HER İNSANIN ASALETİ, KENDİSİNEDİR

BİR İNSAN İÇİN ÖLÇÜ, ATALARININKİ DEĞİL, KENDİ ASALETİDİR

İnsanların yaratılışlarındaki gerek fiziksel gerekse ruhsal özelliklerinin birbirinden farklı olduğu hepimizin malûmudur. Bu konunun değişik yönlerini, çeşitli yazılarımızda ele aldık. İnsanların yaşamlarını ve sosyal düzenlerini tanzim edebilmeleri için, Yüce Yaradan’ın bizlere nasıl yardımcı olduğunu bu yazılarımızda aktarmaya çalıştık.

Konuyu aynı yazı içerisinde topluca incelediğimiz yazımızın başlığı, “Allah, insanların her özelliğini genlerle taşıtmamıştır” idi. Bu yazımızda, Zuhruf Suresi 32inci ayeti örnek verdik: “…Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz taksim ettik. Birbirlerine işlerini gördürsünler diye biz onların bir kısmını diğerlerinden derecelerle üstün kıldık…”

Benzer ifadeler Enam 165 ve Nahl 71’de de var. Demek ki, Allah bizleri farklı özelliklerde yaratmış. Çocuklarımız bizim kopyamız değil. Onların bize benzeyen özellikleri var. Fakat her bir çocuk farklı özelliklere sahip. Anlaşılan o ki, Yüce Yaradan, sosyal düzenimizi bir sistem şekline getirmek için, özelliklerimizin ve hastalıklarımızın hepsini genlerle taşıtmamış.

Bizlere de ne yapmamız gerektiği konusunda yol göstermiş. Necm Suresi 39: “İnsan için ancak çalıştığı vardır.”, 40: “Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir.”, 41: “Sonra çalışmasının karşılığı kendisine tastamam verilecektir.”

Ayetlerden net olarak anlaşılan husus, her insanın kendi çalışmasının esas olduğudur. Bir şahsın yaptıklarının, Allah indinde bir başkasına faydası yok. Dolayısıyla, atalarımızın yaptıkları da kendilerine yazılmaktadır. İsterse, gurur duyacağımız işleri yapmış olsunlar, isterse hicap duyacağımız davranışları gerçekleştirmiş olsunlar, farketmemektedir.

Tarihe bakacak olursak; Azer’in oğlu olmak Hz. İbrahim’i etkilememiştir. Abraham (İbrahim) Lincoln’ün babasını kimse bilmez. Onun soyundan gelenler, belki atalarıyla övünmüşlerdir. O kadar. Eğer kendileri ayrı bir başarı göstermedilerse, Abraham’ın soyundan gelmek, onları asil yapmaya yetmemiştir.

Devlet yönetiminin babadan oğula geçtiği dönemlerde bile, babasının kurduğu devleti batıran evlatlar görülmüştür. Benzer şekilde babasının bozduğu düzeni toparlayanlar da çok olmuştur.  Dolayısıyla her insan kendi yaptıklarıyla tanınır. Mustafa Kemal Atatürk, tarihe iz bırakan insanlardan olmasaydı, babasını da kendisini de kimse bilmezdi.

Demek ki, her insanın asaleti ya da melunluğu kendisine aittir. Çocuklarını ilgilendirmez. Fakat babalarıyla benzer işleri yapan çocuklar için, “babasını oğlu” sözü edilebilir. Bunun dışında atalarımızın ne günahı ne de sevabı bize yazılmaz.

Kınalızade Ali Efendi (1511-1571), Isparta doğumlu olup Anadolu Kazaskerliği yapmıştır. Türkçe olarak kaleme aldığı Ahlâk-i Alai adlı eserinde bu konuyu anlatan çok güzel bir ifadesi vardır: “İnsan, hattâ Peygamber sülâlesinden olsa, asalet davasıyla ortaya atılmamalıdır.”

O halde, eğer atalarımız kötü işler yaptılarsa, onların peşinden gitmeyerek kendi asaletimizi oluşturmaya çalışalım. Eğer atalarımız güzel işler yaptılarsa, onlarla övünelim, ama onların asaletlerinin bizim için geçerli olmadığını bilelim. Kendi asaletimizi oluşturmaya, atalarımızın yaptıklarından daha güzelini yapmaya çalışalım.

Allah’ım, bu dünyaya bırakmak istediğimiz güzel eserler için, bize de mücadele azmi, zihin açıklığı ve irade gücü ver.

Senin her şeye gücün yeter.

Bu yazı YAŞAM kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.