DÜNYA ZENGİNLEŞTİKÇE, UFKUMUZ DARALIYOR

DÜNYA ZENGİNLEŞTİKÇE, UFKUMUZ DARALIYOR

 

Yazımızın başlığı bize aittir. Ancak biz bu sonuca, Japon asıllı Amerikalı Yoshihiro Francis Fukuyama’nın, insanlık ile ilgili olarak aktardıklarından ulaştık. Fukuyama’ya göre, çağımızda ne sanat var, ne de felsefe.

Yazar böylesine sert bir yargıyı ifade ederken, belki, insanlara konuyu dolaylı şekilde anlatınca, yeterince algılanamadığını düşünmüştür. Veya sanat ve felsefe yaptıklarını düşünen insanların, bu çalışmalarını, maddi menfaatleri doğrultusunda kullandıklarını gözlemlediği için, gerçekten bu kanaatte olabilir.

Çünkü insanların, birbirlerine ve çevrelerine yaklaşımlarında ekonomik veriler ön plana çıkmaktadır. Dünyamız küreselleştikçe, ilişkilere ekonomik veriler bağlamında bakanların sayıları, hızla artıyor.

İnsanlara ve çevremize, ekonomik verilerle bakınca, onların gerçek değerlerini sorgulamıyoruz. Onların, bize ne kazandıracaklarını gözlemlemeye çalışıyoruz. Çevremizdeki insanlarla, olaylarla ve hattâ eşyalarla ilişkilerimize, bize kazandıracaklarına veya kaybettirebileceklerine göre yön veriyoruz.

Anlayış böyle olunca, zenginler zenginlerle irtibat kurmaya çalışıyor. Fakirlere de, genellikle, kendileri gibi garibanlarla ilişki kurmaktan başka bir yol kalmıyor. Elbette bütün fakirler, kendileri gibi yoksul olanlarla irtibat kurmuyor. Bazı fakirler, zenginlerin dalkavukluğunu yaparak biraz zenginleşmek istiyorlar.

Bu davranışların sonucunda, zenginlerle fakirler arasındaki maddi fark, giderek açılıyor. Bütün insanlık, bu farkın hızla açıldığını görüyor. Bu gidişatın, dünyanın temeline konulmuş bir dinamit olduğunu hissediyor veya biliyor. Ama buna rağmen, çözüm üretilemiyor. Bu yanlışlığı, çözüm üreterek düzeltecekler, zenginlerdir. Ama onlardan ses çıkmıyor. İnsanlıktaki ve zenginlerdeki bu basiret bağlanması, ufuk daralması değilse, başka nasıl açıklayacağız.

İnsanlıktaki bu ufuk daralması, sadece, zengin-fakir arasındaki farkın başımıza açacağı çok ciddi sorunları görmemezlikten gelmemizle sınırlı değil. Başka alanlarda da kendini gösteriyor. Bilindiği gibi, hiçbir insan, kendisine karşı adaletsiz davranılmasına, haksızlık yapılmasına gönülden razı olmaz. Hepimiz, böyle bir durumla karşılaştığımızda tepki veririz. Kimimiz belirgin bir şekilde, kimimiz ise içimizden karşı çıkarız.

Adaletsizlik, maalesef, dünyamızın en önemli sorunlarındandır. Hem bir ülkenin içerisinde vatandaşlar nezdinde, hem de devletlerarasında adaletsiz davranışlar hüküm sürmektedir. İnsanlar olarak, bu adaletsizlikleri yaşıyoruz ve görüyoruz. Ama görmemiş gibi davranıyoruz.

Kendimize yapılan adaletsizliğe itiraz ediyoruz veya söyleniyoruz. Fakat aynı adaletsizliği başkalarına yapmaktan hicap duymuyoruz. Bu çifte standartlı durum, bilhassa zenginler için daha çok geçerlidir. Ülkelerin siyasi yöneticilerin vaziyeti ise, bu açıdan bakılınca çok daha kötüdür. Onların çoğunluğu, her türlü adaletsizliği yapıyorlar, fakat halka anlatırken, en adil insan oldukları yalanını söylüyorlar. Bu yalanlarına halkı inandıran siyasiler de, günümüzün en başarıları yöneticileri olarak değerlendiriliyorlar.

İnsanlığın, adaletsizliğe karşı ilgisizliği, ufuk daralması değil midir?

Zenginlerdeki bu aymazlık, fakirlerdeki bu güçsüzlük, sorunlarımızın kartopu gibi büyümesine sebep oluyor. Bu durumda, insanlığın içine düştüğü bu ufuk daralmasını, orta hallilerin yani orta sınıfın toparlaması umuluyor. Fakat onların da çoğunluğunun, geleceğe bakışını, “Tüketici Güven Endeksi” belirliyor. Onlar da kararlarını bu endeksteki değişime göre veriyorlar.

Siyasetçilerin çoğunun durumları hakkındaki düşüncemizi, biraz yukarıda ifade ettik. Ülkelerin geneline baktığımızda, siyasi partilerin aralarındaki farkın giderek azaldığını görüyoruz. Yukarıda bahsettiğimiz gibi, siyasilerin, bizleri etkilemek için yaptıkları duygusal veya yalana dayalı söylemlerini hesaba katmadan konuyu irdelersek, hepsinin gözlerini, ekonomik verilere diktiklerini görürüz.

Siyasilerimizin söylemlerinde ortak olan hususlar vardır. Bunlar; faiz, döviz (ABD hariç), vergiler ve ücretler gibi konulardır. Bunlar hakkında fikir beyan etmeyen siyasi parti olmaz. Bu konularla ilgili olarak söylenenleri ve uygulananları dikkatlice incelersek, partilerin söylemleri arasındaki farkın yüzde beş-on arası olduğunu görürüz. Siyasi partiler arasındaki bu görüş benzerliği, ufuk daralması değilse nedir?

İnsanlar arasında yaygınlaşan bir başka yanlış algılama daha var. Eğer, bir insan çok para kazanıyorsa, onun çok kapasiteli ve ufku geniş bir insan olduğuna inanılıyor. Böyle olunca da, onun değerli bir iş yaptığı düşünülüyor. İşin kötü tarafı, zengin kişi, kendi konumunun böyle olduğuna kalpten inanıyor.

Zenginlerdeki bu kibirli inanç, insanlardaki bu anlayış oldukça, ufkumuz yalnızca daralmakla kalmıyor, kararıyor.

Bu yazı Sosyal, YAŞAM kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.