MEHTER MARŞI VE MEHTERAN YÜRÜYÜŞÜ

MEHTER MARŞI VE MEHTERAN YÜRÜYÜŞÜ

 

(NOT: Bu yazı Mart 2014 tarihinde bu sitede yayınlanmıştı. Silindiğinden  tekrar yayınlıyoruz.)

Mehter marşı, Osmanlı Türklerinin ordularının savaş marşıdır. Mehter marşları konusunda bilgi sahibi olan insanların bile birçoğu, Mehteran Yürüyüşünü yanlış bilir. İki adım ileri atıldıktan sonra, bir adım geri gelindiği düşünülür. Bu sebeple, ilerleme kaydedilemeyen konular hakkında halk arasında “mehter yürüyüşü gibi, iki ileri bir geri” diye örnek verilir.

Bu algılama yanlıştır. Dikkatlice izleyenler göreceklerdir ki, mehteran yürüyüşünde geri adım atmak yoktur. Yürüyüşün hiçbir anında geri adım atılmaz.

Mehteran Yürüyüşü, aslında bir felsefenin hayata yansıması gibidir. İçerisinde hayata dair tavsiyeler barındırır.

Yürüyüşte ileriye doğru iki adım atılır sonra durulur. Bu duruş sırasında çevre kontrol edilir. Eğer durum müsaitse, tekrar iki adım atılır. Hiçbir zaman, üç veya daha fazla adım atılmaz. Her iki adımda bir, etraf kontrol edilir.

Bu yürüyüşteki anlayışı, devlet yönetiminde uyguladıkları için Türkler, gittikleri yerlerde daha uzun süre kalmışlardır.

Türklerin bu anlayışlarından habersiz olan Napolyon ve Hitler ise, hızla gittikleri yerlerden, daha hızlı bir şekilde geri gelmek zorunda kalmışlardır. Hayat tecrübesinden mahrum bu tutumları nedeniyle, hem kendi insanlarına hem de karşılarındaki insanlara derin acılar yaşatmışlardır.

Makedonyalı İskender’den başlayarak günümüze kadar uzun yürüyüş yapan liderler incelendiğinde, Türklerde, zafer sarhoşluğuyla ve kontrolsüz bir şekilde ileri giden lider hemen hemen yoktur. Emir Timur’un fütuhatları bile, İskender, Napolyon ve Hitler’den çok farklı yapıdadır.

Ancak, günümüzde dünyanın her yerinde, demokrasinin cilvelerinden ve uygulanış hatalarından faydalanarak üst üste seçim kazanan, kazandıkça kendini dev aynasında gören siyasi parti liderleri olabilmektedir.

Böyleleri her millette olduğu gibi, Türkiye’de de var olmuşlardır. Bunların içerisinde kendisinin Türk olduğunu gururla söyleyenler, hatalarında ısrar etmemişler ve dönmüşlerdir. Ama kendisinin Türk soyundan olmadığını düşünenler, (genlerden gelen) tarihi tecrübeden yoksun olduklarından, yanlışta ısrar edebilirler. Tabii ki böyleleri art niyetli iseler, zaten yanlıştan dönmek gibi bir hesapları olamaz.

Napolyon ve Hitler, Moskova yakınlarına kadar geldiklerinde, olaylara dışarıdan bakanlar, onların başarılarına şapka çıkarıyorlardı. Fakat kendilerini en güçlü gördükleri sırada geri dönüşleri başladı. Bazı uygun barış tekliflerini, gururları yüzünden ret ettiler.

Onların, barış tekliflerini reddedişlerinin sonuçlarını bütün dünya biliyor. Umulur ki, insanlar ders alırlar. Ders almayanlar ancak, “benden sonrası tufan” anlayışında olanlardır. Bu anlayışta olanlar unutmasınlar ki, Allah’ın gösterdiği hak ve adalet yolundan taviz vermeden gidenler, Allah’ın yardımıyla daima galip gelmişlerdir.

Allah bozguncuların işlerini düzeltmez.

Allah, hainlerin hilelerini başarıya ulaştırmaz.

Şüphesiz ki, en şaşmaz vaat ve en hak vaat, Allah’ın vaadidir.

Bu yazı Sosyal kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.