TARİHİN AYDINLATTIĞI GELECEK

OSMANLI TÜRK DEVLETİNİ, BATI KAPİTALİZMİNDEN AYIRAN ÖZELLİKLERİ

 

Osmanlı Türk Devletinin, kendiliğinden üstlendiği görev, doğusundaki ülkeleri batının saldırılarına karşı korumaktı. Bunu başarıyla yerine getirdiler. İkinci başarıları, dünyanın en karışık, netameli bölgesinde ve tarihinin en karışık döneminde Orta Doğu Bölgesinde huzuru sağlamalarıdır. Böyle bir bölgede, Haçlı Seferleri ve Moğol akınlarıyla sarsılan bir yapıdan sonra, devleti kurmakla kalmayıp, kökleştirmek ve geliştirmek çok ciddi özellikler ister.

Osmanlıları aşamadıkları için Afrika’nın güneyinden dolanarak Asya’ya ulaşan batı, zenginleşmeye başlamıştı. Amerika diye bir kıtanın varlığı da, Avrupalıların zenginliğine zenginlik kattı. Gittikleri yerlerdeki barutu olmayan halkları sömürerek zenginleşen Avrupalılar, hiç ummadıkları bir şekilde sahip oldukları bu zenginliklerini kaybetmemek için, sömürü anlayışlarını daha sıkı uyguladılar.

Nitekim Osmanlının doğusunda kalan ve Osmanlının sınırları dışındaki bütün milletleri adeta esir ettiler. Asya’nın en kalabalık halkları olan Çinliler, Hintliler dâhil bütün doğu, uzun süre sömürü hayatı yaşadılar. Doğulu halklar, Osmanlının üstlendiği yüce görevin anlamını, ancak esaret altına girdikten sonra fark ettiler.

Osmanlının, doğulu devletleri koruyan tek devlet olduğunun bir başka göstergesi, Rusların ve Japonların davranışları oldu. Ruslar, batının tekniğini alarak, doğusundaki devletlere kendileri saldırdılar. Onları kapitalistler gibi sömürdüler. İşin ilginci, sosyalist olan Bolşevikler de, aynı anlayışı devam ettirdiler. Böylece savundukları fikri, daha baştan kendileri mahkûm ettiler.

Japonlar da, batının tekniği ve desteğini alarak yine çevresindeki doğulu devletlere saldırdılar. Onları sömürge yapmak istediler. Bu ülkelerin, batının kapitalist temele oturan anlayışı doğrultusundaki davranışları, Osmanlının farklılığını ve önemini bir kez daha gözler önüne serdi.

Osmanlının yönetimindeki halklar ise, bu durumu fark edemediler. Çünkü onlar,  sömürü yaşamadılar. Osmanlı ülkesindeki en zenginler, Müslüman olmayan halklar idi. Onlar da, 19uncu yüzyıldan itibaren batının kışkırtmalarına daha fazla dayanamadılar. Osmanlı Türklerine karşı isyan ettiler. En sonunda Müslüman halklar da ayrılmak istediler.

Bugün gelinen noktada, Balkanlarda huzur yeni yeni sağlanıyor. Orta Doğuda ise, ciddi bir huzur ortamı henüz yaşanamadı. Bağımsızlıklarına kavuşamamış olan guruplar dertli. Ama devlet kurmuş guruplar onlardan daha dertli. Hem de, her türlü yeraltı kaynak bolluğuna rağmen.

Anlaşılan o ki, Osmanlı Türklerinin uygulamalarına, günümüz dünyasının çok ihtiyacı var. Sadece Orta Doğu bölgesinde değil, dünyanın her bölgesinde ihtiyaç var. Bu ihtiyacı belki de, en çok da maddeten kalkınmış ülkeler hissetmektedir. Peki, nelerdi bu uygulamalar? Ne gibi özelliklere sahiptiler?

Önce Türklerin özelliklerine bakalım. Sonra bu özelliklerin hayata yansımalarını ve uygulamalarını irdeleyelim. “Tarihin Aydınlattığı Gelecek” isimli kitabımda Türklerin fert olarak 12 ayrı özelliklerinden bahsettim. Bunlardan Osmanlının uygulamalarının üzerinde etkili olanlarını, burada ele alacağız.

Türklerde ırkçılık yoktur. İnsanlara olan davranışlarını onların ırklarına göre belirlemezler. Kapitalist için ise, asıl olan kendi ailesi veya sülalesidir. Diğerlerinin önemi kendisine kazandırdıklarıyla doğru orantılıdır. O kazanç da biterse, yine onlara bir hiç gözüyle bakabilir.

Türklerde yüksek onur ve haysiyet vardır. Hâlbuki kapitalizmin kurallarına göre, ticarette onur ve haysiyet, karın doyurmaz. Türklerin bir başka özellikleri, “sözünün eri” olmalarıdır. Hâlbuki kapitalizmin ticari kurallarında, esas olan sözler değil, kazançlardır.

Türkleri tanımlayan bir başka özellikleri, “çevresindekilere karşı hizmet arzusudur”. Hâlbuki kapitalist, başkalarına hizmet etmeyi hiç düşünemez. Düşünürse kapitalizme ihanet etmiş olur. Aksine, çevresindekilerin kendisine hizmet etlerini ister.

Türkler, “mağdurlara karşı merhametlidirler”. Hâlbuki bir kapitalist, ancak bileğini bükmedikleri ile işbirliğine girer, merhametli imiş gibi davranır. Mazlumları ve mağdurları ezmek, kapitalizmin doğası gereğidir. Kendi ülkesinde 2.000 dolara yaptıramadığı işçiliği, dünyanın bir başka bölgesinde 60 dolara yaptırmayı başarı sayar.

Türklerde “maddi ve manevi sağlamlık” vardır. Kapitalist için maddi sağlamlık önemlidir. Manevi sağlamlık gerekmez. Hattâ dini duyguları, fakirlerin sığınağı olan gerçek dışı bir şey olarak görür.

Türklerin özelliklerinden birisi de, “gerektiğinde kendisinin ve karşısındakinin hayatını hiçe saymaktır”. Kapitalist bir insan için karşısındakinin hayatının hiçbir önemi yoktur. Ama kendi hayatı çok önemlidir.

Yukarıdaki özellikler, Osmanlı Türklerinin uygulamalarına yön vermiştir. Bu sitede daha önce yayınladığımız Osmanlı Devletindeki anlayışları hatırlayalım. Osmanlıda eşitlikçi bir anlayış oluşmuştur. Sınıflar oluşmamıştır. Sınıf kavgaları, bir sınıfın diğerini ezmesi, gündeme hiç gelmemiştir. Dini farklılıklar arasında da eşitlikçi davranış esastır.

Osmanlının uygulamalarında “itidal” vardır. Kararlarda ve davranışlarda aşırılık, sadece içten pazarlıklılara, nankörlere karşı görülür. Diğer durumlarda hep itidalli davranış vardır. Devletin çöküş döneminde oluşturulan “Mecelle” kanunlarının yapısı da, itidal anlayışına dayanır.

Osmanlıda, rekabet içerisinde birbirini ezen bir ticaret anlayışı yoktur.  Aksine işbirliğine dayalı bir yapı oluşmuştur. Türklerde ticaretten birinci amaç, kâr değildir. Esas olan itibardır.

Osmanlı Türklerinde çöküş dönemi haricinde, zengin ile fakir arasında ciddi bir fark görülmez. Zaten, hiç kimsenin veya hiçbir gurubun aşırı zengin olmasına izin verilmemiştir. Bu durum sınıfların oluşmasını engellediği gibi, insanların birbirlerini ezmesini de engellemiştir. Hem halkta hem de devlet yönetimindeki etkin anlayış “mülk Allah’ındır” inanışı olmuştur. Dolayısıyla hem kişiler arasında mal-mülk peşinde koşanların sayısı çok olmuştur hem de mülk, Allah adına devletin sayılmıştır.

Osmanlı yönetimi, devleti, ailenin şahsi malı gibi görmemiştir. Devlet olmadan halka hizmetin olamayacağını, güçlü devlet olmadan huzurun sağlanamayacağını anlamıştır. Bu sebeple esas olan devletin bekası olmuştur. Devletin bekası için kendi oğullarını ve kardeşlerini bile kendisi öldürmeyi göze almıştır. Bu anlayış, devletin şehzadeler arasında pay edilerek güçsüzleşmesini önlediği gibi, feodal bir yapının oluşmasını da önlemiştir.

Dünyamızın son 1.000 yıllık tarihine bakıldığında, neredeyse tamamen, batı-doğu çatışması üzerinedir. Batılıların aralarındaki boğuşmalar da, doğunun paylaşımı üzerine olmuştur. Bu mücadeleler, insanlığa büyük acılar yaşatmıştır. Bu anlayış devam ederse, daha büyük acıların yaşanması muhakkaktır.

Bu mücadeleler sırasında, kendileri anlayış olarak doğulu olmakla birlikte, aynı batılılar gibi, diğer doğuluları sömürmeye kalkan Rusya ve Japonya, her türlü gayretlerine rağmen arzuladıkları konuma gelememişlerdir. Rusya, önce Sibirya ve Orta Asya’daki yeraltı zenginliklerine, sonrasında bunlara ilaveten sosyalizm avantajına rağmen, dünya devletleri nezdindeki yerini iyileştirememiştir. Japonların dünyadaki etkileri ise, 1900’lerin başlarında ve 1970’lerde oluşturdukları iki ayrı Japon Mucizesine rağmen, umdukları yerde hiç değildir.

Diğer taraftan batı-doğu çatışması, artık eskisi gibi sadece savaşlar şeklinde olmamaktadır. Aradaki mücadele sürekli bir hal almıştır. Bu da insanlığın günlük yaşamını etkiler hale gelmiştir.

İşte doğu-batı çatışmasının durması ve insanlığın huzur bulması için, Osmanlı Türklerinin anlayışlarına ve Kur’an hükümleriyle de çelişmeyen uygulamalarına çok ihtiyaç vardır. Bütün dünya olarak bu konuda kafa yormak ve çözüm üretmek zorunda olduğumuz açıktır. Artık dünyanın küreselleştiği günümüzde, asıl olan, bütün dünyanın, yani insanlığın ortak geleceğidir. Tarih, bu geleceği aydınlatacak şekilde irdelenmelidir. Türkler dâhil her millet, özeleştiri yapmaktan ve yeni çözümler üretmekten korkmamalıdır.

Allah’ım, bu dünyaya güzel eserler bırakabilmemiz için, bizlere yol göster, mücadele azmi ver, irade gücü ver. Âmin!

Bu yazı Sosyal kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.