DİN YOZLAŞMALARI

ALLAH’IN DİNİNİN YOZLAŞMASI

Önceki yazılarımızda vurguladığımız gibi Yüce Yaradan’ın, bütün peygamberleri aracılığıyla, insanlar için yol gösterici olarak gönderdiği din, aynıdır. İslâm’dır. Yani, tek olan Allah’a teslim olarak, güzel işler yapmaktır.

Yüce Yaradan bütün peygamberleri aracılığıyla, insanların yapmaları ve yapmamaları gerekenleri açıkça anlatmıştır. İnsanlar için yaptığı bu sınırlamaların iki temel amacı vardır. Birincisi hem insanın kendisini, hem de yaşadıkları toplumları huzurlu kılmaktır. İkincisi insanları Cennet’ine almaktır.

“Onda bir azim bulamadık” dediği Hz. Âdem’in imtihanı kaybetmesiyle insanlık Cennetten kovulmuştur. Taha Suresi 115: “Gerçekten Biz bundan önce Âdem’e bir emir verdik. Ancak onu unuttu ve Biz onda azim bulamadık!”

Ama merhametlilerin en hayırlısı olan Yüce Yaradan, bir kişinin hatasını başkalarının çekmesine razı olmamıştır. Her kavme ayrı ayrı uyarıcılar göndermiştir. Her insanın kendinden sorumlu olduğunu bildirmiştir. Böylece her kişiye, kendini kurtarabilme imkânı vermiştir.

Allah, her insanın kendisinden sorumlu olduğunu vurgularken, bir istisna getirmiştir. Onlar da, ilimsizlikleri yüzünden başkalarını da saptıranlardır. Böyleleri, kendi günahlarını kâmilen yüklendikten başka, ilimsizlikleri yüzünden saptırdıklarının da günahlarının bir kısmını yüklenerek Yüce Yaradan’ın huzuruna çıkacaklardır.

Nahl Suresi 25. ayet: “Böylece kıyamet gününde kendi günahlarını tam olarak yüklendikleri gibi, ilimsizlikleri yüzünden saptırdıkları kimselerin günahlarının da bir kısmını yüklenirler. Dikkat et, yüklendikleri ne kötüdür.”

İlimsizlikten kastedilen sadece, doğrudan Allah’ın varlığını inkâr edenler değildir. Toplumda ruhban sınıfı olarak bilinenlerden de, Yüce Yaradan’ın gönderdiklerini çarpıtanlar aynı ilimsizler gurubuna dâhil olurlar.

Enam Suresi 159: “Dinlerini tefrikaya düşürüp de gurup gurup olanlar var ya, senin onlarla hiçbir alakan yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır, sonra O, kendilerine ne ettiklerini haber verir.”

Bu ayet Hz. Muhammed’e (s.a.v.) hitap etmektedir. Ama Yüce Yaradan’ın, daha önceki peygamberleri ve onlar aracılığıyla gönderdikleri için de geçerlidir. Demek ki, dinlerini tefrikaya düşürüp gruplaşanların Allah’ın peygamberleriyle, dolayısıyla Allah ile bir ilgileri yoktur.

Nitekim bilhassa Hıristiyan ve Müslüman olarak bilinenlerin kendi aralarındaki gruplaşmaları, çok aşırı olmuştur. Aynı din içerisindeki gurupların birçoğu, diğerlerini kâfir, yani dinsiz gibi telâkki etmektedir. Böyle bir suçlamayı yapabilmek için de, bazen Allah şahit tutulmaya çalışılmaktadır. Hâlbuki Allah’a yanlış şeyler isnat edenler en zalimlerdir.

İlimsizlikleriyle insanları etkilemek sadece ayrı guruplar oluşturarak, diğerlerini suçlamakla olmaz. Allah’ın tekliğine, yalnızlığına gölge düşürecek isnatlarda bulunarak da insanlar saptırılabilir.

Kur’an’da bahsedilen Allah’a oğul isnat etmek, bunlardan biridir. Melekleri Yüce Yaradan’ın kızları olarak nitelemek de sapkınlıklardandır. Hz. Meryem’i Allah’ın eşi olarak görmek nasıl bir sapkınlıksa, benzer şekilde Hz. Muhammed’e (s.a.v.), Allah’ın sevgili kulu (belki de en sevdiği) demek yerine, Yüce Yaradan’ın Hz. Muhammed’e “habibim” diye hitap ettiğini -hem de Kur’an’da varmış gibi anlatarak- iddia edip, “Habibullah” yani Allah’ın sevgilisi demek ilimsizliktir.

Diğer taraftan kâinatın efendisi, yalnız Yüce Yaradan iken, Hz. Muhammed’e de “kâinatın efendisi” diye hitap etmek her şeyden önce Hz. Muhammed’e yapılan bir hakarettir. Umulur ki Allah, ilimsizlerin söyledikleri bu sapkınlıkları peygamberimize duyurmaz. Yoksa peygamberimizin üzüntüsü sınırsız olur. Allah’tan nasıl af dileyeceğini şaşırır.

Allah’ım, ilmini bilmediğim konuları Sana isnat etmekten, yine Sana sığınırım. Aldığım kararlarda hak ve adaletten ayrılmaktan, Kur’an hükümlerine aykırı davranmaktan, Sana sığınırım.

Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.