OY KORKUSU

ASRIN KORKUSU, “OY” KORKUSU

 

Başlıktaki söz, Fahri Küpcü’nün 1978 basımlı “Bir Çobanın Düşleri” kitabından alınmıştır. Kırgız yazar Muhtar Şahanov’un deyimiyle “Batının ucuz sanatı” olan demokrasi, yöneticileri, “oy korkusuyla” baskı altına alıyor.

Yeni arayışlar içerisindeki bütün ülkelerin ortak sorunu, “oy korkusu” ile bütünleşen siyaset anlayışıdır. Bu siyaset anlayışı, dünyanın geleceğini karartan en bulaşıcı ve belki de en kötü bir virüstür. Bilindiği gibi, küreselleşen dünyamızda, halklar, demokrasi ile yönetilmek için çabalamaktadırlar. Çünkü demokrasi, henüz, mevcut yönetimlerin en az hatalı olanıdır.

İslâmiyet, geldiği döneme göre devrim niteliğinde olan, günümüzdeki demokrasi benzeri bir anlayış getirmiştir. Ancak kısa süre sonra istişare, yönetimi ehline verme, seçim gibi anlayışlar rafa kaldırılmıştır. İlk dört halifeden sonraki dönemlerde gelen İslâm âlimlerinin çoğunluğu sultanlık anlayışını benimsemişlerdir. Sözünü esirgemeyen âlimler bile, sadece sultanlardan adil olmalarını istemekle yetinmişlerdir.

Hattâ Farabi, ideal devlet başkanında bulunması gereken 12 özelliği saymıştır. Bu konudaki ayrıntıları “Toplumda Erdemin Yaygınlaşması, Devlet Başkanından Başlar” adlı yazımızda vermiştik. Müslümanların, günümüzde geldiği konumlara bakıldığında, Farabi gibi âlimlerin bu isteklerinin pek uygulanmadığı anlaşılıyor.

Günümüzdeki demokrasi anlayışının da eksiklerini, her gün yaşayarak görüyoruz. Seçimle işbaşına gelinen hangi ülkede olursa olsun, ülkelerde, seçilmiş kişilerin büyük çoğunluğunun tek amacı, tekrar seçilmek olmaktadır. Bu sebeple, zamanının, emeklerinin ve maddi gücünün en az %80’nini yeniden seçilebilmek için harcamaktadır.

Peki, insanlığın bulabildiği en iyi yönetim şekli de demokrasi olduğuna göre, daha güzel bir gelecek için ne yapılabilir?

 Yapılabilecek en belirgin değişiklik, “oy korkusunun” yerine, kalpten gelen bir iman ile Allah sevgisi ve korkusunu yerleştirmeye çalışmaktır. Allah sevgisi ve korkusu, hem oy verenlerde hem de oy isteyenlerde olursa, başarımız daha fazla olur.  Fakat bu yol, uzun ve ince bir yoldur.

Öncelikle, insanları kandırarak oy toplayanlardan yolsuzluğa ve soysuzluğa bulaşanlarını, mutlaka ve şiddetle cezalandırmak gerekir ki, başkalarına örnek olsunlar. Böyle yöneticilerin halkı kandırmalarında bilerek aracılık eden etrafındaki insanlar da, bu cezalardan paylarını almalıdırlar. Hattâ, böylelerini bildikleri halde “çalıyor, ama iş de yapıyor” veya “çalıyor, ama Müslüman” yahut “çalıyor, ama bize de çaldırıyor” gibi savunmaları yapanlar da, paylarına düşen cezaları çekmelidirler.

Dünyamızda 20inci yüzyılda yaşanan büyüklü küçüklü bütün savaşların ve olayların bize öğrettiği bir gerçek var. Kemal Tahir’in ifadesiyle, “Bir devletin asıl sahipleri, sadece oy verip başka bir şey yapmayanlar değil, son tahlilde devleti kurtarmak için her şeylerini yüzüstü bırakarak, ölüm bahasına yola çıkanlardır”. Bu ifade bütün guruplar, ülkeler ve sonunda dünya için de geçerlidir.

Siyasilerin oy korkusunu iyiye yönlendirmenin bir diğer bir yöntemi de, süratle insanların eğitim seviyelerini artırmaktır. Ama günümüzdeki yanlış uygulamasıyla değil, merkeze “insanlığı” koyarak yapılmalıdır.

Bir başka yöntem, erdemli davrananların madden ve manen takdir edilmeleridir.

Bu yöntemler ve bu konuda daha önce yayınladığımız yazılarımızda belirttiğimiz benzeri uygulamaları yaparsak, asrın korkusu olan oy korkusunu, demokrasiyi geliştirecek yöne yönlendirmiş oluruz. Böylece insanlık huzura doğru yol alır.

Bu yazı Sosyal kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.