HAYATIN İLAHİ BİR ANLAMI OLMAZSA, HER ŞEY MANASIZLAŞIR
Bu sitede (www.ismailhakkikupcu.com.tr) daha önce yayınladığımız bazı makalelerimizde, hayatı ve anlamını sorgulayan felsefecilerden, din bilginlerinden, fikir insanlarından aktarmalar yaptık. Onların hayatla ilgili sorgulamalarından misaller verdik. Bu yazımızda, insanların kendilerine sordukları bazı soruları kısaca irdelemeye çalışacağız.
“Ben daha meşhur olacağım da, ne olacak?”
“Çok zengin olacağım da, sonrasında ne olacak?”
“Başkalarından daha üst makama oturacağım da, ne olacak?”
Yukarıdaki sorular ve daha niceleri, zaman zaman düşünen her insanın aklına takılabilir. Eğer kişi için hayatın ilahi bir anlamı yoksa bu sorulara cevap vermek, çok çetin bir iş olur. Diyelim ki, başkalarından daha meşhur bir yazar veya sanatçı, sporcu vb olduk. Bu bizi tatmin edecek mi? Bizden daha ünlü insanlar olmadığına nasıl inanacağız. Daha meşhur insanların var olduğunu düşündüğümüzde neler hissederiz? Sürekli daha meşhur olmak için uğraş vermek zorunda kalmak nasıl bir duygudur? Kendimizi yarış atı gibi mi hissederiz, yoksa sürekli aynı dairenin etrafında dönen dolap beygiri gibi mi oluruz.
Eğer hayatın ilahi bir anlamı olduğunu kavrarsak, tanındıkça daha çok mütevazi oluruz. Daha az meşhur olmak için gayret sarf ederiz. Meşhur yazar, sanatçı veya sporcu olmanın değil, insanlığa daha faydalı bir insan olmanın gayreti içerisinde oluruz. Biz böyle davrandıkça, farkında olmadan, meşhur olduğumuzu görürüz.
Çok zengin olmak istemenin de sonunda, benzer yol ayrımına çıkarız. Zenginliğin sonunun olmadığını anlarız. Daha zengin olabilmek için, yakın veya uzak çevremizdeki herkesi, ortaklarımızı kandırmaktan ve ezmekten çekinmeyiz. Böyle davrandıkça, her ilave zenginlik bizi esir alır. Ancak bu durumu biz göremeyiz. Görebilmemiz için ya geriye yaslanıp derinden düşünmemiz gerekir ya da bazı olayları birbirine bağlayarak irdelememiz gerekir. Ama biz durumu anladığımızda, genellikle, iş işten geçmiş olur. Çevremizde dostumuzun kalmadığını fark ettiğimizde, hiç kimseye güvenemez hale geliriz. Çevremizdeki her insanı, en yakınımızdakiler dâhil, bizim paramızı yemek için uğraşan düzenbazlar olarak değerlendiririz. Hattâ bizi, az bir paraya satarak, canımıza bile kastedebileceklerini düşünürüz. Sonuçta maddi zenginliğin zirvelerinde olmamıza rağmen, yaşadığımız hayatı kendimize zehir ederiz.
Eğer hayatın ilahi bir anlamı olduğunu kavrarsak, helâl yollardan zenginleşmeye çalışırız. Böyle yaptığımızda, zenginleştikçe cömertleştiğimizi fark ederiz. Zenginliğimizi, ihtiyaç sahibi olan ve hak eden insanlarla paylaşırız. Biz paylaştıkça zenginliğimizin azalmayıp arttığını gözlemleriz. Paylaştığımız insanların mutluluklarının bize yansıdığını görürüz. Biz de mutlu oluruz. Hayatımızın, henüz bu dünyada iken, bir cennet haline geldiğini anlarız. Böylece iki cihan mutluluğunu yakalama imkânına kavuşuruz.
Başkalarından daha üst makamlara gelmeye çalışmanın da, zenginlik konusunda olduğu gibi, sınırı yoktur. Gelinebilecek en güçlü dünyevi makam, yaşadığın devletin en üst görev yeridir. Diyelim ki, öyle bir makama geldik. Bizim geldiğimiz yer, dünyadaki devletlerin içerisinde, sadece birinin yetkisini almaktır. Hâlbuki dünyada bizden büyük devletler vardır. Kiminin askeri gücü, kiminin ekonomik potansiyeli, kiminin insan ve toplum kabiliyeti açısından farklılıklar vardır. Dolayısıyla en güçlü devlet diye bir şey yoktur. Olduğunu varsaysak bile, o devletin karşısında olan diğer bazı devletler ortak hareket ederlerse, yine büyüklük durumu değişir. Sonuçta en güçlü devletin başına gelmiş olmakla bile, en büyük makama gelinmiş olmaz.
Fakat makamlara gelmeyi, halka adaletle hizmet etmek için isteyen bir kimse için ise, mevkilerin bir önemi yoktur. Bulunduğu her mevkide insanlara faydalı olabilir. O, makamları kendisi için kullanmayıp insanlara faydalı oldukça, Yüce Yaradan onun önünü açar. Hiç ummadığı makamlara gelebilir. Hem de her geldiği makam onun için orada kalmanın mücadelesinin verileceği bir yer konumunda olmayacağından, hayatı kendine zehir olmaz. Aksine mutlu ve huzurlu olur.
Allah’ım, bizlere Seni daha iyi anlayabilmek için ilim ve hikmet ver. Bizlere Senin yolunda harcanmak üzere mülk ve saltanat ver.
Bizlere, Senin sevgine mazhar olarak gözlerini kapamayı nasip eyle.
Senin her şeye gücün yeter.