FİTNE (NİFAK), SADECE ZALİMLERİ ETKİLEMEZ
Fitnenin sözlük anlamı, kargaşa ve karışıklıktır. Fitne sokmanın anlamı, ara bozmaktır. Nifak sokmanın anlamı da, ara bozmaktır. Bu sebeple, yazımızın konusunu da dikkate alarak ikisini bir anlamda kullandık.
Fitne konusundaki bazı ayetleri, daha önce yayınladığımız “Fitne Üzerine” başlıklı yazımızda ele almıştık. İlgili makalemizin bir paragrafı, aynen şöyle idi:
“Fakat Kur’an’ın diğer anlatımlarına bakıldığında, makam ve mevki sahibi olanlara daha fazla sorumluluk yüklendiğini görmekteyiz. Bu hususta “İslâm’da Devlet Yönetimi ve Siyaset” başlıklı yazımızda fikirlerimizi ifade ettik. Ayrıca yine bu sitede yayınladığımız “Yöneticilik, kibirlenme yeri değil, kendinden başkalarının da sorumluluğunu yüklenme yeridir” başlıklı yazımızda da konu hakkında bilgi verdik Hattâ “Yöneticiler Geçici, Milletler Kalıcıdır” başlıklı yazımızda da, yanlış içerisinde olan yöneticileri uyaracak şekilde düşüncelerimizi serdettik.”
Bu yazımızda, konuyu bir başka açıdan irdelemeye çalışacağız. İrdelememizde, yine Kur’an’ın rehberliğine baş vuracağız.
8 Enfal Suresi 25: “Ve öyle bir fitneden sakının ki, içinizden yalnızca zulüm yapanlara dokunmakla kalmaz. Ve bilin ki, Allah’ın cezası şiddetlidir.”
Surenin bir önceki ayeti, iman edenlere seslenmektedir. Fakat bilindiği gibi, fitneye maruz kalmak konusu, genel olarak, bütün insanları kapsar. Bu sebeple, ayetin hitap ettiği kitlenin, bütün insanlar olduğunu düşünmemiz yanlış olmaz.
Ayet, “öyle bir fitneden sakının ki” demekle, fitneleri de sınıflandırmaktadır. Bu sınıflandırmanın, fitnenin etki alanının genişliğiyle ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Anlaşılan o ki, fitnenin etki alanı genişledikçe, zarar verdiği insanların sayısı artmaktadır.
Bazı fitneler, sadece fitneyi çıkaranlara zarar vermekte iken, bazı fitneler, belki de bütün topluma zarar vermektedirler. Tevbe Suresi 47inci ayet, fitne çıkaranları, zalimler olarak nitelemektedir. Eğer, fitne çıkardığı için zalim olarak nitelenen şahıs, bir ülkenin en üst yöneticisi ise, zararı ülkede yaşayanlar da görürler. Demek ki, üst seviyedeki idarecilerin oluşturduğu bazı fitneler, yalnızca kendilerine dokunmamaktadır.
O halde, böyle bir fitneyi engellemeye çalışmak, ülkedeki bütün insanların görevi olarak görülebilir. Fakat bilindiği gibi, teşkilatsız insanlar, kendi günlük dertlerinin dışına çıkarak, böyle bir görevi yerine getirmeye çalışsalar bile, başarılı olamazlar. Bu nedenle, asıl sorumluluk, halkın önderi durumundaki insanlarındır. Halkın önderleri arasında da, bulundukları mevkilere seçimle gelmiş olanlar, öncelikle yükümlüdürler. Çünkü bunlar, halktan yetki alırlarken, böyle konular için sözler verdiklerinden dolayı seçilmişlerdir.
Halktan yetki alarak seçimle gelmiş olan bu insanlar, yükümlülüklerini yerine getirmezlerse, sorumluluk, “durumdan vazife çıkarması” gereken insanlara geçer. Eğer bir ülkede, “durumdan vazife çıkaracak” kapasiteli insanlar yoksa veya mevcut olmalarına rağmen organize olamıyorlarsa, o ülkenin başına her türlü musibetin gelmesi normal karşılanmalıdır.
Günümüzde, dünyamız küreselleşerek, adeta büyük bir köy halini almıştır. Bir köyde meydana gelen bir vaka, kısa sürede bütün köyde duyulur. Olayın şiddetine göre de köyü etkiler. Bazı olaylar, köyün genelini tesiri altına alır. Eğer olay, sevinçli bir konuda olursa, etkisi sınırlı olur. Fakat fitne ve nifak şeklinde olursa, daha hızlı yayılır. Tesir alanı da daha geniş olur.
Dolayısıyla, çıkarılan fitne bütün dünyayı etkileyecek konumdaysa, sorumluluk bütün dünyanın insanlarına aittir. Dünyadaki bütün insanların tepki göstermeleri kargaşa yaratır. Bu sebeple, fitneyi önleme görevi yine dünyanın bütün üst yöneticilerine aittir. Ancak yöneticiler, sorumluluklarını yerine getirirlerken çok dikkatli olmalıdırlar.
Fitneyi bertaraf etmeye çalışalım derlerken, “yangına körükle giderlerse”, kendileri de zalim durumuna düşerler. Çünkü onlar, daha büyük bir fitne çıkarmış olurlar. Böylece onlar da, önlenmesi gereken zalimler güruhuna eklenirler. Üst yöneticiler bu duruma düşerlerse, o zaman yükümlülük yine, “durumdan vazife çıkarması gereken” insanlara düşer.
Eğer, bütün dünyayı etkileyecek bir fitne oluştuğunda, yetkililer, yeterince hızlı ve adil davranırlarsa, olaydan sadece zalimler etkilenirler. Yeterince hızlı olurlar, fakat adil olamazlarsa, fitne toplumu etkilemeye devam eder. Zarar görenler artar. Sonunda, kendileri de zarar görenler kervanına katılırlar. Böyle bir sonuç, hiç kimseye fayda getirmez. Tıpkı, küpün içerisine kafasını sokup çıkaramayan ineğin kafasını çıkarmak için, önce ineğin kafasını kesen, yine çıkaramayınca küpü kıran insanların durumuna düşülür.
Fitneyi engellemeye çalışmazsak ve engelleyemezsek, Enfal Suresi 25inci ayetin sonundaki ifade geçerlidir: “Bilin ki, Allah’ın cezası şiddetlidir.”
Allah’ım, Sana inanıyor ve Sana güveniyoruz. Bizleri, fitnecilere karşı muvaffak eyle, adaletten ayrılmamamız için, bizlere irade gücü ver.