ALLAH’A HESAP VEREBİLMEK

SEMAVİ DİNLER ARASINDAKİ DÜŞMANLIĞIN HESABINI, ALLAH’A NASIL VERECEĞİZ?

 

Yüce Yaradan’ın gönderdiği dinlere inananlar arasında düşmanlık oluşmasının iki temel sebebi var. Birincisi yeni gelen peygamberin getirdiği şeriatla birlikte eskisinin iptal olduğunun düşünülmesidir. İkincisi de, önceki peygamberin getirdiklerine inananların, yeni gelen peygamberi Allah’ın elçisi olarak kabul etmemeleridir.

Bu konudaki gerçekleri daha iyi anlayabilmemiz için, Kur’an’a bakmamız yeterlidir. Yeryüzünde orijinalliği bozulmamış tek kutsal kitap Kur’an’dır.  Kur’an’daki Enam Suresi 92. ayetle: “İşte bu da bizim indirdiğimiz bir kitap! Feyzi ve bereketi dünyayı tutacak, evvelki kitapları bu tasdik etmedikçe, muteber sayılmayacak…..” denilmesinin sebebi, diğer kutsal kitapların tahrif edilmiş olmalarıdır.

Yoksa Allah’ın tekliğine inanarak Allah’tan gelenlere iman edip, güzel işler yapanların korunacağı Kur’an’da sıkça bahsedilmektedir. Fakat kitapları tahrif ederek Üzeyir’i ve Hz. İsa’yı Allah’ın oğlu şeklinde algılayanları da Yüce Yaradan, “kahrolasıcalar, nereden saptırıyorlar” hitabıyla uyarmaktadır.

Kâfirun Suresi 6. Ayette buyrulan “sizin dininiz size, benim dinim bana” sözü sadece Allah’ı tanımayanlar için geçerli değildir. Bütün semavi dinlerin mensupları için de geçerlidir. Zaten Yüce Yaradan, “Allah dileseydi sizleri tek bir ümmet olarak yaratırdı” diyerek bu durumu açıklığa kavuşturmaktadır.

Yüce Yaradan, hem daha öncekilere verdiklerinin tahrif olmasından, hem de insanların kültür ve bilgilerindeki değişikliklerden dolayı yeni bir peygamberi göndermiştir. Eskiler içerisinden Allah’ın tekliğine inanan, Yüce Yaradan’ın bütün peygamberlerini bir gören anlayıştaki insanları da, koruması altına aldığını beyan etmiştir.

Allah, kendisinin tabi olduğu peygamberden sonra gelen peygamberleri kabul etmeyenleri de, ihtirasları sebebiyle böyle davrandıklarını buyurmuştur. Al-i İmran Suresi 19. Ayet: “Allah katında din İslam’dır! O kitap verilenlerin ayrılığa düşmeleri ise, sırf kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki ihtirastandır. Her kim Allah’ın ayetlerini inkâr ederse şüphe yok ki Allah çabuk hesap görendir.”

Demek ki, diğer peygamberleri kabul etmemek, insanların kendi ihtiraslarından kaynaklanıyor.

Semavi dinlere mensup insanlar, diğerlerinin peygamberlerini kabul etmedikleri ve onlar da kendilerinin peygamberini ret ettikleri için, birbirlerini dinsiz olarak niteliyorlar. Nitekim önceki yazılarımızda bahsettiğimiz gibi, Haçlı Seferlerinde her iki taraf da, birbirlerini Allah’ı inkâr eden olarak görmüştür.

Toplumlarda; kâfir, gâvur, gayr-i Yahudi, gayr-i Hıristiyan, gayr-i Müslim gibi kelimeler yanlış algılanmaktadır. Bu tanımlar, diğer peygamberlerin ümmetleri için söylenirse yanlış olur. Çünkü onların içerisinde, gerçek anlamda Allah’ın tekliğine, bütün kitaplarına, bütün peygamberlerine, meleklerine, ahirete inanan insanlar da var.

Kâfir veya gâvur deyimi aslında ateist olanları nitelemek içindir. Yani Yüce Yaradan’ı inkâr edenlere yöneliktir. Budizm gibi öğretilerin mensupları Allah’ı inkâr etmedikçe, ateist kabul edilmezler. Zaten bunların öğretileri ile Yüce Yaradan’ın tavsiyeleri birbiriyle çelişmez.

Maalesef bugüne kadar semavi dinlerin mensupları arasında temeli olmayan çok tartışmalar yapılmıştır. Bu tartışmaların birçoğu, kavgayla sonuçlanmıştır. Bu kavgalardan insanlık madden ve manen çok zarar görmüştür.

Bugün bizim önümüzde bütün açıklığıyla Kur’an varken ve tarihte yapılan hataları görmüşken, hatadan dönmezsek bizim suçumuz daha fazla olur. Bizler de tıpkı kendilerine ayetler okunduğu halde, atalarından gördüğünü savunan insanlar gibi oluruz. Hâlbuki Yüce Yaradan, böyle insanların beyinsiz olduklarını ifade ediyor.

Eğer bizler kendimizi beyni olanlar içerisine katıyorsak, düşünen aklı olanlar kategorisindeyiz diyorsak, atalarımızdan gördüğümüzü devam ettirmemeliyiz. Allah’ın korumasında olan ve her şeyin inceden inceye açıklandığı beyan edilen Kur’an’ı esas almalıyız.

Küreselleşen dünyada hiçbir toplum önderi “benim Kur’an’dan haberim yok. Böyle bir kitap olduğunu bilmiyorum diyemez. Yine küreselleşen dünyada Hz. Muhammed’in (s.a.v.) ümmetinden hiçbir önder, ortada Kur’an dururken, gayr-i Müslim herkesi ateist olarak suçlayamaz.

Eğer böyle yapmaya devam ederse, suçladıklarının dünyasında Kur’an düşmanlığı başlar. Böylece Müslümanım diyen kişi kendi davranışıyla, dünyada Kur’an düşmanlığı oluşturmuş olur. Böyle bir durumun hesabını da hiçbir Müslüman, Allah’a veremez.

Allah’ım, Senin huzuruna yüz akı ile gelebilmemiz için bizlere irade gücü ver, zihin açıklığı ver, ilim ve hikmet ver.

Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.