ARAPLARDAKİ DEVLET ANLAYIŞINDA İSLÂM’IN ETKİLERİ

ARAPLARDAKİ DEVLET ANLAYIŞINDA İSLÂM’IN ETKİLERİ ÜZERİNE

 

İngiliz tarihçi John Morris Roberts, Avrupa ve Dünya tarihi üzerine çeşitli eserler vermiş bir uzmandır. J.M. Roberts, Arapların tarihini incelerken, onlardaki devlet anlayışını İslâmi açıdan irdelemiştir. Yazara göre devlet, güvenilir ellerde olsa ve istenilen şeyleri yapsa bile, İslâm düşüncesinde, meşru bir otorite değildi.

Günümüzde demokratik düzenin olduğu Batılı ülkelerde yaşayan radikal İslâmcıların, devlet otoritesine karşı başkaldırılarının altında, bu düşüncenin olduğu iddia edilmektedir. İslâm içerisinde, Batıdakine benzer bir devlet veya kurum teorisi olmadığı için, kargaşanın hüküm sürdüğü söylenmektedir.

Böyle düşünenler, Arap bölgesindeki devlet anlayışının, Batının şuurlu ya da şuursuz taklidi olduğunu iddia etmektedir. Bu taklidin de, ancak 19uncu yüz yılda başladığını savunmaktadır.

Yazarın bu iddialarına cevap niteliğinde olabilecek bir makalemizi, bu sitede “Devlet Anlayışı Üzerine Düşünceler” adı altında yayınlamıştık. O yazımızı yazarın savunduğu fikirlerden bağımsız yazmıştık. Dolayısıyla, yazarın iddialarından bahsetmeden, konuya tarihi açıdan yaklaşmıştık. Ayrıca, devlet anlayışını Kur’an bağlamında incelemeye çalışmıştık. İslâm’ı esas aldıklarını söyleyen Mutezile ve Şia mezheplerinin, devlet anlayışlarının neredeyse birbirine zıt yapıda olduğunu vurgulamıştık.

Bu yazımızda konuyu, yazarın birbiriyle çelişen düşünceleri çerçevesinde ele almaya çalışacağız.

Yazar, bir taraftan, Müslüman Araplardaki devlet anlayışı hususundaki düşüncelerini bizlerle paylaşmakta, diğer yandan da, kavramlar hakkındaki fikirlerini aktarmaktadır. Yazar, “İslâm” sözcüğünün de, “Batı” kelimesi gibi, tanımlama yaparken kolaylık sağlayan bir soyutlama olduğunu ifade etmektedir.

Yazarın bu ifadesine, genel anlamda, biz de katılıyoruz. Çünkü “İslâm” ve “Batı” kavramları, neredeyse insan sayısı kadar farklı anlamda algılanmaktadır.

Görüldüğü üzere, yazarın, Arap Bölgesi için yaptığı ve İslâm’da devlet kavramının meşru bir otorite olmadığı iddiasını, yine J.M. Roberts’in kendisi çürütmektedir. Yazar, “İslâm” ve “Batı” sözcüklerinin soyut kavramlar olduğunu söyleyerek, “İslâm’da devlet fikrinin meşru bir otorite olmadığı” düşüncesini soyut bir kavrama dayandırdığı için, kendisi reddetmiş durumuna düşmektedir.

Yukarıda bahsettiğimiz “Devlet Anlayışı Üzerine Düşünceler” makalemizde görüldüğü üzere, Mutezile mezhebinin, Şia Mezhebinin ve Türklerin, devlet anlayışları birbirinden çok farklıdır. Hâlbuki her üçü de Müslümandır. Dolayısıyla ağırlıklı olarak İslâm düşüncesinin etkisi altındadırlar. Buradan da anlaşılıyor ki, yazarın, İslâm’daki devlet anlayışı üzerine yaptığı savunmaları, genelleştirilemez. Yazarın, soyut kavramlara dayanarak, genellemeler yapmakla hata ettiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği gibi, Arapların, Müslüman olmadan önce devletleri yoktu. Sadece Yemen’de bir krallık vardı. Hâlbuki Müslüman olduktan sonra büyük devletler kurdular. Emeviler hanedanının yıkılarak, yerine Abbasi hanedanının iktidar olması, Arapların hâkimiyetindeki devletin devam ettiğini göstermektedir. Bu iki hanedanlığın, yaklaşık dört asır hüküm sürmesi, “Araplarda, İslâm’dan dolayı devlet anlayışının olmadığı” tezini çürütmektedir.

Diğer taraftan, bugünkü İspanya’da devlet kurarak, bölgeyi yedi yüz yıl yönetmiş olan Endülüs Devleti de, yazarın düşüncesini bir başka açıdan çürütmektedir.

J.M. Roberts’in belki de dikkatinden kaçan bir başka husus daha var. Yukarıdaki paragrafta ifade ettiğimiz gibi, İslâm öncesindeki Mekke ve Medine Araplarında devlet kavramı yoktur. Müslüman olmadan önce devlet otoritesi nedir bilmeyen bu Araplar, İslâm ile müşerref olduktan sonra, çok büyük devletler kurmuşlardır.

Eğer yazar, bu ayrıntıya dikkat etseydi, “İslâm düşüncesinde devlet otoritesinin meşru olmadığı” şeklindeki bir iddiayı ortaya atması ihtimali çok düşük kalırdı. Aksine, İslâm’da devlet otoritesinin var olduğunu, devletin yönetim şeklinin, günümüzdekine yakın anlayışta demokratik bir yapıda olduğunu iddia edebilirdi. Yani, önyargılı düşünmeyen, sorgulayan her araştırmacıdan beklenilen fikri davranışları gerçekleştirmesi umulurdu.

Anlaşılan o ki, yazar, Arapların bir kısmının günümüzdeki hallerine bakarak böyle bir fikri savunmuştur. Yazar, sadece Arapları incelemeyip, Müslüman Türkleri ve hattâ diğer bazı Müslümanları da araştırsaydı, bu yanlışa düşmezdi. Eğer İslâm’daki devlet anlayışı yazarın dediği gibi olsaydı, bundan Türkler de etkilenir, eski anlayışlarını terk ederlerdi. Aksine eski anlayışlarını daha geliştirdiler. Dolayısıyla, derinlemesine bir irdeleme yapsaydı, hatanın İslâm’da değil, Arapların birçoğundaki fabrika ayarlarına dönüşte olduğunu görürdü.

Demek ki Arapların birçoğunun, devlete bakışlarındaki sorun, İslâm’da değildir. Yönetenlerin bir kısmının, İslâm’ı kendi anlayışlarına, geleneklerine ve menfaatlerine uydurma gayretlerindedir.  

Bu yazı Sosyal kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.