ÖMER’İN DEMOKRASİ ANLAYIŞI VE GÜNÜMÜZ
(Not: Bu yazı Temmuz 2013’te bu sitede yayınlanmıştı. Silindiğinden aynen yayınlıyoruz)
Bilindiği gibi Hz. Ömer hilesiz bir seçimle işbaşına geldi. Seçildikten sonra Müslümanlara yaptığı ilk hutbe konuşmasında: “Eğer ben Allah’ın yolundan şaşar, hak ve adaletten ayrılırsam beni doğrultmak için ne yaparsınız” diye sordu. Halkın içerisinden bir kişi ayağa kalkarak kılıcını çekti ve Hz. Ömer’e dönerek “Seni bununla doğrulturum” dedi.
Bu cevap üzerine Hz. Ömer gözyaşları içerisinde Allah’a hamd etti. Halkın içerisinde,inandığı doğruları korkmadan uygulayan böyle insanlar olduğu için şükretti.
Bu olay karşısında Hz. Ömer, “Ben seçimle geldim. Halkın çoğunluğu sessiz kaldı. O halde sadece bir kişinin sözü geçersizdir. Hem halifenin huzurunda kılıç çeken birisi çapulcudur”demeyi hiç aklından geçirmedi. Aksine kendisini hak ve adalete davet edecek bir kişinin var olmasından dolayı Allah’a şükretti.Çünkü Hz. Ömer biliyordu ki, esas olan çoğunluk değil, hak ve adalet idi.
Osmanlı Türk Devletinde de önemli kararlar Divan’da alınırdı. Eğer Divan’da padişahın yapmak istediği işe, olumlu destek veren olmazsa, o karar alınamazdı.
Hunlarda ve Göktürk Devletlerinde önemli kararlar Haziran ayında yapılan Kurultay’da alınırdı. Kurultay’a bütün boylar çağrılırdı. Hatta bu Kurultayların ölen Hakanın yerine geleni kabul etmediği bile oldu.Çin kaynaklarından alınan bilgilere göre; 581 yılında ölen Göktürk hakanı Ta-Po kendinden sonra yerine Ta-lo-pien’in geçmesini istemişti. Ama o dönemde Göktürklerin Toy denilen meclisi, uygulama töreye uymadığı için Ta-lo-pien’in hakanlığını reddetti.
Gelişmekte olan ülkelerde seçimlerin nasıl yapıldığını insanlar biliyor. Hattâ ABD’de, Bush’un ilk seçildiğinde çöp varillerinden oylar toplanıldığını dünya gördü. ABD’de bunlar oluyorsa, gelişmekte olan ülkelerdeki seçimlerde neler olur. Zaten sandıkta oy verenlerin, oy verdikleri insanın her davranışını desteklemeleri de düşünülemez.
Meclisler, konseyler, kurultaylar, başkanların düşüncelerini tasdik yerleri değildir. İstişarelerle kararların alındığı yerlerdir. Meclislerin, konseylerin görevi de aldıkları kararı önce kendilerinin uygulamalarıdır.
Allah peygamberimize Al-i İmran suresi 159. Ayette:” ……. İşinde sahabelerine görüşlerini sor. Sonra da azmettin mi artık Allah’a tevekkül et.” Diyor.
Al-i İmran 120. Ayette ise :” Size bir iyilik dokunursa (Allah’a kalpten inanmayanların) fenalarına gider. Başınıza bir musibet gelirse onunla sevinirler. Eğer siz sabırlı olur ve iyi korunursanız, onların hileleri size hiçbir zarar veremez, çünkü Allah onları kendi amelleriyle kuşatmıştır.” Zaten ayette bahsedilen insanlar haddi aştıkları için Allah tarafından kalpleri mühürlenmiş kişilerdir. (Yunus suresi 74. Ayet)
Tahrim Suresi 9. Ayet:” Ey peygamber! Kâfirler ve münafıklarla cihat et, onlara karşı sert davran, onların varacakları yer cehennemdir.”
O halde, huzurlu ve yaşanabilir dünya kurmaya inançlı insanlar birbirlerine kenetlenirlerse, aşamayacakları engel yoktur. Asıl olan yanlış yapanlara gerekli cevabı verirken bile, intikam duygusundan arınarak hak ve adaletten ayrılmadan karar alabilmek, alınan kararların arkasında durabilmektir.
Aksi halde paspas olmayı kabul etmiş oluruz.