İTİDAL

İTİDALLİ DAVRANIŞ

 

İnsanların ve devletlerin daha huzurlu olabilmeleri için, yazılarımızda değişik alanlardan ve yönlerden örnekler veriyoruz. Bazı misallerimizi tarihi kayıtlarla destekliyoruz. Bazılarına ise Kur’an’dan örnekler veriyoruz.

Kur’an, insanlık var oldukça her dönem için en şaşmaz kaynak olduğundan ve insanların huzurunu sağlama amacıyla gönderildiğinden, örnekleri Kitaptan vermemiz gayet normal.

Tarihten aldığımız diğer misallerin birçoğunu Türklerin tarihinden veriyoruz. Türkler, her konuda sütten çıkmış akkaşık değildirler. Ama önyargısız olanlar kabul ederler ki, dünya geneline göre, daha uzun dönem güzel örnek olarak sunulacak konuları daha çoktur.  Yani dünya insanlığının uygarlığına katkıları, daha fazladır.

Önceki yazılarımızdan birinde işlediğimiz “hayırsever insan” modeli bunlardan biridir. Osmanlı Türk Devletinin, “veren insan” anlayışını mükemmelleştirerek oluşturduğu bu model, dünya için güzel bir örnektir.

İtidalli davranış da, yine Osmanlı Türk Devletinin uyguladığı güzel bir anlayıştır. Genel anlamıyla “ölçülü olmak” demektir. Hunlardan, Atilla Han’dan itibaren Türk Devletlerinde, “dengeli olmak” olarak uygulanan anlayış, Osmanlı ile “ölçülü olmak” şeklinde mükemmelleştirilmiştir.

Bu anlayış devletin etkili olduğu neredeyse her alanda uygulanmıştır. Sadece hukukta değil, dini konularda da ölçülü olunmaya çalışılmıştır. Bu sebeple bazı çok sapkın mezhepler haricinde, inançlara karışılmamıştır. Diğer dinlere inanan insanlar, Müslüman olmaya zorlanmamıştır.

Benzer şekilde üretimde ve tüketimde de ölçülü olunmuştur. Üretimdeki bu uygulama kapitalistlerin yetişmesini, dolayısıyla üretimin ve teknolojinin gelişmesini engellemiştir. Ama halkın genel huzuru için uygulamadan taviz verilmemiştir. Tüketimdeki uygulama 19. yüzyılın sonları hariç, toplumda fakir ile zenginin birbirine karışmasına sebep olmuştur. Yani zenginlerin yaşantıları ile fakirlerin ki arasında ciddi farklar oluşmamıştır.

Hukukta ise, her mahkemeye düşen hemen cezalandırılmamıştır. Tarafları barıştırmak için uğraşılmıştır. Ceza, suça eğilimli olanlara verilmiştir. Bu cezalar da, başlangıçta ağır cezalar olmamıştır. Ancak uslanmayarak suç işlemeyi alışkanlık haline getirenlere, şiddetli cezalar verilmiştir. En şiddetli cezaları, “nankörler” almıştır.

Günümüzde hızlı şehirleşmelerin ve küreselleşmenin etkilediği insanlar için çare, itidalli davranışın yaygınlaştırılmasıdır. Önce devlet uygulamaları ile insanlara örnek olunmalıdır. Sonrasında kişilerin böyle davranabilmeleri kolaylaşır.

Ölçülü olmanın bir sınırı da “aldırış etmezliktir”. Bu her alanda olduğu gibi, çocuk yetiştirmede de önemlidir. Dolayısıyla çocuklarımızı yetiştirirken “bu onların kendi hayatları, kendileri karar versinler” gibi bir yanlışa düşülmemelidir. Onların kendi ayakları üzerinde durabilmeleri için, elbette özgürlük verilecektir. Ancak, çocuklarımızın itidalli davranış anlayışını kavrayabilmeleri için, mutlaka özgürlüklerine sınır çizilmelidir. Sınırı aşmamaları için sürekli denetlenmelidir. Aşanlara ilk defasında ceza verilmeden uyarılmalıdır. Ama sınırı aşmayı alışkanlık haline getirmelerine fırsat verilmemelidir. Yoksa kendi elimizle kendi çocuklarımızı, kurtulamayacakları fasit bir çemberin içerisine atarız.

Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.