GERÇEK FAİL ALLAH’TIR, AMA İNSAN DA FAİLDİR
Bu sitede yayınladığımız “Allah Dilemezse Biz Dileyemeyiz” başlıklı yazımızda Allah’ın gerçek fail olduğunu Kur’an’dan örnekler vererek ifade ettik. Ancak insanın da tasarruf hakkının olduğunu, hem Allah’ın hem de insanın, tasarruflarında bağımsız olduklarını yazdık.
İnsan fiillerini yaparken, kullandığı her şey kendine aittir. Kişi fiilini işlerken bedenini, aklını ve iradesini kullanır. Bunlar insanın kudretini ifade eder. Dolayısıyla kullandığı kudreti kendisine aittir. Fakat bu kudret, Allah’ın insana verdiği bir özelliktir. Bu özellikler aynı zamanda kişinin ayrılmaz bir parçasıdır. Yüce Yaradan’ın insana verdiği bu kudret, ilâhi yasalar bütünüdür.
Demek ki insan, Allah’ın kendisine verdiği kudret ölçüsünde fiilini işler. Ama Yüce Yaradan, insana verdiği akıl, ,irade ve vicdanın kullanımında insanı özgür bırakmıştır. Bu hususta daha önce yayınladığımız “Allah insanlara sınırı çizer, sınırlar içerisinde serbest bırakır” ve “İslâm, Özgürlükçü Bir Dindir” başlıklı yazılarımızda Kur’an’dan örnekler vermiştik. Bu sebeple, insanın fiilini oluştururkenki tasarrufu tamamen kendisine aittir.
İnsanın kendi fiilini, kendi kudretiyle oluşturması, bir şeyi “yoktan yaratma” anlamına gelmez. Diğer taraftan “ilâhi kudreti” de sınırlamaz.
Yine bu sitede yayınladığımız, “Allah, planlarının bazılarını, insanların kalplerine müdahale ederek uygular” ve “Allah Müminlere Yardım Eder” başlıklı yazılarımızda, Yüce Yaradan’ın, insanların işledikleri fiillere nasıl müdahale ettiği hususunda Kur’an’dan ayetlerle fikir yürütmüştük. Allah, sevdiği kullarını korumak için, onlara karşı mücadele edenlerin fiillerine müdahale ederek, gerçek failin Kendisi olduğunu bizlere her zaman göstermiştir.
Sevdiği kullarına kimi zaman, melekleri ile yardımcı olur. Onları düşmanlarından korur. Kimi zaman insanların kalplerine bazı düşünceleri indirerek destekler. Dolayısıyla, insanın kendi sahip olduğu, diğer bir deyişle Allah’ın ona verdiği kudret ile fiilini işlemesi, Yüce Yaradan’ın kudretini sınırlamaz.
Diğer taraftan, Allah’ın insana verdiği özgürlük de, ilâhi kudreti sınırlamaz. Yüce Yaradan, insanın özgür iradesiyle işlediği fiillere göre ona karşılık verir. Kendini düzeltenlere, önceki paragrafta belirtildiği şekilde, melekleriyle yardım eder. Onların güzelliklere ulaşabilmesinin önünü açar. Kendini düzeltmeyenlerin de haksız fillerini, yine önceki paragrafta ifade edildiği gibi, engeller. En azından, sevdiği insanlara verebilecekleri zararları engeller. Bu arada dürüst ve masum insanlardan hak ve adaletsizliğe karşı mücadele edenleri de korur. Çoğunu bu dünyada korur. Hepsini ahret hayatında korur.
Bütün bunlar gösteriyor ki, gerçek fail Allah’tır. İnsanın fiilinin sınırını, Yüce Yaradan dilediği gibi çizer. Allah’ın dilemesi de, bizim özgür irademizle yaptığımızın karşılığı şeklinde tecelli eder. Biz haksızlık peşinde koşarsak, Allah, bizi istediği gibi cezalandırır. Bu cezalandırma şahıslar için olduğu gibi, guruplar ve halklar için de geçerlidir. Çünkü guruplar ve halklar da, kendi fiillerini kendileri oluşturmaktadır. Veya onlar adına fiili oluşturanlara karşı elinden gelen mücadeleyi yapmamaktadır. Hattâ bazıları, fiili oluşturan yöneticilere destek vermektedir. Kur’an’da gurupların ve halkların cezalandırılmaları hakkında yeterince örnek vardır.
Allah’ım, bu dünyaya güzel eserler bırakmak isteyenlere, mücadele azmi ver, zihin açıklığı ver, irade gücü ver.
Senin her şeye gücün yeter.