BU DÜNYADA KİRACI İSEK, VARLIKLARIMIZ DA BİZE KİRALANMIŞ DEMEKTİR
İnsanlığın var oluşundan beri, yaşamış her canlı mutlaka ölmüştür. Allah’ın peygamberleri dâhil, her insan yaşamını yitirmiştir. Zaten bu gerçek Kur’an ayetlerinde Ali İmran Suresi 185’te de net bir şekilde ifade edilmiştir.
“Her canlı ölümü tadacaktır. Kıyamet günü ecirleriniz size eksiksiz olarak verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı zevkten başka bir şey değildir.”
Ölen hiçbir insan yanında sahip olduklarını götürememiştir. İki bin yıl öncesine kadar, bazı zenginler varlıklarının çok küçük bir kısmını mezarlarına koyulmasını vasiyet ediyorlardı. Fakat, onların mezarlarına koydurdukları metal parçalar, daha sonra onları mezardan çıkaranlar tarafından sahipleniyordu. Yani yanında bir şey götüren kimse yoktu.
Severek giydiğimiz bir gömleği, hattâ bir çorabı bile yanımızda götüremiyoruz. Bırakın sahip olduğumuzu düşündüğümüz mallarımızdan çok az bir parçasını götürmeyi, aldığımız nefesi bile yanımızda götüremiyoruz.
Varlıklarımızı götürebilsek, bize faydası olur mu dersiniz? Bu hususta hiçbir insan net bir şey söyleyemeyeceğine göre, Kur’an’a yani Yüce Yaradan’ın sözlerine bakalım. Kur’an’da bu konuda çok sayıda ayet vardır. Biz buraya en kısa ifadelerle verilenleri alacağız. Aşağıdaki ayetler Hakka Suresine aittir. Kıyamet günü diriltilerek, hesaba çekilenlerin durumunu anlatır. 25’ten önceki ayetler, dünyada iken güzel işler yapanların Cennete gönderilişini tasvir eder.
- Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: “Keşke kitabım verilmeseydi de,
- Hesabımın ne olduğunu bilmeseydim,
- Ne olurdu o ölüm, iş bitirici olsaydı.
- Malım bana hiç fayda vermedi.
- Gücüm de benden yok olup gitti.”
Demek ki, malımız bize hiç fayda etmiyor. Ayrıca gücümüz de yok olup gidiyor. Durum böyle olunca, “keşke ölümden sonra hayat olmasaydı” diye hayıflanılıyor.
Benzer bir durum, bir şeyi kiralayanlar için de geçerlidir. Kiraladıklarını hor kullanan kiracılar da, kiralama süreleri bittiğinde, “keşke arada bir sözleşme olmasaydı, bizden hesap sorulmasaydı” diye hayıflanırlar.
Herhangi bir gayrimenkulü kiraladığımızı düşünelim. Kira süremiz bittiğinde, götürebildiğimiz şeyler, kiralama süresindeki tavır ve davranışlarımızın yansımalarıdır. Mal sahibine göre iyi bir kiracı isek, bizim maddeten bazı eksiklerimizi dikkate almayıp affedebilir. Kötü bir kiracı isek, bize kök söktürür.
İşte biz de, bu dünya hayatında kiracıyız. Hayatımız bize kiralık. Sözleşmenin süresini biz bilmiyoruz. Süre her an bitebilir. Hayatımız kiralık olduğuna göre, sahip olduğumuzu düşündüğümüz her varlığımız da bize kiralık demektir. Hayatımızın kira süresi bitince, kiraladığımız hiçbir varlığı, yanımızda götüremiyoruz. Sevdiklerimiz bizden önce ölürse, üzülmenin ötesinde bir şey yapamıyoruz. Onlar için ancak, gücümüz ölçüsünde bazı hayır ve hasenatlar yapabiliyoruz. Çünkü ne kadar istesek de, elimizden başka bir şey gelmiyor. Biz onlardan önce ölürsek, onları bu dünyada bizsiz bırakıyoruz. Belki de, bize ihtiyaçları oldukları bir dönemde bizim desteğimizden mahrum bırakıyoruz.
O halde, bu dünyadaki hayatımızın kiralık olduğunu unutmayalım. Hayatımızda kullandığımız nefesimiz dahil, her şeyin de bize kiralanmış olduğunu bilelim. İyi kiracı olarak anılabilmek için, kiraladığımız yani sahibi olduğunu zannettiğimiz varlıklarımıza titiz davranalım. Sevdiklerimiz, mallarımız dâhil, bütün bunları bize kiralayan Yüce Yaradan’ın isteklerini gözden kaçırmayalım. Hep aklımızda tutalım. Çünkü Allah’ın isteklerinin hepsi, bizim iyiliğimiz içindir. Hem bu dünya, hem de ahiret hayatındaki iyiliğimiz içindir.