SEVİNCİN DEĞERİNİ, ÇEKİLEN ACILARIN ŞİDDETİ BELİRLER

SEVİNCİN DEĞERİNİ, ÇEKİLEN ACILARIN ŞİDDETİ BELİRLER

 

Bilimsel çalışmalardan elde edilen bulgulardan anlıyoruz ki, kâinatta her şey zıddıyla yaratılmış. Erkek-dişi, artı kutup-eksi kutup, ak delik-kara delik gibi zıtlıklar sayesinde düzen işliyor. Gerek evrenin, gerekse canlıların yaşamlarını sürdürmeleri, bu zıtlıklar arasındaki münasebetlerle bağlantılıdır.

Tat alma duyumuz da, benzer zıtlıklar sayesinde sonuca ulaşmaktadır. Tattığımız acı maddeler (biber) olmasaydı, tatlı hakkında net bir fikir beyan edemezdik. Belki daha az tatlı olanı, acı olarak nitelerdik. Önce doğal bir balı yiyen insan, sonra hafif tatlı olan kek yerse ve tat olarak acı bilinmiyorsa, muhtemelen kekin acı olduğunu söyleyecektir.

Sağlıklı bir vücuda sahip bir insan düşünelim. Vücudundaki hiçbir iç organının farkında olmadan yaşamaktadır. Ta ki, bir yeri ağrıyana kadar. Ağrı başlayınca içinde bazı şeylerin olduğunu düşünmek ihtiyacını hisseder. Ağrı fazla uzun sürmeden geçerse, yine unutur ve eski hissiz yaşamına devam eder. Ağrı uzun sürer ve şiddetini artırırsa durum değişir. Belki ameliyat olması gerekir. Uzun süren ağrıların ve ameliyatın sonunda sağlığına tekrar kavuşan bir insan, iyileştiğine sevinmektedir. Bu sevinci, çektiği acıların şiddetiyle doğru orantılıdır. Basit bir ameliyat ile kurtulan bir insanın sevinciyle, uzun süre tedavi gören, birkaç defa ameliyat olan bir insanın sevinci aynı olmaz.

Ödemekte zorlandığı borcu olmayan bir insan, kazandığı paradan yeterince sevinç duymaz. Miktar kendi ölçüsüne göre yüksek olsa bile duyacağı sevinç, çok belirgin olmayacağı gibi, kısa süreli olur. Belki, rakiplerini saf dışı bırakıp, onları atlatarak kazandıysa daha çok sevinç duyabilir. Hissettiği bu sevinç de, kazandığı paradan değil, rakiplerine üstünlük sağlamaktan dolayıdır.

Diğer taraftan maddeten güçlükler yaşayan, borçların kıskacında zorlanan bir insan, borçlarından kurtulacak kadar para sahibi olduğunda, yukarıdaki örnekteki kişiden daha çok sevinir. Hâlbuki kazandığı paradan kendisine bir şey kalmayacaktır.

Bir insanın ulaşabileceği en büyük sevinç, Tanrıya ulaşmaktır. Yüce Yaradan’ın sevgisine mazhar olabilmektir. Hiçbir maddi kazanç sonucu ulaşılacak sevinç, Tanrı’ya ulaşmanın vereceği hazza yaklaşamaz.

Tanrıya ulaşmak için en yaygın yol, acı çekmektir. Bu yolda çekilen acıya, ancak Yüce Yaradan son verebilir. Allah, gerçek yol göstericidir. Bu sebeple, gösterdiği yolda sabırla yürüyenlere ummadıkları anda bir sevinç yaşatabilir.

Bu sevinci değerli kılan, Allah’ın yaptığı imtihandan geçmiş olmaktır. İmtihan sırasında çekilen sıkıntılara ve acılara şikâyet etmeden sabretmiş olmaktır.

Bir insan geçmişinde yanlış işler yapmış olabilir. Ama hatalarından dönerek salih amel işlemeye başlamak için acele etmelidir. Sahip olduğu maddi zenginlikleri terk ederek Yüce Yaradan’ın gösterdiği yolda sabırla yürümelidir. Gösterilecek bu sabrın zamanının geçip geçmediğini, sadece Allah bilir. Biz bilemeyiz. Fakat biz şunu net bir şekilde bilmeliyiz ki, eğer acı çekmeye talip olmazsak, eski rahatımızı devam ettirmeye çabalarsak, sevinç yaşayamayız.

Biz dünyevi sevinçleri bugüne kadar yeterince yaşadığımız için, artık sıra acı çekmeye gelmiştir. Nasıl, sevince ulaşmak, yaşadığımız sevincin değerini artırmak için acı çekmemiz gerekiyorsa, bugüne kadar yaşadığımız sevinçlerin karşılığı olarak da acı çekilmesi gerekmektedir. Yani, artık, yaşayacağımız acılarımızın şiddetini, daha önce yaşadığımız sevinçlerin büyüklüğü belirleyecektir.

Eğer acı çekmeye talip olur ve eski hatalarımızı affettirecek güzel işler yapmaya başlarsak -en azından- Yüce Yaradan, bizleri ateş çukurunun kenarından çekip kurtarabilir. Ulaşacağımız bu durum bile bizler için büyük bir sevinçtir. Fakat bizler daha büyük sevinç yaşamak istiyorsak, hatalarımızdan dönüşümüz ve bir taraftan acı çekmeye talip olarak diğer yandan salih amel işlemeye başlayışımız çok daha seri olmalıdır.

Bu yazı YAŞAM kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.