ALLAH’IN DESTEĞİ, KULUN MÜCADELESİNE BAĞLIDIR

ALLAH’IN DESTEĞİ, KULUN MÜCADELESİNE BAĞLIDIR

 

Aslında bu konu ile bağlantılı birçok olayı hemen her insan yaşamıştır. Biz de bu konunun bazı yönleriyle ilgili olarak, daha önceki yazılarımızda fikirlerimizi belirtmiştik. Bu yazımızda, mümin olarak vasıflandırılan insanlardan bazılarının, düşmanlarına karşı yapacakları her mücadelelerindeki bazı tavırlarıyla ilgili olacak.

Bazen, nefsimizin etkisinde kaldığımızdan, Allah’a inanıyoruz diye, Yüce Yaradan’ın, bizi her zaman ve her şartta desteklemesini istiyoruz. Hayal ettiğimiz destek bazen geliyor, bazen gelmiyor. Desteklendiğimizde başarıya ulaşıyoruz. Biz muvaffak oldukça, başarımızın asıl sebebin Allah’ın bize olan desteği olduğunu unutuyoruz. Kendimiz başarmış gibi düşünüyoruz. Kendimizle gururlanıyoruz. Destek gelmediğinde, kendimize dönüp bakmıyoruz. Kabahati, hemen Yüce Yaradan’a atıyoruz. Bizi desteklemediği için, “Allah’a inandığımızı yani Müslüman olduğumuzu söylüyoruz, ama bize destek niye verilmiyor” diyerek nazlanıyoruz veya tafra yapıyoruz.

Yüce Yaradan, bu hususta da bize Kur’an ile yol gösteriyor.

49 Hucurat Suresi 17: Müslüman olmalarını bir lütufta bulunmuş gibi sana hatırlatıyorlar. De ki: “Müslüman olmanızı bir lütuf gibi bana hatırlatıp durmayın. Tam tersine, eğer doğru kimselerseniz sizi imana erdirmesinden dolayı Allah size lütufta bulunmuş oluyor.”

Ayetteki “eğer doğru kimselerseniz” sözü, bizlere çok şey anlatıyor. Gerçekten doğru olan bir kimse, kendisinin imana erdirilmesinin, Yüce Yaradan’ın bir lütfu olduğunu anlar. Kalbinde hastalık bulunan, yani sadece diliyle iman eden bir kişi, tam tersini düşünebilir. Kendisinin Allah’a inanmasını, kendisinin Yüce Yaradan’a verdiği bir lütuf gibi görebilir.

Allah’ın yardımıyla ilgili olarak, örnek alınabilecek en bilinen ve Kur’an’da da anlatılan olaylar, Bedir ve Uhud Savaşları sırasında yaşananlardır. Bilindiği gibi, Müslümanlar ile müşrikler arasındaki ilk savaş, Bedir Harbidir. Bu savaşta Müslümanlar, kendilerinden üç kat fazla ve yaklaşık bin kişi olan rakiplerini yenmişlerdir. Böylece büyük bir nam kazanmışlardır. Bu savaştan sonra inen Kur’an ayetlerinde Allah, Müslümanlara nasıl yardım ettiğini anlatır.

8 Enfal Suresi 17: “Sonra onları siz öldürmediniz, lâkin Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, lâkin Allah attı. Bu da müminlere güzel bir imtihan geçirtmek içindi. Allah işitendir, bilendir.”

18: “Gördünüz ya, Allah, kâfirlerin kurduğu tuzağı işte böyle boşa çıkarır”

Sonraki ayet ise, Allah’ın yardımının şartlarını ifade eden bir uyarıdır.

19: “Fetih istiyorsanız, işte size fetih gelmiştir, eğer aşırı gitmez de son verirseniz, hakkınızda daha hayırlıdır. Yok, eğer dönerseniz, biz de döneriz. O vakit askeriniz çok da olsa size hiç bir şekilde fayda vermez. İyi biliniz ki, Allah müminlerle beraberdir.”

Bedir Savaşındaki yenilgiyi hazmedemeyen Mekkeli müşrikler, bu defa üç bin kişilik bir ordu toplarlar. Hz. Muhammed (s.a.v.), durumu sahabeleriyle istişare eder. Hz. Peygamber ve birçok sahabe, Medine’de kalarak düşmanı şehirde karşılamayı teklif ederler. Fakat Bedir Savaşına katılmayan gençler, dışarıya çıkarak Uhud mevkiinde karşılamayı isterler. Hz. Peygamber’in Medine’de kalınması teklifine rağmen, çoğunluğun kararı dışarı çıkmak olunca, toplanıp Uhud’a giderler. Yola bin kişi çıkarlar. Yolda, Abdullah bin Uvey, Hz. Muhammed’e “çoluk-çocuğun sözünü dinledin, Medine’de kalmalıydık” diye itiraz eder ve üç yüz atlıdan müteşekkil arkadaşlarıyla geri dönerler.

Geriye kalan 700 kişi, hiç duraksamadan 3.000 kişilik düşmana karşı savaşmak için, yola devam ederler. Harbin başlarında Müslümanlar gayretli bir mücadele verirler. Allah’ın yardımı sayesinde düşman bozulur, gerilemeye başlar. Fakat bu arada beklenmedik bir şey olur. Düşmanın arkadan dolaşarak Müslümanları çembere almaması için, bir tepeyi tutmakla Hz. Muhammed tarafından görevlendirilmiş olan 40 Müslüman okçu, ganimetlerin paylaşılmaya başlanacağını düşünürler. Onlara Hz. Peygamberin verdiği “peygamber öldü deseler bile, yerinizi terk etmeyin” emrine rağmen, üç kişiyi bırakarak ganimetten pay almak için alana inerler. Bu durumu fark eden düşmanları arkadan dolaşarak Müslümanları yenerler. Hz. Peygamber yaralanır, hattâ şehit olduğu haberi yayılır. Savaş alanından çekilirler. Daha sonra, düşmanları da alanı terk edince geri gelerek, şehitlerinin naaşlarını alırlar.

Bu olayları, Yüce Yaradan, bize aşağıdaki ayetle aktarır ki, ders alınsın.

3 Ali İmran 152: “Siz Allah’ın izni ile düşmanlarınızı öldürürken, Allah, size olan vaadini yerine getirmiştir. Allah size sevdiğiniz (galibiyeti) gösterdikten sonra zaafa düştünüz. (Peygamber’in verdiği) emir hakkında tartışmaya kalkıştınız ve isyan ettiniz. Kiminiz dünyayı istiyordu, kiminiz ahireti istiyordu. Sonra Allah sizi, denemek için onlardan geri çevirdi ve sizi bağışladı. Allah müminlere karşı çok lütufkârdır.”

Sonraki ayetler de, bu olayla ilgili bilgi vermektedir. İsteyenler bakabilirler. Biz, konumuzla ilgili olarak yukarıda verdiğimiz ayeti yeterli görüyoruz. Çünkü bu ayette Yüce Yaradan, olayı net bir şekilde özetlemiş.

Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, Müslümanlar 1000 kişi ile yola çıkmışlardı. Aralarından üç yüz kişi geri dönünce 700 kadar kaldılar. Gelen düşman 4 katı fazla idi. Ama hiç duraksamadan yola devam ettiler. Yani, ahireti istediler ve kendileri mücadele ederse, Allah’ın kendilerini destekleyeceğine inandılar. Allah’ın da, onların bu inançlı tavırlarına karşılık, onlara yardım etme kararı aldığını ayetten anlıyoruz.

Çünkü ayetin başlangıcında, “Siz Allah’ın izni ile düşmanlarınızı öldürürken, Allah, size olan vaadini yerine getirmiştir” denilmesi, bu durumu anlatmaktadır. Allah, vaadini, Kendi Kendine yapmıştır. Savaşa gidenlere bu yardımı yapacağını söylememiştir.

Fakat Allah’ın yardımı sayesinde düşman bozulunca, ayete göre, Müslümanların bazıları zaafa düşmüşlerdir. Ahireti isteyenlere karşılık kimisi dünyayı istemeye başlamıştır. Bunun üzerine ayete göre, Yüce Yaradan, fikrini değiştirmiştir. Çünkü yukarıda verdiğimiz Enfal Suresi 19uncu ayette, Müslümanları bu konuda uyarmış ve şöyle demişti: “Yok, eğer dönerseniz, biz de döneriz. O vakit askeriniz çok da olsa size hiç bir şekilde fayda vermez.”

Fakat Müslümanların çoğu ahireti isteyerek mücadele ettiği için, onların yenilmelerine müsaade etmesine rağmen, Allah, onları bağışladığını ifade ediyor.

Demek ki, bizler dünya nimetlerinin daha fazlasını elde etme peşinde koşmadan, ahireti gözleyerek mücadele edersek, Yüce Yaradan, bizleri destekliyor. Mücadelemizi, dünyevi kazançlar için yapmaya kalkışırsak, bizlerden desteğini çekiyor. Biz Müslümanız diye destek vermeye devam etmiyor.

Allah, bizleri sürekli imtihan etmekte olduğunu, birçok ayetinde belirtmektedir. Bunlardan bir tanesi olan 29 Ankebut Suresi 2inci ayet şöyle: İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece “İman ettik” demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?

Geçmiş bütün insanlar gibi, ilk Müslümanlar da hep imtihan olmuşlardır. Yukarıda bahsettiğimiz Uhud Savaşından sonra, Hendek Harbinde de denenmişlerdir. Hendek Savaşında müşrikler, o güne kadar yarımadada görülmemiş 10.000 kişilik ordu ile gelmişlerdi. Müslümanlar onları, Medine’nin bir kısmında çevreye kazdıkları bir hendeğin arkasında durarak karşılamışlardı. Fakat gelen düşman çok kalabalık olduğundan, gece gündüz mücadele etmek zorunda kalmışlardı.

Yüce Yaradan, Müslümanların durumlarını şu ayetlerle anlatır:

33 Ahzab Suresi 10: O zaman onlar, hem üstünüzden gelmişlerdi, hem aşağı tarafınızdan ve o vakit gözler kaymış, yürekler gırtlaklara dayanmıştı. Siz Allah’a türlü türlü zanlarda bulunuyordunuz.

11: İşte burada müminler imtihan edilmiş ve şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı.

12: O vakit münafıklar ve kalplerinde bir hastalık bulunanlar: “Allah ve Resulü bize bir aldanıştan başka bir vaat yapmamış.” diyorlardı.

Ayetlerden anlaşıldığına göre, Müslümanlar, müşriklerle savaştıkları için, Allah’ın kendilerini mutlaka destekleyeceğini düşünmüşlerdir. Bedir Harbinde ve Uhud Savaşının başlangıcında olduğu gibi, kendilerinin hemen destekleneceğini ummuşlardır. Ama olmamıştır. Çünkü imtihan vardır. Doğru insanlar ve yalancılar ortaya çıkarılacaktır. Nitekim bu imtihanı kaybedenler olmuştur. Fakat bazı Müslüman savaşçılar, olaya farklı açıdan bakmışlardır. Ahzab 22inci ayette bu durum şöyle anlatılır: ‘Müminler, ahzabı (düşman birliklerini) gördükleri zaman: “İşte bu, Allah’ın ve Resul’ünün bize vaat ettiği şeydir. Allah ve Resulü doğru söyledi.” dediler. Bu onların imanını ve teslimiyetini artırmaktan başka bir şey yapmadı.’

Ayetteki inançla, canla başla ve hiç yüksünmeden mücadeleyi sürdüren Müslümanlar olduğu için, Allah, sonunda şu ayetlerde belirttiği desteğini vermiştir.

Ahzab 9: “Ey iman edenler! Allah’ın üzerinizdeki nimetini anın. Hani size ordular gelmişti de üzerlerine bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular salıvermiştik. Allah ne yaptığınızı görüyordu.”

Aşağıdaki ayetler de, Allah’ın desteğinin, bizim davranışlarımıza göre olacağını vurgulamaktadır.

3 Ali İmran 142: “Yoksa siz, Allah içinizden cihat edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete girivereceğinizi mi sandınız?”

2 Bakara Suresi 214: Yoksa siz, kendinizden önce gelip geçenlerin hali (uğradıkları sıkıntılar) başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluklar, öyle sıkıntılar dokundu ve öyle sarsıldılar ki, hatta peygamber ve beraberinde iman edenler: “Allah’ın yardımı ne zaman?” derlerdi. Bak işte! Gerçekten Allah’ın yardımı yakındır.

Bütün bu ayetlerden anlaşılan o ki, Allah yolunda yaptığımız bir mücadeleye, “nasılsa Yüce Yaradan bizi destekler” kolaycılığıyla girişmeyeceğiz. Mücadeleyi biz başlatacağız, sadece Allah rızası için ve ahiret hayatını gözleyerek, korkmadan sürdüreceğiz. Biz samimiyetle ve böyle mücadele ettikçe, Allah’ın bize olan desteğini göreceğimizi ayetler bize bildiriyor. Zaten, geçmiş hayatımızı bu gözle tekrar incelersek, ayetlerde anlatılanların kendi başımızdan geçtiğini anlarız.

Allah’ım, bizlere, bozgunculara ve hainlere karşı mücadele etme imkânı ver.

Allah’ım, bu mücadeleleri, sadece Senin rızanı kazanmak üzere yapmamız için, bizlere irade gücü ver.

Senin rızanı kazanmak için mücadele ettiğimiz sürece, lütfunla bizlere, yardımcı ol Allah’ım, yardımcı ol Allah’ım, yardımcı ol Allah’ım.

Senin her şeye gücün yeter.

Bu yazı KUR'AN ÜZERİNE, Sosyal kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.