TUZAKLARIN EN HAYIRLISINI ALLAH KURAR

ZULMETMEK İÇİN KURULAN TUZAKLAR KENDİLERİNİN BAŞLARINA GEÇER

 

Hak ve adaleti tesis etmek için mücadele edenler de elbette, zalimlere karşı tuzak kuracaklardır. Ama bu tuzaklar Allah’ın izin verdiği ölçüde olacaktır. Çünkü zalimlerle aynı yapıda tuzak kurmak, düzgün insanları onlarla aynı seviyeye getirir. Arada bir fark kalmaz.

Hinlik olarak tanımlanacak bir anlayışla tuzak kuranların tuzakları tarihin her döneminde kendilerine dönmüştür. Günlük hayatta bile böyledir. “Gülme komşuna, gelir başına”, “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste, aheste” benzeri atasözleri, böyle olayların çok sık olmasından dolayı üretilmiştir.

İnsanlığın her döneminde böyle olaylardan dolayı ilahi adalet anlayışı oluşmuştur. Yüce Yaradan, ilahi adaleti bazen başka insanlar aracılığıyla, bazen doğrudan Kendi ekibi (melekler vb.) aracılığıyla sağlar.

Allah, Kendisinin isteği doğrultusunda mücadele veren kullarına karşı kurulan tuzaklara karşı kesin ve net tavırlıdır.

Naml Suresi 50. ayet: “Böyle bir tuzak kurdular, hâlbuki haberleri yok, Biz de bir tuzak kurmuştuk.”

Ayette geçen Biz sözü, Yüce Yaradan’ın tuzağı melekler vb. ekibi aracılığıyla kurduğunu gösterir. Örneğin; Furkan Suresi 53. ayette: “O’dur ki iki denizi birbirine salmış; şu tatlı yürek tazeler, şu tuzlu çorak aralarına da bir perde ve bir engel koymuştur.” tekil olarak ‘O’ derken, tatlı ve tuzlu iki denizi birbirine karıştırmayan sistemi kuran her şeye gücü yeten bizatihi Allah’tır.

Yüce Yaradan Kendisinin sevdiği kullarına karşı tuzak kuranları yukarıdaki ayetle uyarıyor. Bu uyarıları dikkate alıp kendilerini düzeltip, iyilik yolunda çalışanları merhametiyle affediyor.

Fakat bütün uyarılara rağmen, kibirlerinden taviz vermeden tuzaklarına devam edenlere ise, en şiddetli cezayı veriyor. Uyguladığı cezayı bilmemiz için de bizlere haber veriyor.

Neml Suresi 51: “Şimdi bak tuzakların akıbeti nasıl oldu? Kendilerini ve kavimlerini toptan yerle bir ediverdik.”

Sonraki ayette sonucu bizlere aktarıyor. 52. ayet: “İşte evleri zulümleri yüzünden çökmüş, bomboş! Şüphe yok bunda bilen bir kavim için alınacak bir ders vardır.”

  1. ayet: “Hâlbuki iman edip korunur olanları kurtardık.”

Demek ki Yüce Yaradan, mümkün olduğu kadar sadece zalimleri cezalandırıyor. Onlara hiçbir taviz vermiyor. Ama onların arasındaki yanlıştan dönenleri, iman edenleri kurtarıyor.

Elbette, hem zalimlerin aralarındaki güzel insanları kurtarmak biraz zaman istiyor hem de onların içenden dönenlerin olması için bekleniyor. İşte zalimler de, kendilerine gelecek cezanın böyle bir sebepten dolayı gecikmesini anlamadıkları için, kendilerini güçlü zannederek zulümlerini daha da artırıyorlar.

Yüce Yaradan’ın cezası da hiç beklemedikleri ve kendilerini en güçlü gördükleri bir anda aniden geliyor. Çünkü Allah onları cezalandırırken hem güzel insanları, hem de Kendi ekibini görevlendiriyor.

Bakara Suresi 134: “O bir ümmetti geldi geçti. Ona kendi kazandığı, size de kendi kazandığınız (vardır). Siz onların yaptıklarından sorulacak değilsiniz.”

Ayetten anlaşılan hiç kimse babalarının, dedelerinin veya daha uzak atalarının yaptığından sorumlu değildir. Onların içerisinde iyi yapanlar da, kötü olanlar da kendilerine kazandılar veya kaybettiler.

Yüce Yaradan hiçbir gurubu, siz onların soyundansınız diye suçlamaz veya övmez. Sadece onların örneklerini verir. Atalarının yanlışlarını reddedip kendileri düzgün işler yapanları koruduklarının arasına alır. Ataları düzgün işler yapmışlardan kendileri yanlış olanlara da gerekli cezayı mutlaka verir.

Allah Hz. Musa’yı sadece Firavuna göndermemiştir. Firavuna ve ileri gelenlerine göndermiştir. Fakat ileri gelenler, Firavunu dinlemişlerdir. Yüce Yaradan da sadece Firavunu değil, kavmini de cezalandırmıştır.

Ayetlerdeki Hz. Musa ve Firavun, temsilidir. Firavundan kasıt, Mısır kralı değildir. Çünkü aynı makamdaki bir başka kişi için Allah Yusuf Suresi 76. ayette ‘Melik’ diye bahseder. Çünkü Mısır kralı, halkının iyiliği için dürüst bilinen Hz. Yusuf’u hapisten çıkarıp hazinenin başına getirmiştir.

Benzer şekilde Hz. Musa da Yüce Yaradan’ın izinden giden sevgili bir kuludur. Onun soyundan gelenler aynı yoldan gitmiyorlar tam aksi davranıyorlarsa, Hz. Musa’yı değil, Firavunu temsil eder duruma bile düşebilirler.

Yunus Suresi 44: “Şüphesiz ki Allah insanlara zerre kadar zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmediyorlar.”

Allah’ım, hüküm ve hikmet sahibi yalnız Sensin. Sen her şeyin en hayırlısını bilirsin. İnsanlık için en hayırlısı neyse, lütfunla onu oluştur Allah’ım.

Bu yazı Dini kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.