ALLAH KİMLERE HESABI ÇABUK GÖRÜR, KİMLERİ BATAKLIKTA BIRAKIR
(Not: Bu yazı 2014’te yayınlandı, ancak silindiğinden tekrar veriyoruz)
İnsanlar ihtiyaç duyduklarında veya zorda kaldıklarında Yüce Yaradan’dan yardım isterler. Bu destek isteme dualarının çok büyük çoğunluğu, sessiz yapılır. Öyle ki, talepler dil ile söylenmez. Sadece beyinden düşünce olarak geçer.
Her insan, beyninden geçirdiği bu isteklerini Yüce Yaradan’ın duyduğunu düşünür ve inanır. Fakat aynı insan yaptığı aldatmaların, söylediği yalanların Allah tarafından bilineceğini hesaba katmaz.
Yaptığı yanlışları diğer insanların görmemesini, Yüce Yaradan da görmüyormuş gibi algılar. Benzer şekilde, gizli ve açık zalimliklerine diğer insanların ses çıkarmamasını, Allah’ın da ses çıkarmayacağı şeklinde düşünür.
İşte Yüce Yaradan, insanların kötülük yapmaya başladıkları bu anlarda onlara, kendilerini düzeltmeleri için uyarıcı işaretler gönderir. Bu işaretler genellikle yapılan aldatmaların veya aldatma düşüncelerinin hemen arkasından gelir.
Bazen ufak bir kaza, işinde zarara uğrama, sosyal çalışmalarında başarısızlık, küçük çaplı sağlık sorunu, ailesi ve dostları arasında huzursuzluk vb. şekillerde gelişen olayların çoğu aslında, Yüce Yaradan’ın işaretleridir. Bu yönüyle Allah, hesabı çabuk görendir.
Yaşadıkları olayları sorgulayıp, olaylar zincirini birbirine bağlayanlar hatalarını derhal anlarlar. Böylece kendilerini düzeltme fırsatını yakalarlar. Dolayısıyla Allah’ın hesabı çabuk görmesi bu insanların lehine olur. Yüce Yaradan kendini düzeltenlere genel olarak yaptıkları yanlışlar nedeniyle büyük azaplar tattırmaz. Sadece bazılarına -o da sevdiği kullarını denemek için- acılar tattırır ve sıkıntılar yaşatır.
İnsanların çoğu, Yüce Yaradan’ın yaptığı bu uyarıları anlamazlar. Onlar başlarına gelenlere, dünyevi başka sebepler bulmaya, diğer bir deyimle bahane uydurmaya çalışırlar. Böylece yaptıkları yanlışları sürdürürler. Yalanlarının ve aldatmalarının dozlarını giderek artırırlar.
Yüce Yaradan da bu dönemde ikazlarını, dozunu biraz daha artırarak sürdürür. Ama insanlar halen anlamazlar ve yalanlarını alışkanlık haline getirirlerse, artık onlara başka bir yol uygular.
Böyleleri için Allah indinde tek yol kalır. O yol, onların kalplerini mühürlemektir. Onları mal ve evlat çokluğuyla, dünya zevkleri ile başbaşa bırakmaktır. Artık bu insanlar, dünyada sahip olduklarıyla övünmekten başka bir şey düşünemez olurlar.
Ahmet Bin Hanbel (781-855): “İnsana az bir mal yetişir, çok mal ise kâfi gelmez.” Bu söz kalpleri mühürlenenleri de, hatalarını anlayıp dönenleri de çok iyi tanımlar.
Yüce Yaradan, dünya hırsına kapılanların bin yıl yaşatılmak istediklerini bize aktarır. Fakat “çok yaşatılmış olmak onları azaptan kurtaracak değildir” diyerek hükmünü verir. (Bakara Suresi 96. ayet)
Böylelerine uygulanacak azap için de şöyle buyurur (Rad 34, Tövbe 74): “…..Onlar için bu dünyada da bir azap vardır. Ancak Ahiretteki azap daha fecidir.”
Merhameti sonsuz olan Yüce Yaradan bütün bunlara rağmen, bataklığın içerisindeki insanlara, guruplara, milletlere de son bir defa yardım eli uzatır. Ancak çok azı bu eli tutarak kurtulur.
Allah’ım insanların hidayete erebilmeleri için onların iradelerine güç ver. Onlara Senin gönderdiğin ayetleri (uyarıları ve işaretleri) anlayabilmeleri için anlayış ihsan eyle.
Allah’ım Senin uyarılarını anlamamakta ısrar etmekle kalmayıp, her türlü alçaklıkları yapanları ise, gelecek nesillere ibret yap.
Allah’ım bizleri; Senin, meleklerin ve insanların lanetlediklerinden olmaktan koru.