HATADA ISRAR EDENLERİN CEZASI

HENDEK SAVAŞI VE KURAYZAOĞULLARI

 

Kurayzaoğulları, Medine’nin güneyinde yaşayan bir Yahudi kabilesi idi. Hz. Muhammed ile aralarında anlaşma imzalamışlar ve Medine’deki insanlarla ticaret ve görüşmelerini sürdürüyorlardı. Bilhassa Medine’deki ilk Müslüman olan iki kabileden biri olan Evs kabilesi ile eskiden beri sıkı bir işbirlikleri vardı.

Mekkeliler, Medine’deki Müslümanlar üzerine o dönemin en büyük ordusunu oluşturarak harekete geçtiler (627). Mekkeli Kureyşlilerle birlik hareket eden Nadiroğullarının reisi Huvey, Kurayzaoğullarının reisi Kab bin Esad’ı taraflarına çekmek istedi. Kab, görüşmeyi kabul etmedi. Hucey’in ısrarları sonunda Kab, pes etti.

Hz. Muhammed ile anlaşmasını bozdu. Fakat kendi kabilesinden reislerinin bu kararına itiraz edildi. Ancak sonunda Kurayzaoğulları, Kureyşlilerle birlik oldu.

Hâlbuki Nadiroğulları ve reisleri Huvey, Uhud Savaşındaki ihanetlerine rağmen, Müslümanlar, bütün kabilesi ve servetleriyle birlikte affedilerek, başka bir bölgeye gitmelerine izin vermişti.

Hendek Savaşı çok zorlu geçti. Kureyşliler Müslümanlara hiçbir şey yapamadan yenilmiş halde geri döndüler. Hz. Peygamber, günlerdir doğru dürüst uyumayan sahabesine evlerine giderek dinlenme izni verdi.

Henüz insanlar rahatlayarak evlerine gitmiş iken Cebrail gelerek Hz. Muhammed’den Kurayzaoğulları üzerine derhal yürümesini istedi. Hz. Peygamber, hemen durumu Müslümanlara bildirdi. Acele hareket edilmesini, yanlarına zırh ve bazı silahların dışında ağır şeyler almamalarını istedi. Hattâ Kurayzaoğulları arazisine gelene kadar namaz vakti gelse bile kılmamalarını tembih ett.

Kurayzaoğulları fazla dayanamadı, teslim oldu. Bu kabile ile geçmişten beri ticaret yapan Evs kabilesinden ileri gelen Sahabeler, Hz. Muhammed’e gelerek, Kurayzaoğullarına da daha öncekilere yaptığı gibi, alicenap davranmasını ve affetmesini rica ettiler.

Hz. Peygamber, “kararı sizden birinizin vermesini ister misiniz?” diye sorunca, kendilerinden birinin geçmiş ilişkilerin hatırını sayacağını düşünerek, kabul ettiler. Hz. Muhammed, Sad bin Muaz’ı seçti. Sad, kabilelerin ileri gelenleriyle tek tek görüşerek, kararını onaylayıp onaylamayacaklarını sordu. Tasdik edecekleri cevabını aldı. Aynı soruyu Hz. Peygamber’e de sordu ve aynı cevabı aldı.

İbn Muaz, erkeklerin öldürülmelerine, kadın ve çocukların savaş esiri kabul edilmesine hükmetti. Kararı iki gün içerisinde Hz. Muhammed onayladı ve uygulandı.

Geçmiş uygulamalardan tam tersi bir durum olan bu olay karşısında acaba Yüce Yaradan ne söyledi.

Azhab Suresi 26: “Hem kitap ehlinden onlara (düşmanlara) arka çıkanları kalplerine korku düşürerek, kulelerinden indirdi. Bir kısmını öldürüyorsunuz, bir kısmını da esir alıyorsunuz.”

Azhab Suresi 27: “Onların arazilerini ve mallarını ve yurtlarını size miras kıldı, bir de bir yer ki daha henüz ona ayak basmadınız. Allah her şeye kadirdir.”

Tahminimiz o ki, Yüce Yaradan, olayların bardağı taşıran son damla olduğunu düşündü ve daha önce, Hz. Muhammed’e onları affetmelerini emrederken (Maide 13), şimdi aynı kişilere yapılan azabı, yani en şiddetli cezalandırmayı, uygun gördü.

Hâlbuki Kurayzaoğulları, kendileri isteyerek ihanet etmemişler, soydaşları Nadiroğulları tarafından zorlanmışlardı. Hatta kabilenin bir kısmı ihanet kararına karşı çıkmıştı. Kalelerinin kuşatılması sonunda da, kendileri teslim olmuşlardı.

Bütün bunlara rağmen tövbe edip, hatalarını derhal düzeltenlere, Yüce Yaradan’ın merhameti geniştir. Maide 34: “Ancak elinize geçirmezden evvel tövbe edenleri olursa, biliniz ki Allah çok bağışlayıcı çok merhamet edicidir.”

Bardağı taşıran son damlayı, ancak Yüce Yaradan bilir.

Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.