KISAS KONUSUNDAKİ AYETLER ÜZERİNE
Kısas konusuna bu sitede yayınladığımız “Hukuk Kavramı Üzerine” başlıklı makalemizde çok kısa olarak ve bir yönüyle değinmiştik. Burada, biraz daha geniş olarak ve farklı açılarını da irdelemeye çalışacağız.
Kısas, kelime anlamı olarak, eşitleme demektir. Yani size yapılan bir şeye aynısıyla karşılık vererek, ortamı eşitlemek anlamındadır.
Bakara 2/178. “Ey iman edenler! Öldürmede kısas size farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın. Ama her kim, kardeşi tarafından bir şey karşılığı bağışlanırsa, o zaman örfe uyması, ona diyeti güzellikle ödemesi gerekir. Bu, Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve bir rahmettir. Her kim bunun arkasından yine saldırırsa, artık ona acı veren bir azap vardır.”
Ayet iman edenlere hitap ediyor. Dolayısıyla, Allah’ın koyduğu kuralları canı gönülden uygulayacak insanlara yol gösteriyor. Bilindiği gibi, Kur’an’a göre, inananlar birbirlerinin kardeşidirler. Bu sebeple, ayetteki “her kim, kardeşi tarafından bağışlanırsa” ifadesi de, bu kardeşlik bağlamında ele alınmalıdır. Dolayısıyla, “kardeşi” kelimesinden maksat, kan bağıyla kardeşi demek değildir. İman eden her insan kardeş tanımının içerisine girmektedir. Eğer kardeşi kelimesini kan bağı olarak alırsak, ölenin kardeşi olmaması halinde, öldürenle ilgili kararı kimse veremeyecek demektir. Diğer yandan, ayette “her kim” denilirken, öldüren şahıs kastedilmektedir.
Yüce Yaradan’ın, konuyu bu şekilde bir ifade yoluyla anlatmasındaki muhtemel maksatlardan birisi, konuya dâhil olan insanlar tarafından, öldürenin de halen kardeş olduğunun dikkate alınmasını istemesidir. Böylece amaç, maktulün tarafının, öldürene karşı, bu kardeşlik anlayışına göre cevap vermesini sağlamaktır. Yani, ölenin yakınlarında, istemeden katil olmuş şahsa karşı şefkat duygusu uyandırmayı temin etmektir.
Bu ifadelerin bize açıkladığı bir başka husus daha var. Bir insanın katil olması, onun insan olması veya ölenle aynı dine mensup olması konumunu değiştirmez. Katil olmasına rağmen o kişinin, diğer insanlarla arasında insanlık bağı ve bazılarıyla da din kardeşi bağı olmaya devam eder.
Ayette dikkat edilecek bir husus daha var. Ayetteki “kardeşi” kelimesi tekil olarak ifade edilmiş. Çoğul kullanılmamış. Burada da bir incelik var. Yani katili affetme hususunda, ölenin yakınlarından sadece birisinin onay vermesi yeterli görülmektedir. Diğerlerinin itiraz etmeleri, affetmeyi ve diyetin ödenmesini engellemez. Böylece barışın sağlanması ihtimali artar.
Nisa 4/92: “Hata dışında bir mümin, diğer bir mümini öldüremez. Ve kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse, mümin bir köle azat etmesi ve ölenin ailesine (varislerine) teslim edilecek bir diyet vermesi gerekir. Ancak ölünün ailesinin bağışlaması müstesnadır. Eğer öldürülen, mümin olmakla beraber size düşman bir kavimden ise, o zaman, öldürenin bir köle azat etmesi gerekir. Eğer öldürülen sizinle aralarında antlaşma olan bir kavimden ise, öldürenin, ölenin ailesine diyet vermesi ve mümin bir köle azat etmesi gerekir. Bunlara gücü yetmeyenin de Allah tarafından tövbesinin kabulü için arka arkaya iki ay oruç tutması gerekir. Allah, Âlimdir (her şeyi bilendir), Hâkimdir (hüküm ve hikmet sahibidir).”
Şimdi bu ayet ile yukarıda verdiğimiz Bakara Suresinin 178inci ayeti birlikte değerlendirelim. Katil konumuna düşen kimsenin kardeş olarak nitelenmeye devam edebilmesi için, istemeden bu olayı gerçekleştirmiş olması gerekir. Kardeşlik halinin devam ettiği uyarısı, menfaat sağlamak için, bilerek ve pusu kurarak yapılacak öldürme olayları hususunda geçerli değildir.
İsra 17/33: “Haklı bir sebep olmadıkça, Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı canı öldürmeyin. Kim haksız yere öldürülürse, biz onun velisine bir yetki verdik. O da öldürmede aşırı gitmesin. Çünkü ona (dinin kendisine verdiği yetki ile) yardım olunmuştur.”
Ayetin bize aktarmaya çalıştığı ilk ders, haklı bir sebep olmadıkça bir insanı öldürmemektir. Ayetin özel olarak ifade ettiği ise, Allah’ın haram kıldığı canı öldürmemek gerektiğidir. Eğer biz birisini haksız yere öldürürsek, onun velisinin de bizi öldürmesinde bir günah görünmemektedir. Yeter ki, karşı tarafın velisi aşırıya gitmesin. Öldürmede aşırıya gittiği takdirde, o da günaha girmiş olmaktadır. Bu ayetin vurguladığı bir başka husus, öldürmede eşitleme konusudur.
Bakara 2/194: “Hürmetli ay hürmetli aya ve bütün hürmetler birbirine karşılıktır. O halde kim size saldırdıysa, siz de ona yaptığı saldırının aynıyla saldırın da ileri gitmeye Allah’tan korkun ve bilin ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir.”
Ayetin başlangıcındaki ifadeye göre, sadece öldürmede değil, hürmet hususunda ve güzel davranışlarda da, eşitleme yani kısas uygulamasına dikkat etmek gerekir.
Nahl 16/126: “Eğer (bir suçtan dolayı) ceza verecek olursanız, size yapılan azap ve cezanın misli ile ceza verin. Ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.”
Maide 5/45: “Biz Tevrat’ta onlara, cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara karşılıklı kısas (ödeşme) yazdık. Bununla beraber kim kısas hakkını bağışlarsa, bu kendi günahlarına kefaret olur. Ve kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.”
Yukarıdaki iki ayette ceza konusundaki kısas anlatılmıştır. Nisa Suresi 92inci ayette de benzer ifadeler vardır. Bu ayetlerde, insanlara kısas yani kendilerine yapılanı eşitleme hakkı verilmesine rağmen, istemeden suç işleyeni affetmenin, daha çok takdir edilen bir davranış olduğu anlatılmaktadır.
Suçlara karşılık verirken bağışlamanın daha efdal olduğu belirtilirken, hürmetin ise karşılıklı olduğu vurgulanmaktadır. Yani, bize yapılan hürmete tam aynısıyla karşılık vererek eşitlememiz gerekmektedir. Eksik karşılık veremeyiz. Ama daha güzeliyle karşılık vermemiz halinde, bu durum takdir edilen bir davranış olacaktır. Böyle davranmanın takdir edileceğini, Kur’an’da, istemeden suç işlemenin bağışlanmasının tavsiye edilmesinden anlıyoruz. İstemeden gerçekleşen öldürme olayında, bağışlama suretiyle çok daha güzeliyle cevap vermek övüldüğüne göre, hürmet hususunda da, daha güzeliyle cevap verilmesinin övülmeye layık bir davranış olacağı açıktır.
Demek ki, bize yapılan bir yanlışa benzeriyle karşılık vermek, yani kısas, bize tanınan bir hak olmasına rağmen, Yüce Yaradan, bizden daha güzeliyle karşılık vermemizi beklemektedir.