RUSYA’DA SERFLİĞİN, ABD’DE KÖLELİĞİN KALDIRILMASI ÜZERİNE

RUSYA’DA SERFLİĞİN, ABD’DE KÖLELİĞİN KALDIRILMASI ÜZERİNE

 

Avrupa ülkelerinde daha önceleri olduğu gibi, Rusya’da da serflik, 19uncu yüzyılın başından itibaren önemli bir sosyal sorun oluşturmaya başlamıştı. Bu durumu görerek müdahale etmek isteyen ilk Çar, I. Nikolas olmuştu. Nüfusun önemli bir bölümü serflerden oluşuyordu. Nikolas döneminde serf isyanları çoğalmıştı. Bazı haklar isteyen serfler, ürünleri yakmaya ve hattâ toprak sahiplerine saldırmaya başlamışlardı. Buna rağmen Çar, muhtemelen, hem bu sorunu nasıl çözeceğini bilemediğinden, hem de toprak sahiplerinden çekindiğinden, sorunun üzerine gidemedi.

Çarın, belki de en önemli korkusu, serflerin, çıkarılacak bir kanun ile bir günde konumlarının değiştirilmesinin mümkün olmadığını görmesiydi. Kanun çıkarılınca bu insanların, bir günde, ücretli işçi olmaları veya çiftçi olmaları nasıl sağlanacaktı? Hiçbir varlığı olmayan serfler, çiftçiye kendiliklerinden dönüşemezlerdi.

Çarın bir başka sıkıntısı, malikâne sistemini kaldırınca yerine ne koyacağını bilememesi idi. Yerine yeni ve güzel bir sistem konulamazsa, yönetim ağır bir yük altında kalabilirdi. Serf nüfusunun fazla olması dolayısıyla, devlet düzeni sarsıntıya uğrayabilirdi.

Çar II. Aleksander, bu sorunu bitirmek için çalışmalara başladı. Kendince, bir çözüm üretti. 1861’de yayınladığı bir ferman ile hürriyetlerine kavuşturduğu serflere, toprak dağıttı. Bir taraftan da, toprak sahiplerinin itirazlarını azaltmak için, farklı bir yöntem uyguladı. Serflere verdiği toprakların geri ödemeleri yapılana kadar, topraklar, toprak sahiplerinde rehin kaldı. Bu durum toprak sahiplerini biraz rahatlattı. Diğer taraftan, serflerin özgür kalmalarıyla birlikte ülkede yoğun bir emek piyasası oluşmuştu. Bu durumun çeşitli açılardan tehlikeleri vardı. Başıboş kalacak emek piyasası, hem sistemin kurulmasını önleyebilir, hem de kargaşa oluşturabilirdi. Bu sebeple, toprak dağıttığı eski serf olan yeni çiftçileri, devlet, denetim altında tutmaya çalıştı. Serf ailelerine toprak dağıtmakla görevli olan köy komitelerini, özgürleşen serflerin üzerinde bir otorite olarak belirlediler. İlk bakışta garip görünen ve çok eleştirilen bir sistem gibi görünüyordu.

Ancak bu gelişmeler, Rusya’yı olumlu etkiledi. Modernleşmenin temellerinin oluşturulmasına etkisi oldu. Konuyla bağlantılı olarak yeni reformların yapılmasına vesile oldu. Bu reformlar yenilerine vesile oldu. Sonuçta fikir insanlarının, edebiyatçıların, sanatçıların sayısının arttığı görüldü. Diğer yandan, devlet yeniden toparlandı. Yayılmacı politikalarını daha kolay uygulamaya başladı.

Rusya’da serfliğin kaldırılması tartışmalarının olduğu dönemde, Amerika’da köleliğin kaldırılması hususunda mücadeleler vardı. Amerika’daki kölelerin toplum içerisindeki oranları, Rusya’daki serflere nazaran çok azdı. Ayrıca Rusya’daki toprakların verimliliği, Amerika’ya göre daha azdı. Amerika, o dönemde bir fırsatlar ülkesi olarak görülüyordu. Dolayısıyla bu ortam, köleliğin kaldırılması halinde yeni düzenlemelerin yapılabilmesi için ciddi bir fırsattı.

Wasington başkan olduğunda, Kuzey eyaletlerde yedi yüz elli bin siyah renkli köle mevcuttu. 1860 yılına gelindiğinde bu rakam dört milyona ulaşmıştı. Verilen bu rakamlar, muhtemelen, o dönemde Birleşik Devletlere katılmış olan eyaletleri kapsamaktadır.

Amerika Birleşik Devletlerinde köleliğin kaldırılması tartışmaları, iç savaşın çıkmasına yol açtı. Köleliği kaldırmak isteyen Kuzey eyaletlerle, kalmasını savunan Güney eyaletler arasında, dört sene süren kıyasıya bir mücadele oldu. Savaştan, köleliğin kaldırılmasını isteyen Kuzey eyaletler galip çıktılar.

1865 anayasasında yapılan bir değişiklikle, ABD’nin tamamında kölelik yasaklandı. Bu tarih, Rusya’nın serfliği kaldıran 1861 Fermanı ile benzer dönemdir. Anayasa değişikliğiyle, siyah köleler bir anda özgür kaldılar. Bilhassa Güneyde, milyonlarca köle, hürriyetlerine kavuştu.

Aniden ve bir kanunla serbest kalan kölelerin çok büyük çoğunluğu, eğitim görmemişti. Amerika’da gelişmeye başlayan sanayi ile neredeyse hiçbir ilgileri yoktu. Sadece tarım alanında çalışmışlardı. Ziraattan başka bir tecrübeleri yok sayılırdı. Maddi varlıkları ise, yok denecek kadar azdı. Dolayısıyla, kendi kendilerini idare edecek bir konumda değildiler.

Özgür kaldılar, ama insan yerine konulmadılar. Demokrasi ile idare edilen ülkedeki seçimlerde, Güneydeki birçok yerde, oy kullanmak için sandıklara bile giremediler. Yönetime girebilmek için, aday olamadılar. Zaten olacak durumları da yoktu.

Eski köle şimdi hür olan garibanlar, ne yapacaklarını şaşırdılar. Sahipsiz bir şekilde ve tam anlamıyla ortada kaldılar. Devlet de onlara sahip çıkmayınca, hayatta kalma şartları giderek zorlaştı. Zor olan hayat şartlarından kurtulabilmek için hareket ettikçe, bazen hatalı davrananları oluyordu. Bu sebeple de, bölgedeki Beyazlar tarafından daha çok aşağılandılar. Böyle olaylar arttıkça, üzerlerindeki toplumsal ve fiziksel baskı da giderek arttı.

Hâlbuki köle oldukları dönemde, hiç olmazsa bir sahipleri vardı. Sahipleri nezdinde, yaptıkları işe göre az da olsa, bir maddi değerleri vardı. Bu sebeple, sahipleri yanında, herhangi bir mal gibi de olsalar, güvenlikleri vardı. Asgari seviyede de olsa, karınları doyuyor ve bakımları yapılıyordu. Şimdi özgür olmuşlardı ama kendilerini, arenadaki aslanların önüne atılmış yem gibi görüyorlardı.

Kuzey-Güney Savaşı, Güney bölgesinde ekonomik bir yıkıma neden olmuştu. 1860 yılında, ihracat gelirinin %80’nine yakınını pamuktan elde ediyordu. Pamuğun neredeyse tek alıcısı, Birleşik Krallık idi. Fakat İngiltere, Hindistan’da pamuk yetiştirmeye başlamıştı. Bu nedenle, Güney Amerika’dan çok az pamuk alır olmuştu.  Dolayısıyla hem savaşta güçlerini harcamışlar hem de malları ellerinde kalmıştı. Sonuç Güney için bir yıkım olmuştu. Bölgedeki Beyazlar fakirleşmişti. Beyazların bile yoksullaştığı bir bölgede, eğitimsiz, mesleksiz ve parasız bir haldeki siyahların, hayata tutunabilmeleri imkânsıza yakın zorluktaydı.

Amerika’daki Kuzey-Güney Savaşının çıkmasının görünür nedeni, Güneydeki kölelik sistemiydi. Güney, köleliğin devam etmesini istiyordu. Kalkmasını önlemek için savaşmıştı. Dört sene süren harbin sonunda yenildikleri için, köleliğin kaldırılmasına ses çıkaramamışlardı. Ama bu duruma çok fazla içerlemişlerdi. Bu sebeple, ortalıkta özgürce dolaşan siyahları gördükçe, onlara düşmanca bakıyorlardı. Yenilgilerinin ve fakirliklerinin sebebini siyahi kölelerden biliyorlardı. Böyle düşünmelerinin bir nedeni de, bazı siyahların, bir süre Kuzeyin Birlik Ordusunda destek güç olarak bulunmalarıydı. Güneyliler, Kuzeyin Birlik Ordusunu işgal kuvvetleri gibi gördüklerinden, hınçlarını özgür siyahlardan çıkarmaya çalışıyorlardı. Tıpkı, “eşeğini dövemeyen, semerini döver” atasözündeki gibi davranıyorlardı.

Savaşın sonlarında Lincoln öldürülmüştü. Lincoln ölmeseydi, ne olurdu bilinmez ama belki, siyahların konumu için bir çözüm yolu bulunabilir veya en azından aranabilirdi. Fakat Lincoln’den sonra üst üste Cumhuriyetçi başkanlar yönetime geldiler. Cumhuriyetçiler, bu konuda bir çözüm üretmediler. Muhtemelen çözüm için istekli de değildiler.

Savaştan sonra, Kuzey, kalkınmasını hızla sürdürdü. Ama bu kalkınma Güneye yansımadı. Kuzey, kişi başına düşen gelir seviyesinde dünya üzerinde birinci sıraya yerleşirken, eskiden Kuzeye yakın zenginlikte olan Güney, daha gerilere düştü. Belki Güney, Avrupalı ülkelerin yoksullarından daha zengindi. Ama Kuzey ile Güney arasındaki açık fark, kendilerini yoksul hissetmelerine sebep oluyordu.

Kuzeyliler, Amerika’nın Batı bölgesinde geniş toprakları satın aldı. Bu bölgeler yerleşime açılınca, Birleşik Devletlerin halkın zenginliği daha fazla artmıştı. Fakat bu zenginlikten, Siyahderililer ve Kızılderililer pay alamadılar.

Sonuçta köleliğin kaldırılması sırasındaki plansızlık, Siyahların serbest rekabet ortamının acımasızlığına terk edilmeleri, günümüze büyük sorunlar yumağı olarak yansıdı.

Bu yazı Sosyal kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.