YAPTIĞIMIZ HER ŞEY KENDİMİZE GERİ DÖNER
Bize göre halen ilkel bir hayat süren, Avusturalya yerlileri Aborjinlerin güzel sözlerinden, başlıktaki konumuzla ilgili olanlarından, Marlo Morgan’ın “Bir Çift Yürek” kitabından aktardıkları şöyle:
“Sen, birinin canını (haksız yere) acıtırsan, aslında kendi canını acıtırsın.”
“Sen, birine yardım edersen, aslında kendine yardım edersin.”
İlk cümledeki ‘haksız yere’ ibaresini ben ekledim. Morgan’a göre Aborjinler, hemen hiç yalan söylemeyen, hiç kimseyi öldürmeyen, başkasına haksızlık yapmayı düşünmeyen, başkasını incitmemeye çalışan bir yapıdadırlar. Bu anlayıştaki insanların ifadelerinde ‘haksız yere’ deyiminin geçmemesi, kendilerine göre geçerlidir.
Fakat medenileşmiş! dünya için geçerli değildir. Çünkü medenileşmiş ülkelerin insanlarında; haksızlık yapmak, başkasının canını incitmek, hattâ haksız yere öldürmek, yalan söylemek gibi hasletler, maalesef, yoğunluktadır. Bu sebeple, cümleyi, bizim gibi güya medenileşmiş insanların konumlarına uyarlamaya çalıştım.
Aborjinlerin bu güzel sözlerinin benzerini, Kur’an’da bulmaktayız.
45 Casiye Suresi 15: “Her kim iyi bir iş yaparsa, onun faydası kendisinedir. Kim de kötülük yaparsa, zararı yine kendinedir. Sonra hep Rabbinize döndürüleceksiniz.”
Yüce Yaradan’ın kelâmı olan ayetler, yaptıklarımızın sonuçları hakkında bizi net bir şekilde uyarıyor. Eğer iyi bir şey yaparsak, faydası kendimize, kötülük yaparsak, zararı yine kendimizedir.
Ancak bir önceki ayete bakıldığında, bahsedilen fayda ve zararın, ahiret hayatında elde edileceği anlaşılmaktadır.
14: “(Ey Muhammed) İnananlara söyle, Allah’ın (ceza) günlerinin geleceğini ummayanları (şimdilik) bağışlasınlar ki, Allah her topluma (kendi) kazandığının karşılığını versin.”
Aslında Aborjinlerin sözleri, Allah’ın verdiği akıl, vicdan ve iradesini kullanan her insan için, dünya hayatında da geçerlidir. Yapacağı bir hareket için, aklıyla muhakeme eden, vicdanına danışan ve sonucu kendi aleyhine bile olsa aldığı kararı uygulama iradesi gösteren her insan, davranışının karşılığını bu dünyada da alır.
Birinin canını haksız yere acıttığımız zaman, vicdanen rahatsızlık duyarız. Atalarımızın deyimiyle, “içimiz içimizi yer”. İçimizde fırtınalar kopar. Dolayısıyla kendi canımızı acıtmış oluruz.
Birine yardım edersek, vicdanen çok huzurlu oluruz. Yaptığımız iyiliği, insani görevimiz olarak da yapsak veya bencilce bir anlayışla bize minnet duysunlar diye de yapsak, sonunda mutluluk duyarız.
Kalıcı olan mutluluk, insani görev anlayışıyla yaptığımız davranışın sonucunda tattığımızdır. Fakat nefsimizi tatmin için de yapmış olsak, karşımızdakilerin minnet duygularını ifade etmeleri dolayısıyla, o an için yani geçici de olsa mutluluk duymuş oluruz.
Demek ki, yaptığımız her iyi ve kötü davranış, sonunda geri bize dönmektedir. Hem bu dünyada geri dönmektedir, hem de vaadinden caymayan Yüce Yaradan’ın bizi tekrar dirilteceği ahiret hayatında geri dönmektedir.
Gerek Aborjinlerin sözlerinden gerekse Kur’an anlatımlarından şöyle bir sonuç çıkarmak mümkündür; Yapılan her davranış ve varolan her şey, birbirine bağımlıdır, bu bağımlılık aslında, güzel ve hassas bir dengeye sahiptir.
Bizler bu dengeyi iyi kavrayarak, davranışlarımızı ve kararlarımızı, birbirine bağımlı olan bu hassas denge üzerine kurarsak, hem kendimizi hem de insanlığın geleceğini toparlayabiliriz.