YARATILIŞ VE SORUMLULUK

YARATILIŞ VE SORUMLULUK

 

Yüce Yaradan’ın yaratışındaki sorumluluk konusunu incelemeden önce, insan olarak kendi davranışlarımızı irdeleyelim. Birçok insan sokaklarda yaşayan kedi ve köpeklere ara sıra yiyecek vererek yardımcı olmaktadır. Seyrek de olsa yardımcı oldukları bu hayvanlardan karşılık olarak kendilerine iyi davranmalarını, sözlerini dinlemelerini beklemektedirler. Beklentileri verdiklerine göre çok fazladır. Yani, insanlar az bir sorumluluk hissederek verdikleri yemek artıklarının karşılığında, hayvanlardan ciddi sorumluluk duymalarını ve sorumlu davranmalarını beklemektedir.

Bazı insanlar, kedi ve köpekleri kendileriyle birlikte evlerinde beslemektedir. Bu şekilde davrananlar, hayvanlara karşı kendilerini daha sorumlu hissetmektedirler. Ancak bu insanların da hayvanlardan bekledikleri sorumlu davranışlar, kendilerininkinden çok daha fazladır. Onların hürriyetlerini ellerinden almalarına rağmen, onlara bakıp beslediklerini düşündüklerinden, her emirlerine uymalarını beklemektedirler. Kendilerini dinlemeyen kedi veya köpeklerini cezalandırmaktadırlar. Hâlbuki o hayvanları yaratan ve rızıklarını veren, o insan değildir. İnsanların yaptığı sadece yiyecek vermek ve güçleri nispetinde veterinerle ilgili bakımlarını yaptırmaktır.

Bu bakış açısı, sadece insan ile dünyadaki diğer canlılar arasında geçerli değildir. İnsanla eşya arasında da geçerlidir. Yaptığı bir tamiratta, kendisi aynı hassasiyeti göstermemesine rağmen, tamir ettiği aletten çok iyi karşılık bekler. Aletten, kendisinin yüzünü kara çıkarmayarak, iyi hizmet etmesini ister.

Benzer durum insanların çocuklarıyla ilişkilerinde de geçerlidir. Küreselleşmenin başlamadığı dönemlerde, ebeveynler, çocuklarından, kendilerine ölünceye kadar hizmet etmelerini beklerlerdi. Ebeveynlere göre, onlar çocuklarını besleyip büyütmüşlerdi. Hâlbuki çocuklarını büyütürken çoğu aile “saldım çayıra, Mevla’m kayıra” anlayışıyla hareket etmişlerdi. Çoğu zaman kendi ihmalleri sonucunda çocukları ölünce, “Tanrı verdi, Tanrı aldı” dedikleri yavrularından istedikleri sorumluluk ise çok fazlaydı.

Günümüzde küreselleşmenin etkisi arttıkça şablon değişti. Bu defa çocuklar anne babalarına “madem bizi doğurdunuz, bakmak zorundasınız” demektedirler. “Bakamayacaktınız niye çocuk istediniz?” diye ebeveynlerine çok ciddi sorumluluklar yüklemektedirler.

Bu örneklerden anlaşılan o ki, sorumluluk karşılıklıdır. Taraflar birbirlerine karşı sorumludurlar. Bizler herhangi bir şeyi yaratmadığımız halde, emek verdiklerimizden sorumluluk bekliyorsak, her şeyi yoktan var eden Yüce Yaradan’ın, yarattıklarından sorumlu davranışlar beklemesi gayet doğaldır.

Maturidi’ye göre, sorumluluk kalktığı takdirde, yaratılış gayesi de kalkacağından yaratma saçma bir şey olur. Nasıl bizim, besleyip baktığımız bir hayvandan veya çocuğumuzdan, “onların sorumlu davranmalarını beklemiyoruz” dememiz saçma ise, yarattığından da, Allah’ın sorumluluk beklememesi saçmadır.

Yüce Yaradan bizlerden sorumluluk beklerken, Kendisi üzerine düşen sorumluluğu fazlasıyla yerine getirmiştir. Yarattığı insana sorumluluk verirken, ona dünyadaki diğer canlılara göre çok üstün özellikler vermiştir. Meleklerine tanımadığı özgürlüğü bizlere vermiştir. (Not: Özgürlük konusunun, metafizik Kötülük ile bağlantılı olan kısmını bir başka yazımızda irdeleyeceğiz inşallah)

Allah, bize verdiği ve saymakla bitiremeyeceğimiz özelliklerimizi oluşturmakla kalmamış. En azından şimdiki bilgimize göre, evrenin yakın gök denilen bu bölümünü, insanların yaşama şartlarını garantiye almak için kurgulamıştır. Uzayda oluşturduğu diğer varlıkların sistemleri tamamen, dünyanın sisteminin düzgün çalışmasına hizmet etmektedir.

İnsanlar, bu gerçeklerin bir kısmını anlamalarına rağmen, muhtemelen sorumluluktan kurtulmak için şöyle sorular sormaktadırlar: “İnsan niçin sorumlu tutulmuştur?”, “İnsan sorumlu tutulmasaydı, başına bu işler gelmeseydi daha iyi olmaz mıydı?”

Bu gibi sorulara verilen net cevabı öğrenmek için, Yüce Yaradan’ın bizler adına tasarladığı Cennet hayatına bakmak yeterlidir. Eğer, Allah’ın bizlere verdiği özgürlüğü yerli yerince kullanırsak, yani zulümden uzak durup, insanlığa faydalı işler yaparsak, böyle soruların sorulmasına gerek olmayan bir Cennet hayatı bizi beklemektedir.

Bizleri yaratan Allah, daha çok insanın Cennete girebilmesi için, bizlere sürekli yardımcı olmaktadır. Kur’an’da Enam Suresi 12inci ayette ifade edildiğine göre, Yüce Yaradan bizlere rahmetini üzerine yazmıştır. Yani, bizlere rahmet etmeyi, Kendi üzerine yine, Kendisi farz kılmıştır. Dolayısıyla Allah, üzerine düşen sorumluluğu fazlasıyla yerine getirmiştir. İnsanlardan da kendi sorumluluklarını yerine getirmelerini beklemektedir.

İnsanların sorumluluklarını yerine getirmeleri konusunda baskı uygulamamaktadır. İnsanlara yol göstermekte, seçimi bizlere bırakmaktadır. Bizler, evde baktığımız bir kedi veya köpek, evin her tarafına, koltukların üzerine idrarını ve kakasını yapsa ne düşünürüz? İlaveten ara sıra bizi ısırarak hastanelik etse, ne yaparız? Bizler, derhal köpeği evden kovarız. Bir daha eve almayız. Fakat Yüce Yaradan, yarattığı insanlardan emirlerine karşı gelenlere de, Kendine küfredenlere de nimetlerini sunmaya devam etmektedir. Belki düzelirler diye sabretmektedir. Ta ki, insanlar kuduz hastası gibi davranana kadar. Hattâ bazen, kuduz hastası gibi davrananlara da, bu dünya nimetlerini vermeyi sürdürmektedir.

Bu yazı YAŞAM kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.