YURTTA SULH CİHANDA SULH

“YURTTA SULH, CİHANDA SULH” NASIL KURULUR?

 

Atatürk ünlü “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” sözünü, komutanlığını kendisinin yaptığı vatan müdafaasından ve dünyanın gördüğü ilk küresel kapışmanın ardından söyleyebilecek büyüklüğe ve erdeme sahipti.

Hâlbuki Atatürk’ün çağdaşları olan Stalin, Hitler, Mussolini, Franko, Salazar gibi daha kalkınmış ülkelerin liderleri, sanki geçmişten ders almamışlardı. Halen insanları ve devletleri birbirlerine karşı kışkırtıyorlardı.

Sonuçta yaptıkları kışkırtmalar meyvesini verdi. Dünya tarihinde görülen en büyük savaş ve acılar yaşandı. Şimdi bütün bu acıların, kaybolan hayatların hesabını bu liderler nasıl verecekler?

Hz. Muhammed der ki; “Akıllı insan nefsine hâkim olandır.”

Peki, akıllı devlet nedir? Hattâ akıllı dünya nedir?

Bilindiği gibi Napolyon Fransız Devriminden sonraki dönemde iktidar oldu. Bu durum aslında kendisi için bir şans idi. Çünkü Fransa dışındaki halkların birçoğu, bu Devrime sıcak bakıyorlardı.

Ama Napolyon bu şansını kullanmadı. Aksine Devrimin ülke içinde açtığı yaraları, insanlara dış düşmanlar göstererek unutturabileceğini sandı. Sonunda Fransa’ya en çok kötülük eden liderler sıralamasında birinci sıraya yükseldi. Bu da yetmedi. O dönemde Fransa’nın en önemli düşmanı olan İngiltere’ye, İngiliz liderlerden daha faydalı olan bir insan durumuna düştü.

Hitler de dünyanın yaşadığı ilk küresel çatışmadan bir süre sonra iktidara geldi. O da I. Dünya Savaşındaki yenilginin Alman insanındaki oluşturduğu olumsuz konumu kullandı. İnsanlara dış düşmanlar göstererek, bütün suçu başkalarına atarak insanları kandırmaya çalıştı ve başardı.

Fakat Hitler’in kendi adına başardığı iş, dünyanın en acılı savaşlarını doğurdu. Hitler de tarihe, insanlık tarafından sürekli suçlanan insan olarak geçti.

Türkçe’ de bir söz vardır: “Yangına körükle gitmek!”

Dünyada yangına körükle giden bütün liderler ve devletler sonunda, mutlaka zarar görmüştür. Orta vadede zarar görmeyen yoktur. Liderlerin hayatları kısadır. Nefislerini tatmin etmek için insanları kandırabilirler. Ama devletlerin hayat süreleri liderlerle kaim değildir.

Günümüz dünyasında bazı liderler maalesef, terör örgütlerine örtülü destek vermektedirler. Kendi kamuoylarına ise, tam tersi açıklamalar yapmaktadırlar. Böyle liderler yukarıda saydığımız önderlerden daha tehlikelidirler.

Günümüzdeki bazı liderlerinin bu davranışlarından, bütün insanlık zarar görmektedir. Zararların daha büyüğünü çocuklarımız çekeceklerdir. Çünkü hem dünya huzur yüzü görmeyecektir, hem de liderlerin bu yapıları ortaya çıktıkça insanlar, kimseye güvenemeyeceklerdir. Hâlbuki güven yoksa huzur da yok demektir.

Ülke içinde yaşayan insanlardan ancak kışkırtıcı davranan liderlerine karşı ortak tavır almaları beklenebilir. Ama lider içten pazarlıklı ise ve bazen söylediğinin tam tersini, kimseye fark ettirmeden yapıyorsa halk ne yapsın?

Bu durumda görev, milletlerin düzgün önderlerine düşmektedir. Önce devletlerin önderleri, sonra dünya insanlığı ortak tavır almalıdır.

Bu ortak tavır için günümüz dünyasının şartları dikkate alındığında en uygun olan, Atatürk’ün veciz sözünü uygulamaya geçirecek ortamı oluşturmaktır.

Bunun için, insanlıktan anlamayıp terörü bir yaşam tarzı yapanlara ve içten pazarlıklı davrananlara elbette anladıkları şeklin en sertiyle ve dünya çapında ortaklaşa cevap verilmelidir. Tıpkı şairin dediği gibi; “Nush (nasihat) ile uslanmayana etmeli tekdir (ciddi ikaz), tekdirden anlamayanın hakkı kötektir (dayaktır).”

Ancak bunu yaparken masum insanların en az zarar görmeleri için gayret gösterilmelidir. Fakat kendi insanını ateşin içine atanlara taviz verilmemelidir.

Dünya insanlığının ve halkların, bir arada barış ve huzur içerisinde yaşayabilmeleri, ortak tavrın caydırıcılığına bağlıdır.

Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.