlaka bu muhasebe yapılır. Ticari kuruluşlar böylece genel durumlarını görürler. Yeni yıl için gelecek planlarını yaparlar.

Şirketlerin ticari olarak kendilerinin durumunu görmek için yaptıkları bu hesabı, kişiler kendileri hakkında neden yapmasınlar? Hatta her gurubun, her devletin kendi muhasebesini yapması gerekmez mi? Kişilerden ve guruplardan başlayarak devletlerin de kendilerini sorgulamalarına uzanan bu hesap vermenin, bütün insanlığa yayılması dünyayı güzelleştirmez mi?

İnsanlık nereden gelip nereye gitmekte olduğunu sorgulamazsa, çocuklarına ve torunlarına nasıl hesap verir? Kazanımlarını, kayıplarını irdelemeyenler ve hatalarının, güzelliklerinin muhasebesini yapmayanlar geleceğe güvenle nasıl bakabilir?

İnsanların robotlaşmaya başladıkları, hislerin duyarlığın çok azaldığı, dünyanın ticari bir açık hava hapishanesine döndüğü, dolayısıyla insanlığın kendi kendine bu kadar zarar verdiği bir dönem günümüze değin yaşanmamıştır. Teknolojideki baş döndürücü gelişmelere rağmen insanlık neredeyse aynı hızda irtifa kaybediyor.

Bu kötü gidişe dur demek, yine insanlara düşer. Çünkü yeryüzünün Allah adına halefi, insandır. İnsan dünyadaki bütün varlıklara ve hatta kâinattaki birçok mahlûkata üstün kılınmıştır. Muhammed İkbal’in deyimiyle bütün dünya Allah’ın ailesidir.

O halde kendisine emanet edilen yeryüzünü ve insanlar arasındaki adaletli ilişkileri düzenleyerek korumak, yine sadece insanların başarabileceği bir iştir.

İnsanlar kendi başlarına muvaffak olamadıkları zaman, Yüce Yaradan mutlaka destek vermiştir. Yeter ki, insanlar içerisinde geçmişin muhasebesini yapıp, insanlığın geleceğini kurtarmak için mücadele etmekte kararlı şahsiyetler olsun.

Yılbaşları, muhasebe yapabilmemiz için önemli bir fırsattır. Yaşamın gayesini, kendi nefsini, huzurlu bir hayat için ne yapması gerektiğini cesaretle sorgulayan ve kendilerine çeki düzen veren insanlar, dünyanın güzelleşmesine katkıda bulunurlar.

Yeni yılda, huzurlu bir dünya içerisinde, kendisiyle barışık, sevgi dolu, hatalarını anlamış ve itibarlı bir kişiliğe sahip olmamız dileğiyle, bütün insanlığın yeni takvim yılını kutlarım. Dünyanın huzuru için, nefislerini yenerek güzelliklere vesile olanları, tebrik ederim.

Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.