MÜSLÜMANLARA KARŞI MÜCADELE VERENLER ÜZERİNE

HAYATIMIZI ANLAMLANDIRARAK GELECEĞİMİZİ KURTARABİLİRİZ

 

(NOT: Bu yazı Mayıs 2014 tarihinde yayınlanmıştı. Silindiğinden tekrar yayınlıyoruz.)

 

Müslümanlara karşı en büyük mücadeleyi verenler, sonradan İslâm’ın en ünlü komutanları oldular. Böylece hem dünyalarını hem ahiretlerini kurtardılar.

Hayata bakış açısını iyi yönde değiştirerek iki dünya mutluluğuna ulaştığı düşünülen komutanların en tanınmışı, Halid bin Velid’dir. Bilindiği gibi Uhud Savaşında Müslümanların yenilmesine sebep olan komutan Halid bin Velid idi. Müslümanların okçularını sürekli gözetleyen Halid, onların yerlerini terketmeleri üzerine hemen harekete geçti. Okçuların tuttuğu tepenin arkasına dolaşarak Müslümanların iki ateş arasında kalmalarına sebep oldu.

Diğer bir komutan ise Malik’tir. Mekke’yi fetheden Müslümanların en güçlü oldukları dönemde yapılan Huneyn Savaşında Malik, Müslümanlara kök söktürdü. İlk defa 12.000 kişilik bir orduya ulaşan Müslümanlar yenilerek geri çekilmeye başlamışlardı. Müslümanlar, Hz. Muhammed’in stratejisi ve Allah’ın yardımıyla zorlukla galip geldiler.

Bu savaştan sonra Havazinoğullarının lideri olan Malik, Hz. Muhammed’in çağrısına uyarak Müslüman oldu. Sonrasında ise, Müslüman kuvvetlerin başedemediği Sakifoğullarının kalesi olan Taif’i aldı.

Bu komutanlar Allah’ın bizlere göstermek istediği güzel örneklerdendir. Böyle örnekler tarih boyunca her dönem görülmüştür. Böyle örneklerin ortak özellikleri, kişilerin verdikleri değişim kararı sonucu, hem yaşarken huzur bulmaları hem de ahiretlerini kurtarma ihtimallerinin artmasıdır.

Bu insanlar yaşarlarken maddeten sıkışmamışlardır. Hattâ Müslüman olarak kendilerini yeniledikleri dönemde, maddeten daha rahat etmişlerdir. Çünkü Yüce Yaradan onların kazançlarını bereketli hale getirmiştir.

Bakara Suresi 276. Ayet: “Allah faizi mahveder de, sadakaları artırır; hem Allah günah yüklenici ısrarcı kâfirlerin hiçbirini sevmez.”

Allah’ın faizi mahvetmesi, değişik şekillerde gerçekleşir. Bazen gerçekten maddeten azaltır. Faiz peşinde koşan kişi (kazancını gayri meşru yollarla kazananlar da dâhil) tahsilatını yapamaz vb. sebeplerle kazancı azalır. Eğer faizci şahsın yaşamı süresinde kazancı azalmazsa, artan kazancını çocukları veya çocukları yoksa çevresindekiler ondan habersiz ve zevkle yerler. Para kazanma mücadelesi peşinde koşan kişi de, doğru dürüst mutluluk tadamadan bu dünyadan göçer. Kişi ölünce, çevresindekiler öleni defnetmeden hemen miras mücadelesine başlarlar. Bıraktığı miras çok kısa sürede biter. Mirasyedilerin içerisinden o faizci kişiye kendilerine para bıraktığı için dua eden de çıkmaz. Aksine, sağlığında kendilerine karşı cimri ve sert davrandığını düşünerek, arkasından kötü sözler sarfederek paralarını çatır-çatır yerler. Bu Allah’ın değişmez kanunudur.

Aldığı faizlerle kazancını katlamaya çalışan kişi, Allah’ın huzuruna vardığında Cehennemin en zor yerine atılarak cezalandırılır.

Faizci kişiler için çoğunlukla, böyle bir yaşamdan daha beteri gerçekleşir. Yüce Yaradan, onlara bu dünya hayatını da zehir eder. Hiçbir dostu olmadan yaşarlar. Çevresinde güvenebilecekleri kimse olmaz. İstediklerini yiyip içemezler. Çünkü ya hastalıkları başlamıştır ya da korku içerisinde yaşıyorlardır. Yaşlandıkça geriye baktıklarında yaptıkları mücadelenin anlamsız ve boş olduğunu görürler. Gördükçe ruhları kararır.

İşte yukarıda bahsettiğimiz iki komutan gibi günümüze kadar milyonlarca insan kendini yenileyerek geleceklerini kurtarmışlardır. Allah merhametlilerin en hayırlısıdır. Ama kibirlenmelerini ve hilelerini sürdürenlere karşı hesabı çabuk görendir. İsterse kibirli davrananlar Müslümanlar olsun.

Yüce Yaradan’ın bu konuda bizlere gösterdiği örneklerden birisi de Huneyn Savaşıdır. Müslümanlar Mekke’yi fethetmişler ve o güne kadarki en büyük ordu ile yola çıkmışlardı. Evvelki savaşlarda rakiplerinden sayıca daha az oldukları mücadelelerde kazanmışlardı. Şimdi ise rakiplerinden daha çok idiler. Bu durum Müslümanların çoğunu kibirlendirdi. Dar bir geçide yeterince tedbir almadan girdiler.

Bu kibirleri sonucu, neredeyse Müslümanların perişan olmalarını getirecek yenilgi başladı. Hz. Muhammed hemen duruma müdahale etti. Çevresindeki Sahabeler yanlışlarını anladılar. Kendilerine geldiler. Geri kaçarlarken dönerek şevkle ileri atıldılar. Kaybetmek üzere oldukları savaşı kazandılar.

Demek ki, böbürlenmek yok.  İnsanlara tepeden bakmak yok. Bize düşman olan insanlara hainlik yok. Düşmanlarımız hatalarından döndüklerini gösteren işler yaptıklarında, onlara hoşgörülü yaklaşılacak. Çünkü onlar, artık eski onlar değiller. Herkese, düşmanımız bile olsalar, adaletle hükmedilecek.

Fakat Yüce Yaradan, Tevbe Suresi 9/101 de bize “günah yüklenicilikte ısrarcı olanların hiçbirini sevmediğini” bildiriyor. Münafıklıkta ısrar dedenlerin cezalarının iki kat olacağını bildiriyor. Böylelerine karşı sabreden Allah, onların dönmediklerini görünce, hepsini helâk ediyor.

Bizler de, Allah’ın bize gösterdiği yoldan gitmekle yükümlüyüz. Yüce Yaradan’ın bütün hükümleri, bizim için de geçerlidir ve uygulanmalıdır.

Bu yazı YAŞAM kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.