İMAN ETMEMİŞLİK VE İMANDA HAYIR KAZANMAMAK

İMAN ETMEMEK İLE İMANINDA HAYIR KAZANMAMAK, AYNIDIR

En’am Suresi 158: “(Ey Muhammed!) Onlar (iman etmek için) ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini ya da Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini mi gözlüyorlar? Rabbinin ayetlerinden bazısı geldiği gün, daha önce iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış olan bir kimseye, imanı fayda vermez. De ki: “Siz bekleyin. Şüphesiz biz de bekliyoruz.”

Ayetin konumuzu ilgilendiren kısmı “…daha önce iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış olan. kimseye imanı fayda vermez…” ifadeleridir. Demek ki iman etmemiş kimse ile imanında hayır kazanmamış kişi aynı konumda. Rabbin gazabı geldiği gün, ikisi arasında bir fark gözetilmeyecek.

Aslında Hz. Peygamber tarafından uyarıldığı halde iman etmemiş bir insanın, Allah’ın azabına uğraması beklenen bir vakadır. Demek ki bu ayetin amacı, iman etmemişlerden çok, imanında bir hayır kazanmamış olan kimseleri uyarmaktır.

Allah Kur’an’ında, bizler için daha hayırlı olan davranışları ve uygulamaları çok sık bahsetmektedir. Öyle çok bahsedilmektedir ki, hemen hemen öğüt verilmeyen bir alan bırakılmamıştır. Uyarılan ve hayırlı işler yapmaya çağrılan kimseler, iman ettiğini söyleyen Müslümanlardır. Nitekim bir sonraki ayet bu durumu teyit ediyor.

159: “Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de gurup gurup ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir.”

İman ettikten sonra hayır kazanmaya çabalayan insanlar, dinlerini parça parça etmezler. Kendileri de guruplara ayrılmazlar. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) “ümmetim benden sonra 73 fırkaya ayrılacak, bunun 72 si cehennemlik, biri cennetlik olacak” şeklindeki uydurma olduğu açıkça belli olan hadisine dayanarak birbirleriyle çatışmazlar.

Dinde; tarikatlara, cemaatlere, mezheplere velhasıl guruplara ayrılanların, Peygamber efendimiz ile hiçbir ilişkilerinin olmayacağını, Yüce Yaradan gayet net bir şekilde ifade ediyor. Ayette, guruplara ayrılanların bazısı iyi yolda denilmiyor. Hepsinin de, Hz. Muhammed’in getirdikleri ile bir ilgilerinin olmadığı uyarısı yapılıyor.

Ayete, “Allah, onların yapmakta olduklarını kendilerine haber verecek” denilerek, bir önceki ayetin sonu ile benzer bir bağ kuruluyor. Dolayısıyla dinde gurup gurup olanların, tıpkı hiç iman etmemişler gibi değerlendirilmeleri ihtimali kuvvetlidir.

Bu sıkıntılı durumdan nasıl kurtulacağımızın yolunu yine Yüce Yaradan gösteriyor.

Bakara Suresi 54: “Hani bir zamanlar Musa kavmine dedi ki; Ey kavmim cidden siz o buzağıyı put edinmekle kendi kendinize zulmettiniz, bari gelin Rabbinize tövbe ile dönün de nefislerinizi öldürün (kendinizi düzeltin). Böyle yapmanız Yaratıcı katında sizin için hayırlıdır, böylece tövbenizi kabul buyurdu. Gerçekten de o tövbeleri çok kabul edendir ve merhametlidir.”

Ayette ifade edilen ‘buzağı şeklindeki put’ ibaresinden maksat, Allah dışında itibar edilenlerdir, herhangi bir nesnedir. Yani Yüce Yaradan dışında her şey nesnedir. Her şey yaratılmıştır.

Allah, tövbe ettikten sonra veya doğrudan, iman edip korunanları da müjdeliyor.

Bakara Suresi 103: “Şayet onlar iman edip de korunmuş olsalardı, elbette Allah tarafından verilecek mükâfat çok hayırlı olacaktı. Keşke bunu bilselerdi.” Korunmaktan maksadın ne olduğu başka birçok ayette açıklanıyor. Korunmak kısaca, Allah’ın emir ve yasaklarına uymaktır. Yani hayır kazanmaktır.

Allah’ım, bizlerin, imanında hayır kazanmış kullarından olabilmemiz için, tövbelerimizi kabul eyle, kendimizi düzeltebilmemiz için bizlere irade gücü ver.

Senin her şeye gücün yeter.

Bu yazı Cemaat, Dini kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.