ALLAH’IN TEK DİNİ, ALLAH’IN EMİR VE YASAKLARINA UYMAKTIR

ALLAH’IN TEK DİNİ, ALLAH’IN EMİR VE YASAKLARINA UYMAKTIR

 

Başlıktaki konuyla bağlantılı olarak bu sitede daha önce makaleler yayınlamıştık. Bunlardan birisi “Dinimizi Değiştirmeyi Değil, İlk Kaynaklarından Beslenmesini Hedeflemeliyiz” idi. Bu yazımızda Yahudilik, Hıristiyanlık, Hinduizm ve Budizm’in ilk kaynaklarındaki benzerlikler üzerinde bazı örnekler vermiştik.

Yazımızın sonunda takip edilebilecek bir yöntem örneğini şöyle vermiştik:

“Bu sebeple, dinlerin ilk kaynaklarındaki saflığı, insanlara aktaracak ve otorite olarak kabul görecek kurumlar kurulana kadar, şahıslar şöyle bir yol takip edebilirler.

Olayları ve konuları anlamaya çalışan bir kişi, karşılaştığı olayları karşısındakinin vicdanıyla görebilmeye uğraşmalıdır. Sonra, konuları kendi vicdanıyla düşünebilmelidir. Bunlara ilaveten, her davranışını oluştururken, bu düzenin bir yaratıcısı ve kurucusu olduğunu, bunları bizim istifademize sunan bir Yüce Yaradan’ın varlığını ve bu Yüce Yaradan’ın insanların hepsini gözleyerek, yaptıklarından haberdar olduğunun şuuruna varmalıdır.”

Diğer bir makalemiz “Yahudilik, Hıristiyanlık, Müslümanlık Rayından Çıktıysa, Suçlu Din midir” başlığını taşıyordu. Yazımızda, dinlerle ilgili olarak karşılaştırmalar yaptıktan sonra,  dinlerdeki tahrifatların sebebini dinlerin kendisinde olduğunu iddia ederek, ateist düşünceye meyleden insanların düşüncelerinden de örnekler vererek konuyu irdelemeye çalıştık.

Bu makalemizin sonun da şöyle bağlamıştık:

“Demek ki, dinin insanlardan istediği şeylerde yanlışlık yok. Hata, insanların kendi menfaatleri için, dinin emirlerini uyguluyormuş görünürken, gerçekte ise, tersini uygulamalarından gelmektedir. Diğer bir anlatımla, Allah’ın adını kullanarak insanları kandırmalarından gelmektedir. İnsanların bu yapısını bilen Yüce Yaradan, böyle yapılmaması için, konuyu on emrin içerisine alarak, insanları uyarmaktadır. Aslında, insanların dinin emirlerini uyguluyor görünüp uygulamamaları bile, kendi başına, adil bir hesap sorucuya çok ciddi bir ihtiyaç olduğunu gösterir.”

Şimdi konuyu, yukarıda bahsettiğimiz makalelerdeki verdiğimiz örneklerin dışında irdelemeye çalışalım.

2 Bakara Suresi 130: “ İbrahim’in milletinden, kendine kıyan beyinsizden başka kim yüz çevirir? Biz onu dünyada seçkin birisi yaptık, hiç şüphesiz o, ahirette de iyilerden biridir.”

131: Rabbi ona, “İslâm ol!” emrini verince, o “Ben âlemlerin Rabbine teslim oldum.” dedi.

132: Bu dini İbrahim, kendi oğullarına vasiyyet etti, Yakub da öyle yaptı: “Ey oğullarım! Muhakkak ki, bu dini size Allah seçti, başka dinlerden uzak durun, yalnızca Müslüman olarak can verin!” dedi.

133: Yoksa siz de olaya şahit mi oldunuz; Yakub’a ölüm hali gelip çattığı zaman, oğullarına; “Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?” dediği zaman, oğulları; “Senin Allah’ına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın Allah’ına, tek olan o Allah’a ibadet edeceğiz. Biz ancak O’na boyun eğen Müslümanlarız.” dediler.

Bakara Suresinin 131inci ayeti “İslâm ol” emrinin anlamını net bir şekilde açıklıyor. İslâm olmak, “Âlemlerin Rabbine teslim olmak” demektir.

Diğer iki ayette de, Yakup Peygamber’in ağzından yapılan anlatımla, “Müslüman” kelimesinin anlamı net bir şekilde açıklanıyor. Müslüman, tek olan Allah’a ibadet eden ve Ona boyun eğen insana verilen sıfattır.

Kur’an’daki diğer bir anlatım Hz. İsa ve Havarilerin ağzından yapılmış.

3 Ali İmran Suresi 52: İsa onların inkârlarını hissedince: “Allah yolunda yardımcılarım kim?” dedi. Havariler: “Allah yolunda yardımcılar biziz. Allah’a iman ettik. Şahit ol ki, biz muhakkak Müslümanlarız.” dediler.

Yukarıdaki ayete göre de (benzer ifadeler Maide Suresi 111 inci ayette de var), Müslüman kimse, Allah’a iman eden kimsedir. Yüce Yaradan’ın en çok kızdığı insanların, Allah tarafından kendilerine ulaşan bir gerçeği gizleyen kimseler olduğunu, aşağıdaki ayet bize net olarak ifade ediyor:

Bakara Surei 140: Yoksa siz, “İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub ile Yakuboğulları da Yahudi, ya da Hıristiyan idiler” mi diyorsunuz? De ki: “Sizler mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?” Allah tarafından kendisine ulaşan bir gerçeği gizleyen kimseden daha zalim kimdir? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.

Demek ki, Hz. İbrahim, Hz. İsmail, Hz. İshak, Hz. Yakup ve Yakupoğulları, Yahudi veya Hıristiyan değildiler. Bu sınıflandırma tamamen biz insanların kendi kendimize yaptığımız bir guruplandırma. Bizim böyle farklı isimlerle dinleri guruplandırmamızın geçerli bir tarafı yok. Aksine bunu bilerek yapıyorsak, bizden daha zalim kimsenin olmadığını Yüce Yaradan bize bildiriyor.

Peki, gerçekleri bilerek değiştirenler sadece sade vatandaşlar mı diye düşündüğümüzde aşağıdaki ayet bize yol gösteriyor:

57 Hadid Suresi 27: “Sonra bunların peşinden ardarda peygamberlerimizi gönderdik. Onların arkasından da Meryem oğlu İsa’yı gönderdik, ona İncil’i verdik ve kendisine uyanların kalplerine şefkat ve merhamet duygusu koyduk. (Kendiliklerinden) icat ettikleri ruhbanlığa gelince; biz onu onlara farz kılmamıştık. Allah’ın rızasını kazanmak için onu kendileri icat etmişlerdi. Fakat ona da gereği gibi uymadılar. Biz de içlerinden iman edenlere mükafatlarını verdik. Fakat onlardan birçoğu da fasık kimselerdir.”

Demek ki, her dindeki ruhbanlar gurubu, Allah’ın bir tavsiyesi ve emri üzerine oluşmamışlar. Kendiliklerinden böyle bir görev üstlenmişler. Başlangıçtakilerin amaçları Allah’ın rızasını kazanmak imiş. Fakat sonradan içlerinden bir çoğu fasık kimseler arasına katılmışlar.

Aslında tek başına bu ayet bile, dinlerin başlangıcının aynı olduğunu, fakat sonradan, fasık olan bazı ruhbanların dindeki anlayışları değiştirdiklerini anlatmaya yeterlidir.

O halde Allah’ın dini tektir, o da, Allah’a boyun eğerek Onun emir ve yasaklarına uymaktır. Allah indinde bu uygulamanın adı “İslâm”dır.

3 Ali İmran Suresi 85: “Kim İslâm’dan (Allah’a teslim olmaktan) başka bir din ararsa ondan asla kabul edilmeyecek ve o ahirette de zarar edenlerden olacaktır.”

Bazı insanlar, yaşamları boyunca farklı düşünmüş olabilirler. Kendilerinden önceki nesillerin yaptıkları hataların etkisiyle, dinleri birbirinden ayrı imiş gibi düşünerek farklı isimlerle guruplandırmış olabilirler. Bu durumda olanlar umutsuz olmamalıdırlar. Çünkü Yüce Yaradan aşağıdaki ayetindeki ifadesini birçok ayetinde vurgulamaktadır:

18 Kehf Suresi 58: “Bununla beraber rahmet sahibi olan Rabbin çok bağışlayıcıdır, tövbe eden kullarına rahmeti boldur…”

Tövbeleri kabul edecek, yaptığımız güzel işleri mükâfatlandıracak, kötü işler yapmayı sürdürdüğümüzde cezalandıracak olan tek güç, sadece ve sadece Yüce Yaradan’dır.

Bu yazı Dini kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.