ALLAH’IN VERDİĞİ İTAAT ETMEME HÜRRİYETİ

ALLAH, İNSANA, İTAAT ETMEME HÜRRİYETİ VE GÜCÜ DE VERMİŞTİR

 

Bütün semavi dinlerin ortak anlatımlarından birisi, Yüce Yaradan’ın insanlara seçme hürriyeti verdiğidir. Bir insanın yapabileceği en net seçim, bir şeyi kabul etmesi veya reddetmesidir. Kabul etmek, aynı zamanda o şeye inanmaktır. Rddetmek de, aynı zamanda o şeyi inkâr etmektir.

18 Kehf Suresi 29: “Ve de ki: O hak Rabbimizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin…”

Allah’ın sözü olan bu ayetten çok net anlaşılacağı gibi, insan kabul etmekte veya reddetmekte serbesttir. Dilerse Yüce Yaradan’ı bile reddedebilme hakkına sahiptir.

Bilindiği gibi, günlük yaşamımızda bile, yaptığımız her seçimin bir karşılığı vardır. O halde bizim, Allah’ı kabul etme veya reddetmemizin de bir karşılığı olacaktır. Yüce Yaradan, Kendisini inkâr etmemiz durumunda, bu karşılığın ne olacağını aynı ayetin devamında şöyle ifade etmektedir: “Çünkü Biz, zalimler için öyle bir ateş hazırlamışız ki, duvarları, çepeçevre onları içine alacaktır. Eğer feryat edip yardım isteseler, erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su ile cevap verilir. O ne kötü bir içecek ve ne kötü bir dayanma yeri!”

Allah, ayetinde yaptığı bazı tasvirlerle, Kendisini inkâr edenleri ahiret hayatında cezalandıracağını beyan etmektedir.

İnkâr ettiğimiz takdirde ceza çekeceksek, acaba biz de karşı tarafa az da olsa zarar verebilirmiyiz? Yani, biz Yüce Yaradan’ı inkâr edince, Ona bir zararımız dokunabilr mi? Bu konuda Kur’an şöyle diyor.

3 Ali İmran Suresi 131: Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Sizden önce kendilerine kitap verilenlere de, size de “Allah’a karşı gelmekten sakının” diye tavsiye ettik. Eğer inkâr ederseniz, (bilin ki) göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Allah, zengindir,  övülmeye layıktır.

Aynı surenin bir başka ayetinde, yine benzer şeyden bahseder. Aşağıda verdiğimiz bu ayette, öncekine ilave bir husus vardır. O da, Allah’ı kabul etmemizin, sadece kendi iyiliğimiz için olduğu hususudur.

3 Ali İmran 170: “Ey insanlar! Peygamber size Rabbinizden hakkı (gerçeği) getirdi. O halde, kendi iyiliğiniz için iman edin. Eğer inkâr ederseniz bilin ki, göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”

Ayetlerden anlaşılacağı gibi, Yüce Yaradan’ı, kendi iyiliğimiz için kabul ederek iman etmeliyiz. Onu kabul etmeyerek inkâr edersek, Allah’a hiçbir zararımız olmaz. Sadece kendimize zararımız olur.

Peki, bize Kendisini reddetme hürriyeti veren Allah, bu fikrimizi icra edebilmemiz için gerekli gücü de vermiş midir?

11 Hud Suresi 15: “Her kim dünya hayatını ve güzelliklerini isterse biz onlara amellerinin karşılığını orada tamamen öderiz. Bu hususta kendilerine bir densizlik yapılmaz.”

Ayetten anlaşıldığına göre, Allah’ı inkâr ederek, sadece dünya nimetlerini isteyenlere, diledikleri verilmektedir. Yani dünya nimetlerinden faydalanabilmeleri için gerekli güç ile desteklenmektedirler. Hattâ dünyadaki güzelliklere ulaşmak için, gerekli amelleri, kendilerine Allah’ın verdiği kuvvet sayesinde işleyenlere, bu amellerinin karşılığı tastamam verilmektedir.

Dolayısıyla Yüce Yaradan, insanlara, hem Kendisini inkâr etme hürriyeti vermektedir, hem de bu özgürlüğü ifa edecek güç vermektedir.

Ancak bu güç, bütün ömrümüz için geçerli olmayabilir:

30 Rum Suresi 54: “Allah, sizi güçsüz olarak yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından bir güç veren, sonra gücün ardından bir güçsüzlük ve yaşlılık verendir. O, dilediğini yaratır. O, hakkıyla bilendir, hakkıyla kudret sahibidir.”

Yine Yüce Yaradan’ın bize verdiği zaman, bizim lehimize olmayabilir:

3 Ali İmran 178: “İnkâr edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin, sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz, onlara ancak günahları artsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.”

Demek ki, inkâr edenlere verilen süre, aslında onların aleyhine. Böyleleri için dünyada geçirdikleri her an, onların günahlarını artıyor. Günahlar arttıkça da, ceza olarak verilecek azap daha bir alçaltıcı oluyor. Bu durum Fatır Suresi 39uncu ayette de, net bir şekilde ifade ediliyor.

İnkâr edenlerden bazıları, kendilerinde itaat etme veya etmeme hürriyeti, ve gücü olmadığını, bazı güç ve mevki sahibi insanlar tarafından zorlandıklarını iddia ederler. Böylece, kendilerini temize çıkararak, işlenen suçların günahını, kendilerinden daha güçlü olan diğer insanlara yüklenmesini isterler. Kur’an bu hususta çok açık bir şekilde açıklamalar yapmıştır. Daha önceki bazı yazılarımızda, bu konularla ilgili ayetlerden örnekler verdik. Müminun 47inci ayet ve devamı, zayıf olanların ahirete vardıklarında, güçlüleri suçlamasının işe yaramayacağını beyan etmektedir.

Doğrudan bu makalemizin konusuyla ilgili bir ayet şöyledir:

39 Zumer Suresi 7. “Eğer inkâr ederseniz, şüphesiz ki Allah sizin iman etmenize muhtaç değildir. Ama kullarının inkâr etmesine razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizin için buna razı olur. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O da size yaptıklarınızı haber verir. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir.”

Demek ki Yüce Yaradan, bizim Kendisini inkâr etmemize razı değil. Suçu başkasına yüklememizin de mümkün olmayacağını, “hiçbir günahkâr, başka bir günahkârın yükünü yüklenmez” diyerek net bir şekilde beyan ediyor.

Bu sebeple, Yüce Yaradan’ın bize verdiği ve nasıl kullanacağımız bize bağlı olan, itaat etme veya etmeme hürriyeti ile, bir şeyler ortaya koyma gücünü, inşallah, Allah’ın öğütleri doğrultusunda kullanalım. Çevremizdeki insanlara da, bu hususta yardımcı olalım. Onların, inkâr edenlerin değil, şükredenlerin içerisine girmelerine vesile olmaya gayret edelim.

Allah’ım, insanların, Senin onlara verdiğin seçme hürriyetini ve seçtiklerini ifa etme gücünü, Senin öğütlerin doğrultusunda kullanabilmeleri için, onlara irade gücü ver.

Senin her şeye gücün yeter.

Bu yazı KUR'AN ÜZERİNE kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.